Dizi izlemek, artık hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Hatta insanlar dizi izlemeye kendini kaptırmakta ve dizilere de farklı farklı tepkiler vermekte. Kimileri bir diziyi izleyerek bir günde bitirir, kimileri de bitmesin diye günlere bölerek izler; bazılarımız karakterlere aşırı bağlanır, karakterler ve dizi için ‘Fan Clublar’ kurma noktasına gelebiliriz. İzleyici davranışlarındaki bu farklılıklar, dizinin kalitesine göre de değişir.
Bazı kişilerin “Kötü dizi yoktur, bu kavram kişiden kişiye değişmektedir“, gibi savları olsa da ortaya çıkan her ürün gibi, dizilerin de iyileri ve kötüleri vardır. Hatta dizilere sanat eseri yönüyle bakılırsa onların, estetik bir yapıya da sahip olmaları gerekir. İnsanlar izledikleri dizilerde biçim ve akış bakımından mantık hataları, karakter gelişimlerinin yok sayılması, klişelerin yoğunluğu gibi çeşitli sorunlarla karşı kaşıya gelirlerse diziyi izlemeyi bırakabilirler. Ama bazı insanlar da bir diziyi kötü bulmalarına rağmen izlemeye devam ederler. Bu izleme davranışının devam etmesi durumunda akıllara şu soru gelir: Kötü bulduğumuz hâlde neden bir diziyi izleriz?
İzlediğimiz bir dizinin kötü olduğuna karar verdiğimiz an, mantıken, diziyi izlemeyi bırakacağımızı düşünürüz. Ama bu eylem kişinin yaşına, karakterine ve ilgi alanlarına göre değişebilir. Bu sebeple her insanın kötü bir diziyi izleme sebebi farklılaşabilir. Bundan dolayı bu farklılıkları kategorilere ayırarak yazmak daha doğru olur diye düşündüm.
İnsanın, kötü bulduğu hâlde bir diziyi izlemesinin sebebi, dizide kurulan yapay ve güzel dünyaya kendini kaptırması olabilir. Genellikle bu durumda birey, diziyi gerçek hayattan bir kaçış olarak görebilir. Karakterlerin davranışları aslında kendinin yapmak istediği ama yapamadığı davranışları içerebilir ve karakterle bir bağlantı kurularak diziyi kötü yapan mantık hataları gözden gelinebilir. Karakterlerin ihtişamlı yaşamı, aslında, izleyicinin içinde bulunmak istediği yaşamdır. İzleyici bu yüzden diziyi kötü yapan şeyleri bir kenara bırakarak diziyi izlemeye devam edebilir. Bunun temel sebebi ise insanın doyurulmamış ihtiyaçları olabilir. Ülkemizde bir zamanlar Brezilya dizilerinin severek izlenmesinin, daha sonra da Brezilya dizilerinden etkilenerek popüler olan pembe dizilerin izlenmesinin nedenlerinden biri de bu olabilir. Pembe dizilerdeki aşk, zenginlik ve karakterlerin isyankar özgürlüğü, izleyen kişilerin içinde bulunmak istediği durumlar olabilir.
Kötü bulduğumuz bir diziyi izlememizin bir diğer sebebi, içinde bulunduğumuz gelişim dönemine uygun olması olabilir. Örneğin ergenlik dönemindeyken izlediğimiz diziler, genellikle gençlik dizileridir. Bu gençlik dizileri, kendi içinde bulunduğumuz dönemle özdeşim kurmamızı sağlar. Olayların genellikle okulda geçmesi ve karakterlerin genç veya ergen olması, dizinin kötü olmasını perdeleyerek izlenmesini sağlayabilir. Kendimden örnek vermem gerekirse ergenlik dönemindeyken özellikle Disney Channel’da yayınlanan bazı gençlik dizilerindeki karakterleri sığ bulamama ve komedinin saçma bir şekilde sağlanmasını fark etmeme rağmen bu dizileri izlemekten kendimi alamıyordum. Yalnız buradan bütün gençlik dizileri kötüdür sonucunu çıkarmak yanlış olur. Burada bahsettiğim, kötü bulduğum gençlik dizileri.
Sosyal medyanın aktifleşmesiyle birlikte dizilerin ve oyuncuların fan grupları daha rahat bir şekilde birbirleriyle etkileşimde bulunabiliyorlar. Özellikle oyuncu odaklı bakıldığı zaman, sevilen bir oyuncu ise oynadığı dizi kötü de olsa, diziyi bu sebeple izleyen insanlar karşımıza çıkabiliyor. Bu yüzden genellikle dizi yapımcıları tarafından, Türk yaz dizilerinde karşımıza çıkartılan yakışıklı veya güzel oyuncular seçilerek, oyuncu odaklı izlenme planları kurulabiliyor. Ama bu, hiçbir zaman kalıcı olmuyor. Dizilerin senaryolarının bir özgünlüğü olmadığından ve genellikle basmakalıp aşk olarak işlediğinden, bu diziler çok izlense bile uzun ömürlü olmuyorlar. Bu dizilerin ömürleri mayıs sonunda başlayıp eylül başında bitiyor. Bu tür dizilerin sosyal medyada aktif hayranları olduğundan propagandaları da aktif bir şekilde yapılabiliyor. Hatta geçenlerde okuduğum bir habere göre Sen Çal Kapımı dizisi, Game of Thrones‘u geride bırakarak Twitter’da hakkında en çok tweet atılan dizi oldu.
Bazı diziler ise güzel, hatta mükemmel bir başlangıç yaparak hayatımıza giriyorlar. Ama daha sonra bu diziler bazı nedenlerden dolayı kötüleşiyorlar, o vakte kadar sevilerek izlenen dizi, çekilmez bir hâle gelebiliyor. Son sezonları çok tartışılan ve eleştirilen Game of Thrones, bu kategoriye örnek verilebilir. Elbette bu diziye kötü tanımını yapmak doğru olmaz fakat özelikle yedinci sezonda karşımıza çıkmaya başlayan ve son sezonunda diziye yakışmayacak kurguların yapılması, ister istemez insanın bu sezonlardan nefret etmesine sebep oluyor. Bu şekilde aklıma gelen diğer bir dizi ise Community oluyor. Bu dizinin başına, Dan Harmon’un kovulması gibi çeşitli felaketler gelse de üçüncü sezonun sonuna kadar güzel giden dizinin, daha sonra bozulmaya başladığı, izleyici tarafından bariz bir şekilde fark ediliyor. İşte bu tip diziler de başlangıcı güzel olduğundan ve sonu merak edildiğinden dolayı izlenmeye devam ediliyor. “Başlamışken bari bitireyim“, sözü bu diziler için söylenmiş olabilir.
Kötü bir diziyi izlemenin nedenlerini çeşitli açılardan incelemek istedim. Bu incelemeyi hem kendimden hem çevremden düşünerek, çeşitli açılardan yaklaşarak yapmaya çalıştım. Kötü bir diziyi izlemenin daha fazla nedeni olabilir. Kötü bulunan bir yapımın izlenmesi ve insanları çekmesi çok ilginç bir davranış olarak düşünülebilir. Bu ilginç davranışın cevabını bulabilmek için insanın kendisine benim başta cevaplamaya çalıştığım soruyu sorması gerekebilir: Kötü bulduğumuz bir diziyi neden izleriz?
Yazan: Eyüp Çetin