“Creepy” ve “copypasta” kullanımlarının birleşiminden çıkan creepypasta kavramı 2008’den beridir internette dolanıp hayatımızı korku ile biraz daha dolduran kısa internet hikâyeleridir.
Creepypasta hikâyeleri bazen bir tweet gibi, bazen de forumlarda atılan bir mesaj gibi herkesin alaka kurabileceği basit sistemler, platformlar üzerinden yayılabilen ve sade ama bir o kadar da yaratıcı yazılardır. Hollywood’un altın çocukları, tepelerde çok katlı evleri olan zengin yazarlar veya absürt hayatlara sahip ünlü sanatçılar tarafından yazılmıyor bu hikâyeler; sizler bizler gibi mütevazı internet kullanıcılarının güzel zihinlerinden fırlıyor. Delilik seviyesinde sürdürülen milyonlarca dolarlık pazarlama süreçlerine sahip olmayan ve tamamen insanların kopyala-yapıştır yaparak birbiriyle paylaştığı, böyle böyle yaydığı şeylerdir creepypasta hikâyeleri. Böylesine değerli genç bir tür ile karşılaşmışken gelin, sizinle birlikte bu kapsamda insanların dillerinde dolaşan en ünlü hikâyeleri konuşalım.
Sirenhead
Şehirden biraz uzaklaşmak istediniz, böylece ormanlık bir alana geldiniz. Çevreniz uzun boylu sık ağaçlarla sarılmış durumda. Güneş ışığı toprağa zar zor ulaşıyor. Bir şey duyuyor gibisiniz ama emin olamıyorsunuz. Sanki radyodan bir ses geliyor ama öyle bir cihaz yok yanınızda. Rastgele sayılar, renkler ve isimler uçuşuyor havada. Bu bir şifre mi? Yoksa birileri saçma sapan bir şaka mı yapıyor? Sesler yaklaştıkça garip bir durumun daha farkına varıyorsunuz. Şifreli parazitli konuşmalar yakınlaştıkça daha yukarıdan geliyor. Kafanızı çeviriyorsunuz ve onunla karşılaşıyorsunuz. Sizin hikâyenizi anlatan birisi olmayacak.
En az ağaçlar kadar, belki de daha uzun bir boya sahip Sirenhead, mumyalanmış garip dokularla kaplı ve çarpık eklemlerin üstünde duran vücuda sahiptir. Kafası olması gereken yerde eski tarz siren cihazları ile megafonlar bulunur ve duyduğunuz tuhaf sesleri buradan çıkarır. Radyo sinyalleri, siren, radyo ve hatta insan sesleri yayabilir.
Trevor Henderson adlı Kanadalı bir sanatçının ellerinden çıkan bir canavardır Sirenhead. Aynı sanatçı aslında pek çok internet canavarının doğumundan sorumlu olsa da en önemlisi bu on iki metre boyundaki abartılı telefon direğidir. Böyle dediğime bakmayın, yaratıkla alakalı daha sonra bir sürü oyun ile kısa filmler de yapıldı ve onlar da ayrı bir popülerlik kazandılar. Sanatçının aktardığına göre creepypasta esin kaynağı, zamanında aktif bir şekilde kullanılan ve bugünlerde de hâlâ yayını devam edebilen “sayı istasyonları” imiş ama her yaratıcı sürecin doğası gereği Sirenhead de ilk içinden doğduğu kavramları aşmış durumda.
Russian Sleep Experiment – Rus Uyku Deneyi
İllaki bu hikâyeye internetin derinliklerinde veya uykunuzun tutmadığı bir gece oyalanmak için girdiğiniz Youtube’un karanlık köşelerinde denk gelmişsinizdir. Sovyetler döneminde beş tane deney öznesinin uykudan mahrum kalacakları kimyasallar almalarından sonra bir oda içinde yaşadıkları anlatılır. Odaya sürekli bir gaz verilir ve deneklerin uyuyabilmesinin önüne geçen budur. Uykudan yoksun kalan denekler birbirine saldırırlar ve en sonunda hayatta kalan kişi deney sonunda ortaya çıkan çılgınlığını bir diyalog aracılığıyla belirtir.
Delilik ve vahşet üzerine konumlanan creepypasta 10 Ağustos 2010’da OrangeSoda adlı bir kullanıcı tarafından paylaşıldı ve bilinen haber platformlarının dikkatini çekecek kadar popülerlik kazandı. Çok fazla insan, yazılıp paylaşılan hikâyenin gerçekler üzerine kurulduğuna inanmış olsa da olayların kurgu olduğu birden fazla kez kanıtlandı. Hikâye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Soğuk Savaş’ın da yarattığı kaygılar yüzünden bilim ve siyaset kurumlarına karşı duyulan şüphe ve korku üzerine kuruluyor. Creepypasta üzerine kurulan kısa hikâyeler, tiyatro oyunları, Amerika ve İrlanda’da çekilen kısa ve uzun metrajlı filmler de mevcut.
