Bu hafta Geekyapar!’ın Youtube kanalında, Lafügüzaf bünyesinde mit ve mitoloji üzerine konuştuk. Tabii, konu alanı geniş, süre de sınırlı olunca konuşmalara doyamadık. Hem videoda bahsettiklerimizi özetleyelim hem de bizim gibi daha fazlasını konuşmak isteyen varsa diye üzerine biraz daha koyup bir de yazı girelim dedik. Devamına geçmeden önce söz konusu videoyu şuraya bırakıyorum:

Mitlerin oluşumu ve gelişimiyle ilgili hepsi de kendince güzel dayanağı bulunan pek çok görüş öne sürülmüş. Sizler için, söz konusu görüşleri maddeler hâlinde özetledik.

1) Mit, Tarihseldir.

minas tirith

Bu görüşü ortaya atanlar temelde mitlerin tarihi anlatılar olduğunu düşünüyorlar. Yani onlara göre insanlar kendilerini çokça etkileyen olaylar yaşıyorlar ve bu gerçek olayları hikâyeler şeklinde anlatıyorlar. Ancak henüz yazının imkânlarından yararlanılamadığı için bu hikâyeler zamanla değişiyor, bozuluyor. Arada kaybolan detaylar ve geçip giden zamanla birlikte insanlar boşlukları hayal güçleri veya istekleri doğrultusunda tamamlıyorlar. Hâliyle olaylar daha abartılı ve gizemli hâle geliyor.

Mitlerin tarihi metinler olduğu görüşü özellikle George Gonmme’nin şansında kendisini gösteriyor. Gonmme, mitolojiyi tarihin bir alt dalı olarak kabul ediyor ve mitlerin incelenmesiyle tarih öncesi dönemlerin açığa çıkartılabileceğini söylüyor. Bu işlem “Tarihi Yeniden Kurma Metodu” olarak biliniyor.

Mitlerin tarihsel metinler olduğu görüşüne uygun araştırmalar yapan bir diğer kişi F. Graebner. Aslen bir müzeci olan Graebner, mitleri tarihin kalıntıları olarak gören bir kişi. Nasıl ki arkeolojik kazılar yoluyla elde edilen ve müzelerde sergilenen malzemeler insanlık tarihini açıklamaya yardımcı oluyorsa, mitler de aynı şekilde değerlendirilmelidir diyor. Graebner, araştırmalarının sonucunda önemli bir tespitte bulunuyor. Buna göre insanlık her zaman aşağıdan yukarıya doğru bir gelişim göstermiyor. Daha net bir şekilde açıklarsak, insanlık tarihinde her toplum ateşi aynı anda bulup, aynı şekilde kullanmıyor diyebiliriz.

Graebner’in tarihi ve kültürel çıkarımlarıyla aynı doğrultuda görüş bildiren bir diğer kişi F Ratzel oluyor. Ratzel, mit ve benzeri anlatıların insanın yeryüzündeki hareketlerini içerdiğini ve bunlar incelenerek insanlığın tarihinin de ortaya dökülebileceğini öne sürüyor. Bu noktada Ratzel’in katkısı da, coğrafyaları dikkate almak oluyor. Sadece tarih değil, tarih + coğrafya diyor yani. Mitlerin anlattıkları ve anlatıldıkları yerler coğrafi konumlarıyla birlikte incelenirse kültür çevrelerine ulaşılır; böylelikle insanlığın başladığı ve geliştiği yerlerin de tarihsel olarak tespiti yapılabilir.

Mitleri, tarihsel gerçeklikler olarak görmenin birtakım sonuçları var. Metinleri tamamen gerçek kabul etmek, bir anlamda gerçeklerle çelişen her türlü unsuru hayal ürünü veya safsata kabul ederek yok saymak, dikkate almamak anlamına geliyor. Hâliyle ‘hayal ürünü’ başlığı altındaki tüm sanatsal gayeler ve kültürel unsurlar da arada kaynıyor. Mitleri tamamen gerçek olayları içeriyorlarmış gibi düşünmek ne kadar doğruysa, içlerinde gerçeklik olmadığını en baştan kabul etmek de o kadar doğru olur. İki durumun da belirli ölçütlerle metinlerde yeri var.

