Dosyamızın ikinci bölümünde, bu sorunun olası yanıtlarına beraber bakacağız. Amacımız, insanlığın ortak kültüründe her zaman yer bulan bu fenomenin neden hâlâ var olduğunu, gerçekten işimize yarayıp yaramadığını ve bize neler kattığını incelemek, anlamak ve bu bilgiyi kullanarak görüşümüzü yönlendirmektir. Bu yazının ilerisindeki paragraflarda, neyden bahsetmek istediğimi daha rahat kavrayacaksınız.
İsterseniz kutu oyunlarının tarihçesine kısaca bir göz atarak başlayalım. İlk kutu oyununun, Antik Mısır’ın Orta Krallık döneminde ortaya çıktığı tahmin ediliyor. Bu oyun hakkında bulunanlar, piyonlar ve üç farklı renkli üçgen slotlardan oluşan bir oyun tahtası. Bunların ışığında sadece en az üç kişiyle oynanabileceğine dair tahmin yürütebiliyoruz.
Daha sonraki zamanlarda farklı topluluklarda farklı kutu oyunları ortaya çıkmaya başlıyor. Hindistan’da satranç, Güneybatı Avrupa’da dama, Orta Doğu’da tavla, Uzak Doğu’da go ve mahjong günümüze kadar gelebilmiş olan kutu oyunları. Elbette bu oyunlar, günümüzde kutu oyunu olarak adlandırdığımız oyunların kalıbından fazlasıyla uzaklar. Eski kutu oyunları -ki bu oyunları masa oyunları olarak da adlandırabiliriz- bir tahta üzerinde, piyonlarla oynanan ve genelde diğer oyuncuların piyonlarını tahtadan çıkarana dek süren bir oyun sistemine sahiptir.
Modern kutu oyunlarının sistemi ilk olarak on yedinci yüzyılda, Venedik’te oynanmaya başlayan kaz oyununda görülmüştür. Oyun, zarlara, piyonlara ve üzerinde tur atılabilen bir oyun tahtasına sahiptir. Buna yakın zamanlarda İngiltere’de ortaya çıkan Snakes and Ladders (Yılanlar ve Merdivenler), bana göre kutu oyunları arasında en farklı yapıya ve oynanış şekline sahip olan bir oyun, ki kendisi dosyamızın bir sonraki konusu olacak.
Kutu oyunları, yirminci yüzyıla dek üst sınıfların bir lüks alışkanlığıyken, yirminci yüzyılın başından itibaren daha geniş kitleler arasında popüler olmaya başlıyor. Elbette bu yeni pazar, pek çok firmayı da yeni kutu oyunları geliştirmeye teşvik ediyor. Bugün bildiğimiz pek çok klasik kutu oyunu, yirminci yüzyılın ilk yarısında icat edilmiştir. Günümüzde kutu oyunları, farklı platformlarda, milyonlarca insanın keyifle oynadığı bir eğlence ve eğitim aracı haline gelmiştir.
Buraya kadar beraber geldiysek, artık başlıkta sorduğumuz soruya geri dönebiliriz. Tüm kutu oyunlarını incelediğimizde, hepsinin oynayanları zihinsel olarak gelişmeye ve stratejik düşünmeye ittiğini söyleyebiliriz. Bir önceki dosya yazımda bahsettiğim gibi, kutu oyunları, kurallı bir rekabet dünyası üzerine kuruludur. Bizim için önemli olan, bu oyunların kazanmamız için bizden yapmamızı istedikleri ve hedefledikleridir. Bazı kutu oyunları, doğrudan saldırılar üzerinden yürürken, bazıları ise daha dolambaçlı stratejiler kullanmamızı gerektirir. Bazı oyunlar oyuncuların önüne sözel bilmeceleri engel olarak çıkarırken, bazıları da oyuncuları bilişsel problemlerle uğraştırır.
Peki daha farklı ve açık gözlerle bakmaya çalışalım bu kutu oyunlarına, kimsenin farklı bir gözle bakmayacağı saçma bir konu nasılsa, ne durduruyor ki bizi? Daha ne katabilir bu oyunlar bize, ne çıkarabiliriz bunlardan? Bence en temelde şunu çıkarabiliriz tüm kutu oyunlarına bakarak: Kazanmak, sadece tek bir özelliğe bağlı değildir. Kurallara en hızlı biçimde uyum sağlayıp, onların üzerinden yeni stratejilerle hareket ederek hedefe ulaşmaktır kazanmak. Yani sadece zihinsel gücünüze veya şansınızın açıklığına bağlı değildir kazanmanız.
Aslında hiçbir kutu oyununda kazanmanızın kesin bir yolu yoktur. Tavla veya dama gibi basit kutu oyunlarında bile kazanmanın binlerce farklı stratejisi ve yöntemi olabilir ve bazen bu stratejiler ile yöntemlerin hiçbiri kazanmanızı sağlamayabilir. Bazen de hiç beklemediğiniz bir yöntem, kazanmanızı sağlayabilir. Ya da Deep Blue ile Kasparov arasındaki satranç turnuvası gibi, beklenmedik bir rakip sizi beklenmedik biçimde alt edebilir. Önceki dosya yazımda dediğim gibi, hayat da kutu oyunları gibi beklenmediktir.
Sonuç olarak, en eski topluluklardan bugüne dek oynanan ve hemen her zamanda, her kültürde, her toplumda kendine yer bulan kutu oyunları; bize daha açık bir zihinle düşünme yetisi kazandıran, çevremizi, şartlarımızı ve kendimizi daha iyi değerlendirerek, tüm olasılıkları değerlendirip daha mantıklı kararlar vererek hayatta daha emin adımlarla ilerlememizi sağlayan birer eğlence ve öğrenim aracıdır. Hayatınızdaki pek çok küçük ayrıntıda olduğu gibi, kutu oyunları da size bir şeyler öğretmeye hazırdır, yeter ki siz, öğrenmeye açık olun. Unutmayın, satrancı, rakibinizin taşlarını yere devirerek veya tahtaya zarar vererek kazanamazsınız. Yapmanız gereken önce oyunu, sonra rakibinizi analiz ederek, düşünerek hamleler yapmaktır. Çünkü düşünmeden yaptığınız hamleleri ne oyunlarda, ne de hayatınızda geri dönüp düzeltme şansınız olmayacak. Evet, oyunlarda da hayatımızda da, her zaman yeni hamleler yapabilme şansımız olacak ancak şu anda ne yaptığımız da en az gelecekte ne yapabileceğimiz kadar önemli, bunu da unutmamak gerekiyor.