Yazan: Erkin Özdemir

Nedir bizim kahraman dediğimiz şey? Klasik anlamı nedir? Sözlükleri karıştırdığınızda kahraman hakkında okuyacağınız ilk şeyler onun yiğitlikle, cesurlukla, asil tavırla ilgili olduğudur. Bununla beraber kahraman dediğimiz figürden fevkalade başarılar veya en azından fevkalade işler bekleniyor. İşler diye düzeltiyoruz, çünkü kahramanın illa çok önemli bir somut başarıya imza atması gerekmiyor. Hedefini gerçekleştiremese bile onun bu yoldaki çabası, kendini öne atışı, fedakarlığı ve cesareti toplum tarafından kahramanlığa terfi edilmesi için yeterli oluyor.

Kahramanın gerçek bir şahsiyet olması veya kurgusal olması mümkün. Bugünlerde sinema endüstrisi çizgi roman öyküleriyle domine edildiği için bütünüyle kurgusal haline daha çok maruz kalıyoruz. Tüm dünyada Amerikan popüler kültürünün; teşbih yapacak olursak Amerikan modern mitolojisinin devasa etkisi var. Amerikan mitolojisi ve onun en büyük temsilcisi süper kahramanlar,  tabir-i caizse ‘’kültürel müstemleke’’ haline getirdiği ülkelerde birtakım tepkilere yol açabiliyor. Bu tepki genellikle bu mitolojinin ‘’sahte’’ kahramanlar ihtiva ettiği, ‘’kültürel müstemleke’’ haline gelen ülkenin ise ‘’gerçek’’ kahramanlara sahip olduğu inancı şeklinde oluyor.

a

Halbuki kahraman, ister Amerikan çizgi roman endüstrisinin ortaya koyduğu Batman’ler, Superman’ler, Spider-Man’ler gibi tamamen hayal gücüne dayanır olsun, ister de kanlı canlı, yaşamış, gerçek bir şahsiyete dayanıyor olsun; özü itibariyle mit bir unsurdur, efsanevidir. Çünkü kanlı canlı yaşamış insanları bile konu alsanız; bir kahramanlık hikâyesi anlatmak, içerisindeki karakterleri bir miktar şiir malzemesi yapmak, epikleştirmek ve gerçekliğini zayıflatmak demek. Dolayısıyla tarihte tesiri olmuş, zor şartlarda inisiyatif alıp değişimin liderliğini yapmış, büyük olayları ve hareketleri idare etmiş kimseler takipçileri ve muhatapları tarafından kahraman ilan edildikten sonra aslında oldukları kişiden çok daha üst bir noktaya erişirler. Bu bir nevi mitleşme, kahraman için genellikle kaçınılmaz olur. Her toplumun doğasında az veya çok bu idealize etme eğilimini görebiliriz.

Kahramanlaşmak, bu kanlı canlı insanları gerçeğin hudutlarından ve sıkıcılığından uzaklaştırarak abartının, coşkunun, ifratın sınırsızlığına atar. Tarihi şahsiyetler, toplumları tarafından kahramanlaştırıldıktan sonra zaten belirli seviyede kurgusal bir alemin içine girerler, gerçek olmaktan çok daha öte bir şeye dönüşürler. Kahraman, kendi başına insan zihninin ürünü bir sıfattır, tıpkı bunun tersi olan ‘’hain’’ gibi. Dolayısıyla bu mefhumlar kitlelere heyecan veren; iyi bir şiire, romantik bir romana veya popülist bir hitabete tema olabilirler, fakat gün sonunda pürüzsüz gerçeği görmemize engel olurlar. Bir noktadan sonra idealize edilmişlerdir, artık bir toplumun geçmişinin veya hâlinin sadece yansıması değil onun ‘’olmak istediği’’ şeyleri de temsil ederler ve gerçek olmayan bir noktaya taşınmışlardır.

s

Elbette bu direkt olarak onların boşu boşuna kahramanlık mertebesine yükseltildiği anlamına da gelmez. Kahramanlar, toplumlar için belirli değerleri ifade ederler. Büyük İskender milletler için kaşifliği ve fethi, en çok da tüm dünyanın birleşmesini temsil eder. Jeanne d’Arc, İngiltere Kralı’nın “Ben Fransa’nın da kralıyım” iddiasını ortaya atması ve Fransa kralının “Hayır, değilsin” cevabıyla başlayan Yüz Yıl Savaşları’nın önemli bir safhasındaki büyük müdafaasıyla, koruyuculuğun sembolü bir ikon ve kahraman haline gelmiştir. Napolyon da, ihtirası ile Fransızların iftihar kaynağıdır; Rus ormanlarında harap olsa da –yer yer hain sıfatını da almakla beraber- kahramanlığı kabul görmüştür. Tarihi şahsiyetleri kahramanlaştırma, yirminci asırda da hız kesmeden devam etmiş, bu geleneği yeni asra ve günümüze taşımıştır.

b

Kurgusal kahramanlar da işte bu kahramanlaştırılmış tarihi şahsiyetler gibi bazı değerleri temsil ederler, okuyucusuna bunu aktarırlar. En klasik süper kahraman olan Superman; doğruluk, adalet ve Amerika’nın kuruluş değerlerini sembolize eder. Batman, içinde yaşadığımız çevrede işler pek de iyi gitmediğinde yalnızca bir insanın buna engel olmaya çalışabileceğini işaret eder. Dolayısıyla, kendini ‘’kültürel müstemleke’’ olarak gören veya böyle hisseden milletlerin;  kahramanların sahte veya gerçek olmasıyla ilgilenmekten çok, onların temsil ettiği değerlere yönelmesi ve kahramanın zaten toplumların idealize ettikleri, gerçek de olsa sahte de olsa bir miktar hayal gücünü katarak vücuda getirdiği şeyler olduğunu fark etmeleri gerekir. Eğer bu fark edilirse, dünyanın bütün toplumları kendi potansiyellerini gerçekleştirerek kahramanlarını dünyaya ihraç edebilirler, tıpkı bugün Amerikan popüler kültürünün yaptığı gibi.

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.