Bu görüşle ilgili diğer bir sıkıntı ise nesilden nesile aktarılan, yüzyıllar boyunca şekil ve mecra değiştirerek devam ettirilen metinleri, yaşamayan, ölü birer kalıntı gibi görme çabası. Hâlbuki sözlü kültürde yer alan hiçbir şeyin tamamen nerede başladığı ve nerede sona erdiğiyle ilgili kesin çıkarımlar yapamayız. Bir roman söz konusu olduğunda, bu romanın kim tarafından, nerede ve ne zaman yazıldığı bellidir ve romanın son noktasından ötesi de yoktur. Mitler için durum daha farklı. Bir kere, mitleri oluşturan tek bir kişi yok. Belki yüzlerce, belki binlerce insan dâhil oluyor sürece ve belirli bir ilk ve son şekil de söz konusu değil.

2) Mit, Dilseldir.

ra's journey

Mitlerin ortaya çıkışının dil gelişimi ve dilsel yapılarla bağlantılı olduğunu öne süren görüşler var. Bu görüşlerin bilinen savunucusu Max Müller diyebiliriz. Müller’e göre ilkel insanlar, nesne ve varlıkları isimlendirirken dil gelişimlerinin daha başlarında oldukları için daha basit bağlantılardan yola çıkan isimler buluyorlar. Bu yalınlık sebebiyle de aynı özelliklere sahip birden fazla nesne, aynı isimle anılabiliyor. Söz gelimi ‘sarı’ ve ‘parlak’ olarak nitelenen şey hem Güneş hem de duruma göre farazi olarak bir insan olabiliyor. Bir yerden sonra bu kullanım bir dil arazına yol açıyor ve Güneş, kişiselleştirilerek bir insan gibi algılanabiliyor. Böylelikle bir Güneş Tanrısı ortaya çıkmış oluyor ve bu Güneş Tanrısı’nın maceralarını içeren mitler oluşuyor. Müller’in bu yaklaşımı Güneş Mitleri Teorisi olarak da biliniyor ve aynı isimli bir ekole de yol açıyor.

Mitolojinin tamamının basit bir dil yozlaşmasıyla açıklanma çabası elbette pek çok eleştiri alıyor. Sonraki dönemlerde başka bir araştırmacı bu yaklaşımdan yola çıkarak bizzat Max Müller’in bir Güneş Tanrısı olduğunu ortaya koyunca hâliyle teori de sallanmış oluyor.

3) Mit, Biyolojiktir.

ilkel insanlar

Bu görüşleri temelde mitlerin ortaya çıkışını insan fizyolojisi ve biyolojiyle açıklamaları bakımından toparlayabiliriz. Yalnız öncesinde bir şeyi netleştirelim: Bu görüşlerden yola çıkan araştırmacılara göre insanlığın gelişimi açısından belirli ve değişmeyen bir şema var. Bir örnek vermek gerekirse önce emekleriz, sonra yürürüz ve en son da koşarız. Bu sıralamanın sebebi büyük ölçüde beyin, kas ve iskelet sistemi, el göz koordinasyonu gibi etkenlere bağlıdır ve biyolojiktir. Normal şartlar altında bütün insanlar için sıralama bu şekildedir. O hâlde insan toplulukları için de durum böyle olmalıdır.

Nitekim insanlığın gelişim basamakları da buna uygun olarak verilir;  Taş Devri, Maden Devri, İlk Çağ, Orta Çağ diyerek devam eder. Mitler, bilinen en eski sözlü anlatılar oldukları için ortaya çıkışları da bu şema etrafında değerlendirilerek, yazı öncesi döneme yani ilkel çağlara bağlanmaktadır. Dolayısıyla bu görüşe göre mitleri oluşturan, mitleri anlatan ve mitleri devam ettiren insanlar da ilkel insanlardır.

