Biz iş gereği, detay ve püf noktası ve gizem kovalamak için sık sık sinemacıların filmlerden önce ve sonra verdikleri röportajları takip ediyoruz; hani belki bir şey söylerler, bir giz açığa çıkar, bir detay belli olur… İşte Joss Whedon’ın bu şekil Ultron sonrası verdiği röportajlara şahit olduysanız, adamın ne kadar çöktüğünü mutlaka görmüşsünüzdür. Resmen parça pinçik olmuştu adam. İki lafından biri “çok yoruldum lan” şeklindeydi, zaten sonra da baya uzun bir kış uykusuna girdi.
Yeni yeni Buffy, Angel, Firefly, Dollhouse gibi çiçek dizileri yaratmış bu adam, uykusundan uyanmaya başladı. Önce Trump’a karşı bütün ünlüleri toplayıp “oy verin oy, ama Trump’a karşı verin” videosu çekti, ardından da “ya bu Star Wars filmlerinden birini yönetsem hiç de fena olmaz he” diye bir beyanda bulundu. Ama meğerse, esas üzerinde çalıştığı film bambaşkaymış; sağ olsun onu da Complex’e verdiği bir röportajda, şöyle izah etti:
“id’ime ‘Tamam, senin sıran’ dediğim için ortaya okurken ‘Oha bu müthiş! İnsanların yanına yaklaştırılmamalıyım’ dediğim sahneler çıktı. Yeni film hem dönem, hem korku filmi, insanların delirdiği bir dönemi konu alıyor: İkinci Dünya Savaşı. Söylemem lazım, bu film için araştırma yapmak için Almanya ve Polonya’ya gittim, ve o kadar fazla paralel görüyordum ki Amerika’yla. Biliyorum, turuncu adamı küçük bıyıklı adamla benzetmek eski bir terane, ama bazı şeyler görüyorsunuz, propaganda ve ülkenin vaziyeti gibi yadsınamaz şeyler, ve bu paralellikler gerçekten çok ürkütücü”
Yani ortaya politik / tarihi / korkunç bir şey çıkacak? Henüz kafamızda oturtamadık elbette. Ancak Whedon haksız da değil, gerçekten egoist ve deli adamların güce yükseliş hikayeleri dünyanın her yerinde benzer; biz de bunu gördük, Fransa da gördü, İspanya da gördü. En meşhuru Hitler olduğu için, oraya benzeştirmek tabii ki biraz klişe artık. Ama Whedon hep klişelerin tersine gidebilen bir adam oldu… Belki burada da başaracaktır, kim bilir? Bakıp göreceğiz. Siz ne diyorsunuz?