SCP Vakfı
SCP 173 her zaman bir yere kapatılmış bir halde kilitli tutulmalıdır. Subjeye ulaşılmak istenildiğinde her daim üç kişi birlikte hareket ederek ilerlemelidir ve onlar içeri girdikten sonra yapının kapıları geri kapatılmalıdır. En az iki kişi her daim gözlerini SCP 173’e dikmelidir yoksa varlık takip edilemeyen bir hızla hareket eder. İnşaat demiri ve betondan yapılmış kökeni bilinmeyen bir heykelimsidir. Son derece düşmancıl bir tavrı vardır. Bazen bu varlıktan yere koyu renkli kötü bir sıvı sızar, bu maddeyle temasa geçilmemelidir. Karşı karşıya kalındığında SCP 173 ile göz teması asla kesilmemeli, nesne sürekli görüş açısında kalmalıdır.
Twitter üzerinden SCP-173 adlı kurmaca bir dosyanın paylaşılmasıyla başlayan creepypasta bugün pek çok oyun, kısa film ve mahkeme süreçlerine ulaşan bir yapı hâline geldi. Atıldıktan kısa bir süre sonra silinen tweeti bir kullanıcı arşivlerden çıkarıp bulunca herkesin ilgisini çekecek bir içerik ortaya çıktı. Yapısı gereği bir nevi açık kaynaklı kurgu olan SCP dünyasında her bir yazar kendi düşlerince ekleme yapabilince birden elimize binlerce farklı dosyadan oluşan devasa bir kütüphane geçmiş oldu. SCP 173’ün de içinde bulunduğu Containment Breach oyunundan bazı açıkgözlerin ortalıkta duran kurguyu hemen kapmak için açmış olduğu dava süreçlerine kadar müthiş bir kitleye yayılan bu eserlerin yakın zamanda da bir sonu gelecek gibi görünmüyor. Sonu gelmesin de zaten, böyle iyiyiz.
Slenderman
Takım elbise içindeki uzun ve ince bir adam olarak betimleniyor Slenderman. Bembeyaz bir kafası var ama yüzü olması gereken yer bomboş. Sırtından uzayıp çıkan pek çok başka dünyacıl kollarıyla insanları rahat rahat yakalayabiliyor. Daha çok çocuklara dadanıyor ve onlarda psikolojik bozukluklara yol açıyor, eğer onları olduğu gibi yeryüzünden alıp sökmüyorsa. Onunla göz teması kuranlar yavaş yavaş bilinçlerini veya akli dengelerini kaybediyorlar. Uzay-zamanda bir süreklilik kurmak zorunda değil, sağa sola ışınlanabiliyor, elektronik cihazlarda parazitler yaratabiliyor. Bunlara rağmen fiziksel olarak agresif olarak algılanabilecek bir hareket sergilemiyor, birden saldırıya geçmiyor, kurbanlarının üstüne atılmıyor.
İnce Adam anlamına gelen Slenderman 2009 yılında Something Awful adlı forumlarda Eric Knudsen tarafından sadece ürkünç bir görsel olarak üretildi ama her güzel internet korku öyküsünde olduğu gibi önü kesilemedi. İnce vücutlu ve uzun boylu -Uzun Adam da diyebilirmişiz aslında ama yaşanabilecek karmaşayı hayal ediyorsunuzdur- bir yaratı olan creepypasta, Marble Hornet kanalındaki korku dizisinde the Operator adında yer aldı ve Slender: Eight Pages ile Slender: the Arrival adlı oyunların baş kötüsü oldu. Yine pek çok kısa ve uzun metrajlı korku filmlerinin merkezinde bulundu, tarihi ve mitolojik gerçekliği tartışıldı, insanları delirtti.
Slender: The Arrival oyunu 26 Mart 2013’te kendi web sitesi üzerinden bir çıkış yapmış olsa da 28 Ekim 2013’te Steam’de de yayınlandı. Bu yıl da yine aynı tarihte remaster tadında bir update alacak ve 2024 yılında oyun için çoklu oyuncu modu ile yeni hikâye içeriklerin geleceği de duyuruldu.
Herhangi bir para babasının veya açgözlü şirketin niyetlerinden, kısıtlamalarından ve gösterişlerinden uzak olan bu hikâyeler, sizin bizim gibi insanların içinden çıktı. Yine bizim gibi insanlar alıp yaydılar bu korku hikâyelerini; buradan bir şey kazanacakları için değil, sevdikleri için, başkalarının da aynı içerikleri tatmalarını istedikleri için, bu konuda tutkulu oldukları için.
Tabii ki böyle bir sevgi ve yaygınlıktan sonra ortaya çeşitli oyunlar ve filmler de çıktı ama buradaki asıl değer, ortaya konan içeriğin hepimize ait olması ve bu bahsettiğimiz sadece eni sonu gelmez kocaman bir hikâye denizindeki dört tane kum tanesi. Geri kalanı da artık sizin keşif güdülerinize kalmış. Siz hangilerini en çok seviyorsunuz? Hangilerini anlatmak istersiniz? Veya daha önemlisi, hangilerini yazmak istersiniz?