Görüşün temsilcileri arasında Edward Tylor var . Tylor, kültür alanında önemli bir isim ve geçerliliği en yüksek olan kültür tanımının da sahibi aynı zamanda. Tylor dışında James Frazer ve yine bir dilbilimci olan Andrew Lang’ı da bu grubun öncü isimleri arasında sayabiliriz.

Evrimsel Teori olarak da adlandırılan görüşlere göre, insanlar belirli kültürel aşamalardan geçiyorlar. Bu aşamalar sırasında bazı toplumlar adapte olamıyor ve tarih sahnesinden siliniyorlar. Mit dediğimiz şeyler de adapte olabilen ve varlığını sürdürebilenlerin (survivals) hikâyeleri. Bir nevi insan zihninin arkeolojisi olarak görülüyor mitler. Ve tıpkı mitlerin tarihsel gerçekleri anlattığı görüşünde olduğu gibi, evrimsel görüşlere göre de mitler incelenerek insanlığın tarih öncesi devirlerini kurgulamak mümkün.

Ancak burada da başka bir sorun var, özellikle Andrew Lang’ın ifadesiyle mitler ‘akıl dışı, kaba, sanatsız ve hurafeli’ metinler. Böyle diyor çünkü kafasında mitlerin insanlığın ilkel dönemine ait olduğuna ilişkin bir şema var ve o şemadan kopmuyor. Hâlbuki bir önceki başlıkta da açıklamaya çalıştığımız şekliyle insanlık her zaman ileri doğru bir gelişim göstermiyor; insan toplulukları da her zaman aynı aşamalardan, aynı zamanlarda geçmiyorlar. Dolayısıyla tıpkı bugün dünya üzerindeki toplumları düşünerek gözlemleyebileceğimiz şekilde bazı toplumlar medeniyet açısından daha ilerdeyken, bir teknoloji çağı yaşarken, aynı anda başka bir kıtada bazı toplumlar ise bir başka Orta Çağ yaşıyor olabilirler.

4) Mit, Psikolojiktir.

vulva mağara

Tarihçiler, dilbilimciler, biyologlar konuşur da psikologlar boş durur mu? Durmazlar tabii ki. Başını Sigmund Freud’un çektiği psikanalist bir grup araştırmacı da mitlerin kökeninin psikolojik olduğu üzerine görüşler bildirmişler.

Psikoanalitik Kuram” olarak da adlandırabileceğimiz bu görüşlerin ilki Wilhelm Wundt’a ait. Wundt, insan zihninde rüyaların yaratılışıyla mitlerin yaratılışının aynı şekilde gerçekleştiğini söylüyor.  Buradan devralan Sigmund Freud, ünlü Rüyaların Yorumu isimli eserinde, toplumların bastırılmış arzularının kılık değiştirerek simgesel karşılıklarıyla mitlere dönüştüğünü öne sürüyor. Rüyalarla mitlerin temel farkı ise görülme biçimleriyle ilgili. Rüyalar, biz uyurken, geceleri zihnimizi meşgul ederken; mitler birer gündüz düşü. Bir başka önemli psikanalist olan Karl Abraham da Rüyalar ve Mitler isimli eserinde mitlerin, milletlerin çocukluk dönemlerinin ürünü olduğuna ilişkin fikirler beyan ediyor.  Çünkü Freud’un görüşleriyle paralel olarak, çocukluğumuzda yaşadığımız birtakım travmalar ve bastırdığımız arzular, yetişkinliğimizde – yani istediğimizi istediğimiz şekilde söyleyemediğimiz yaşlara geldiğimizde – rüya olarak kendilerini gösteriyorlar. Demek ki milletlerin tarih sahnesine çıkışları esnasında yaşadıkları ve daha sonra bastırdıkları rüyalar da onların yetişkinliklerinde birer mit şeklinde karşımıza çıkıyorlar.

