Pixar‘ın yıllardan beri sürdürdüğü ince bir dengesi var. Toy Story ile başlayan maceralarında hep bu dengenin üzerinde yürüdüler. Hem yetişkinleri, hem de çocukları eğlendirecek, hislendirecek filmler üretmeye çalıştılar ve çoğunlukla başarılı oldular. Çünkü yetişkinlerin yanında getirdiği çocuk kadar, içindeki çocuğa da hitap ediyorlardı. Bu formülü onlar kadar başarılı uygulayan olmadı.
The Lego Movie öyle değil. The Lego Movie direkt size hitap ediyor. Bütün o muazzam derecede şirin Lego görselleri ve çocuk filmi çizgisinden kopmayan mesajlarına rağmen ulaşmaya çalıştığı kişi sizsiniz. Geekyapar’a gelen, rafında figürleri olan, FRP yapan adamlar ve kadınlar.
Baktığınız zaman çok naif bir mesajı var The Lego Movie‘nin. Çocukluğunuzda bıraktığınız şeyleri hatırlayın arada, eğlenmeyi hatırlayın. Her şeyi tutkalla yapıştırmayın oldukları yerlere, arada çıkartın, onlarla oyun oynayın, dağıtın. Daha önce söylenmemiş bir şey değil.
Ama buradaki incelik şu, The Lego Movie bütün bunları kendinin farkında olarak anlatıyor. Bunun bir Lego filmi olması bir reklam çabası, ya da Traveller’s Tales’in Lego oyunları serisindeki gibi bir “şirinleştirme” çabası değil. The Lego Movie bir Lego filmi, çünkü anlatmaya çalıştığı konudaki o “geride bırakılan çocukluğun” pek çok değerini Lego sembolize ediyor.
The Lego Movie Lego’larla oynamayı iki duruma bölüyor: Kılavuzu takip ederek, mükemmel yapılar oluşturmak; ya da kılavuzu bir kenara fırlatıp hayal gücünü koşturmayı denemek. Lego’ların temsil ettiği bu ikiliği hayranlık uyandırıcak kadar basit bir bakış açısıyla yakalamış ve hikâyeye dökmüşler.
Ortaya koydukları metaforu tam manasıyla söylemek, filmin belki de en vurucu anını değersizleştirmek olur, çünkü o metaforu açığa çıkardıkları an destelerindeki en sağlam kozu oynuyorlar. Ve çarpılıyorsunuz ister istemez. The Lego Movie‘nin basit mesajını, basit bir dille, basit Lego’larla anlatışı gerçekten takdiri hak ediyor. Bunu yaparken çok güzel gözükmesi de cabası.
Sadece bu da değil, filmin sıklıkla Emmet üzerinden yürüttüğü “Özel görünmeyebilirsin, ama özelsin işte” mesajı da Lego temasına mükemmel oturuyor. Bir anda sizin çocukluğunuzla ve orada bıraktığınız macera tutkunuzla ilgili şeyler söylemekte olan film, aynı zamanda Lego’ya bir güzelleme de oluveriyor böylece. Evet, o Lego’ların tek tip olması çocukken hakikaten umurumuzda değildi, çünkü onlara anlamı; onları özelleştiren kahramanlığı biz yüklüyorduk. O halde kendimize şu an o anlamı yüklemekten bizi alıkoyan şey ne?
Bu soruları sordurtan bir Lego filmi var şu an vizyonda. Küçüklüğümüzün tüm Lego’larına selam duran bir film. Lego’ları oynayan ve uzun süre önce arkamızda bıraktığımız tüm çocukları oynamaya geri çağıran bir film. Hayat oynanmadan yaşanmaz, The Lego Movie bunu biliyor. Bu yüzden de tek bir şey bırakıyor bana söyleyecek.
Bu filmi seyredin. Sinemalarda Türkçe dublajlı yayınlandığından pek çoğunuz DVD’yi bekleyecek, biliyorum ama siz yine de gidin. Animasyon filmlerinde (her zaman olduğu gibi yine) çok kaliteli bir ekiple çalışmışlar ve çeviriler çoğu espriyi atlamadan yapılmış. Bu filmi sinemada seyredin. Tercihen çocukların arasında. Bir noktadan sonra fark edeceksiniz ki sonunda onlarla beraber heyecanlanıyorsunuz, onların güldüğü yerlerde gülüyorsunuz. Tek başınıza, bilgisayar karşısında sinmiş vaziyette seyretmeyin bu filmi. Güvenin bana, pişman olmayacaksınız.
Geek adamın filmi çünkü bu!