Phantom Pain’in çıkışı dünyayı bir Metal Gear festivaline çevirirken, biz usulca Metal Gear Solid zaman tüneline devam ediyoruz. Geçtiğimiz yazıda Metal Gear Solid ve Metal Gear Solid 2: Sons of Liberty’nin en çok yükseldiğimiz anlarını yazmıştık. Şimdi sırada Metal Gear Solid 3: Snake Eater ve Metal Gear Solid 4: Guns of Patriots var.
Metal Gear Solid 3: Snake Eater
Bütün Metal Gear oyunları arasında, kesinlikle Snake Eater’ın bambaşka bir yeri var. Özellikle Hideo Kojima’nın MGS2’nin yarattığı tartışmalara cevabı olarak tamamen Snake odaklı bir oyun yaratması fakat bunu yaparken bile Snake’in aslında Big Boss olması gibi bir twist eklemesi, seriye bambaşka bir özellik katmıştı. Evet, bu oyunda Big Boss’un nasıl Big Boss olduğunu öğreniyoruz ve MGS tarihinin en önemli karakteri The Boss ile karşılaşıyoruz. İçerdiği 60’lar ajan teması ve camp öğeleri bağlamında gerçekten bambaşka bir yeri var MGS3’ün. Bu sebeple yükseldiğimiz anlar, belki de diğer MGS oyunlarından çok daha ayrı bir yere sahip.
1. O Muhteşem Giriş Sinematiği
Daha önceki MGS oyunlarında olmayan bir şekilde, Snake Eater’ın kendine has, harika bir müziği ve bu harika müzikle birlikte çok tatlı bir giriş sinematiği var. Kendisini daha önce gelmiş geçmiş en iyi sözlü oyun şarkılarından biri seçmişliğimiz de vardır.
2. The Boss’un İhaneti
Oyunun başından itibaren bize neyi nasıl yapacağımızı anlatan ve Big Boss’u yetiştiren efsanevi isim, Mother of Special Forces, namı diğer The Boss ile ilk tanışma anımızı kim unutabilir ki? Video oyunları tarihinde The Boss kadar karizmatik, The Boss kadar kendi kendini böyle sağlam taşıyabilen bir karakter daha yoktur sanırım. The Boss’un karizması hem Solid Snake’i hem de Big Boss’u katlayıp, bambaşka bir seviyeye getiriyor.
3. Ocelot ile Tanışma Anı
Metal Gear Solid tarihinin en önemli karakteri Revolver Ocelot ile, Revolver lakabını almadan önce tanıştığımız bu an kesinlikle en unutulmazlardan biri. Tabii Snake’in kendisine verdiği silah dersi de bir başka. Hatta bu sahne öyle bir sahne ki, Ocelot’un, Big Boss’a olan hayranlığının temelleri buradan başlıyor.
4. Snake Eater
Oyunun sonlarına doğru gelen ve yaklaşık olarak 2 dakikadan fazla süren bu sahne, oyuncuya tamamen karşılaştığı şeylerden sonra bir rahatlık anı veren, ufak bir mola aslında. Bu sahnede şaşırtıcı olan şey, uzunluğu ve müzikle birlikte gidişatı. Açıkçası merdiveni tırmanırken böyle bir şey ile karşılaşmayı beklemiyorsunuz.
5. The End
The End isimli bu yaşlı Sniper ile olan kapışmanızı, konsolunuzun tarihini tamamen ileri alıp geçebilmeniz mümkündü. Geçtiğiniz zaman ise, The End’in eceliyle öldüğünü görüyordunuz.
https://www.youtube.com/watch?v=ylUDfrnGxCk
6. Guy Savage
İşkence odasında konsolu kapatıp oyunu tekrar yüklediğiniz vakit açtığınızda, Guy Savage isimli bu aksiyon oyununu oynayabiliyordunuz. Snake’in kabusu olarak yedirilen bu mini oyun gerçekten de MGS3’ün garip yanlarından birisiydi ve unutulmazlar arasındaydı.
7. “I Don’t Like Those Blue Eyes of His”
The Boss’un, Snake’in gözlerinden birini oyduğu bu sahneyi unutmamız mümkün mü acaba? Snake’i asker yapan kadının, ondan bu özelliği almak gibi hiç istemediği bir şeyi yapmak zorunda kalmasından acı bir şey daha var mı? Tabii ki ikonik göz bandı da bu olay sonrası geliyor.
8. EVA’nın Motor Şovu
Sahne kendi kendini anlatıyor zaten. Bu sahneden sonra neden biz de motor kullanamıyoruz diye kafayı yemiştik!
9. The Boss’un Hayali
The Boss’un hayali, savaşsız bir dünya, ideolojisiz bir dünya. Bütün ve tek. Hepsinin açıklandığı bu sahne, Metal Gear serisinin kalbini oluşturuyordu.
10. There Can Only Be One Snake
Metal Gear tarihinin en anlamlı, en duygusal ve en yoğun sahnelerinden biri, The Boss’un ellerimizde can verdiği bu sahne olabilir. The Boss’un, Philosophers Legacy’yi Snake’e vermesi ise bütün Metal Gear tarihini başlatan başlatan, yegane olay olabilir.