Başlarda Freud ekolünden yetişen ancak daha sonrasında bu ekolden ayrılan bir diğer psikanalist Jung ise mitlerin rüyalardan değil, tekrar tekrar üretilen zihin unsurlarından kaynaklandığını düşünüyor. Bu unsurlar motifler, yavru imgeler ve ilk örnekler şeklinde ayrılabilir. Hemen her toplumda görülen “bilge yaşlı adam” stereotipi, bunlardan biri.

5) Mit, Ritüellerdir.

shamanic rituals

Görüşün temsilcisi Lord Raglan’a göre mitler, ritüellerden ayrılarak oluşmuşlar. Mitler ile ritüellerin oldukça sıkı bir ilişkisi olduğunu zaten pek çok araştırmacı dile getiriyor ancak Raglan’ın burada farklı bir bakış açısı mevcut. Ona göre mitler herhangi bir şekilde gerçeklik barındırmıyor. Yani bunların içlerinde ne tarihsel bilgiler var ne de çocukluk travmaları.

Tarih boyunca insanlar bir şeyleri gerçekleştirebilmek için belirli ayinsel davranışlar sergilemişler; bu davranışlar da inançla olan bağlarına göre büyü, ibadet vb. olarak karşımıza çıkıyor. Raglan’a göre bir müddet sonra insanlar ayinler yapmayı bırakıyorlar ancak ayinlerde kullandıkları metinleri aktarmaya devam ediyorlar. Ayinle bağlantısı kesilen bu metinler ise mit hâline geliyor. Bir nevi dinlerin bozulmuş parçaları olarak görüyor mitleri yani.

6) Mit, İşlevseldir.

maslow's hierarchy of needs

Bu başlık altında anlatacağım görüş aslında direkt olarak mitlerle ilgili değil. Ancak öne sürülen teori, kültür ve kültürün büyük bir parçası olan anlatıları da kapsıyor.

Malinowski, Bilimsel Bir Kültür Teorisi isimli eserinde, kültürel unsurların temel ihtiyaçlar nedeniyle oluştuğunu söylüyor. İnsanın karşılanması mecburi olan birtakım temel ihtiyaçları var; acıkmak, susamak, güvenlik, barınmak vb. Toplumların bu ihtiyaçlara yönelik tepkileri ise kültürü oluşturuyor. Basit bir örnekle acıkma ihtiyacını karşılamak için yemek yiyoruz. Yemeği nasıl yediğimiz ise kültürü oluşturuyor. Tabii zaman içerisinde ihtiyaçlar gelişiyor ve değişiyor. Sadece hayatta kalabilmek için doyuma ulaşması gereken fiziksel ihtiyaçların yanında değişen zamana ve ortaya çıkan yeni durumlara bağlı olarak yeni ihtiyaçlar da ortaya çıkıyor; hoşça vakit geçirmek, eğlenmek, estetik tatmin, gelenek ve görenekleri gelecek nesillere aktarmak, kurum ve kuruluşların devamını sağlamak vb.

Buradan yola çıkarak kültürün yaratıcısı ve taşıyıcısı olan mitlerin oluşumunu da aynı şekilde değerlendirmek mümkün. Zira mitler; sanatsal ve sembolik olmalarının yanında insanlara nasıl yaratıldıkları, nasıl yok olacakları, inançlarının ne olduğu, ne yapıp ne yapmamaları gerektiği gibi bilgileri veren en eski ve önemli kaynaklardan biri.

Böylelikle yazımızın sonuna gelmiş olduk. Ben kendimi daha ziyade “Mitler, işlevseldir” görüşüne yakın buluyorum ama sizlerin de konu hakkındaki görüşlerinizi çok merak ediyorum. Yazıyı okuduysanız, videomuzu da izlediyseniz, merakımızı boş geçmeyin lütfen; sizce mitler nasıl oluştu?

———

Not: Yazı içerisinde açıklanan görüşlere dair eser isimleri geçirdim zaten ancak daha fazla kaynak isteyenleriniz veya konuyla bağlantılı başka bir alanda daha fazla bilgi arayanınız olursa her zaman yazmanızı beklerim!

Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.