James Cameron, sinema tarihinin gelmiş geçmiş en çok seyredilen ilk iki filmine; yaklaşık onar yıl arayla imza attı: Önce Titanic, sonra da Avatar. Bu sebepten ötürü sinemayla ilgili “hık” dedi mi dikkat kesilip dinliyoruz. Fakat öte yandan, James Cameron’ın ağzından çıkan her şeyi de popüler sinemacılığın kutsal kitabına geçmeli miyiz; emin değilim. Zira kendisi yakın zamanda Entertainment Weekly‘ye şu açıklamada da bulunmuş bir insan:
“Umuyorum ki yakında Avenger yorgunluğu yaşamaya başlayacağız. O filmleri sevmediğimden değil. Sadece, hadi be arkadaşlar, bu dünyada ailesi olmayan şehvetsiz erkeklerin iki saat boyunca ölüme meydan okuyan şeyler yapıp şehirleri yerle bir etmelerinden başka anlatılacak hikayeler de var.”
Yemin ediyoruz bir şeyi yanlış alıntılamış ya da çevirmiş değiliz.
Cameron’ın tam olarak kullandığı tabir “hypogonadal males” bu cümlede. Hipogonadizm sıkıntısı çeken erkek demek. Hipogonadizm, hemensaglik.com‘un tanımına göre “ergenlik dönemindeki vücut gelişiminde önemli bir rol oynayan testosteron hormonunun yeteri kadar üretilememesi durumu” olarak tanımlanıyor. Ben bunu şehvetsizlik olarak çevirdim, utanmam olmasa muhtemelen taşaksızlık olarak çevirebilirdim, ancak en nihayetinde ortadaki gerçek net: James Cameron süper kahramanların dünyasında bir cinsellik eksikliği tespit ediyor.
Bu tespit büyük ihtimalle tenasül eksikliği değil. Genel bir cinsel enerji eksikliği. Cameron’ı tanıyan herkes için bu beyan mantıklı; hemen hemen her filminde bir noktada bu enerji patlak verdiği gibi, kendisinin yazdığı fakat filme çekilmeyen Spider-Man senaryosunda Peter ağlarıyla Mary Jane’i bağlıyor ve ardından da mercimeği fırına veriyormuş. Bu yüzden Cameron’ın mevcut süper kahraman karakterlerin geneline bakıp, Deadpool gibi istisnaları pas geçip, böyle bir tespit yapmış olması mantıklı. Fakat gerekli mi? Yoo. “Bunlardan başka hikayeler de anlatalım” diyorsa Cameron, otursun kendi anlatsın. 4 tane Avatar filmi gelecek, madem öyle; Pandora’da şehvete doyalım yani, değil m?
