Irk Bitig ismini hiç duydunuz mu? Tam olarak çıkartamadınız belki ama bir yerden kulaklarınıza aşina geliyor olabilir mi? Türk edebiyatının yazılı ilk ürünlerinden birinin ismi desem, ipucu vermiş olur muyum acaba? Gerçi hatırlamamanız daha iyi bile olabilir, çünkü bu yazıda sizlere Irk Bitig’i tanıtma amacı güdüyorum.

Irk Bitig, Eski Türkçe metinler arasından runik alfabeyle kâğıda yazılmış ve bir kitap şeklinde günümüze kadar eksiksiz ulaşabilmiş yegâne eser. Temelde bir fal kitabı olan bu eser, falcılık ekolü dolayısıyla okültizm yazı serimizin üçüncü yazısının konusunu oluşturuyor.

Okült uygulamalar içinde büyük bir yere sahip olan falcılık, açıklamama gerek var mı bilmiyorum ama çeşitli yöntemler kullanılarak geleceğe yönelik yorumlarda ve tahminlerde bulunulması anlamına geliyor. Bir diğer şekliyle, bilinmeyenden haber vermek de diyebiliriz. Falcı dediğimiz kişi, gelecekle ilgili durumları açıklarken doğaüstü güçlerle temasa geçtiğini öne sürer; bazen de ritüelleri gereği içinde belirli bir güç barındırdığı düşünülen imgelere veya nesnelere başvurur.

Falları ve falcılığı böyle tanımlayınca aşırı temelsiz ve bilimsiz geliyor değil mi? Ancak inanıyorum ki kendi özümüzden, kültürümüzden bir örnek olan Irk Bitig hakkındaki bu yazıyı okuyunca, insanların neden “Fala inanma, falsız da kalma” dediklerini daha iyi anlayacaksınız.

ırk bitig orijinal

Fal Kitabı

Irk Bitig’in günümüz Türkçesiyle tercümesi Fal Kitabı. Ama kitabın içerisinde sadece fala ve gelecekten haber vermeye yönelik unsurlar barınmıyor. Fal metinlerinin sanatsal değerleri var. Dolayısıyla metinlerin şekil ve üslup özellikleri, bizlere eski Türk şiirinin özelliklerini de göstermiş oluyor. Ayrıca, metinlerde kullanılan kelimeler ve bunlara yüklenen semboller de bize eski Türk kültürü, dinî, inanışları ve yaşam biçimi hakkında pek çok bilgi veriyor.

Kitap hakkında hangi tarihte yazılmış olduğu konusundan başlamak üzere pek çoğu hâlâ süren tartışma var. Bunlar hakkında biraz bilgi verip, daha sonra da kitabın içeriğine yöneleceğiz. Kitap, içerisinde yazılış tarihiyle ilgili verilen bilgiye göre “bars yıl ekinti ay biş yigirmike…”*, yani, günümüz Türkçesi ile “Kaplan yılı, ikinci ay, on beşinde…” yazılmış.

Kaplan yılı, 12 yıllık hayvan takviminin 3. yılıdır. Takvimde işaret edilen yıl, ay ve günler; her 12 yılda bir tekrar ederler. Bu bilgi ve metnin dil özelliklerinden yola çıkarak araştırmacılar, Irk Bitig’in 930 ile 942 tarihleri arasındaki bir mart ayında yazılmış olduğu sonucuna varıyorlar. Ancak metinlerin içindeki birtakım kültürel unsurlar sebebiyle, yazmanın tarihini 7. yüzyıla kadar götüren araştırmacılar da mevcut.

Metnin dilinin ait olduğu dönemle ilgili tartışmalar da var, bir kısım araştırmacı Uygur Türkçesi derken, bir kısmı ise Göktürkçe olduğunu söylüyor. Kesin bilgimiz ise, harflerin Göktürk runik alfabesinde olduğu.

Kitabın orijinalinde fal metinlerinin direkt yazılı olarak mı var olduğu, yoksa sözlü olarak aktarılan metinlerin sonradan mı yazıya geçirildiği konusunda da tartışmalar mevcut. Son dönemde araştırmacılar daha çok falların bir din adamı veya Şaman’dan dinlenerek yazıya geçirildiğini öne sürüyorlar.

Fal metinleri içerisinde yer alan ifadelerden, kitabın Maniheizm öğretilerine dayandığı görülüyor ancak bazı hayvan isimlerinin ve anlatılan bazı olayların Şamanizm esintileri taşıdığı da bir gerçek.

ırk-bitig-türk-neşriyyatı-6

Eski Türkler Gibi Fal Bakıyoruz

Irk Bitig’de fal sistemi nasıl işliyor? Kısa ve öz bir biçimde, her fal metninin başında 3 adet 1’den 4’e kadar şans sayısı yer alıyor. Bu sayılar metinlerin başında kümeler hâlinde gösterilen yuvarlaklar olarak verilmiş. Falına bakmak isteyen kişi, bugün zar diyebileceğimiz, üstünde yine 1’den 4’e kadar delikler olan bir kemiği art arda üç defa atıyor. Sonuç olarak 3-1-4 gibi bir sayı kümesi elde edilmiş oluyor. Daha sonra da başında sırasıyla 3, 1 ve 4 yuvarlak bulunan metin bulunup okunuyor.

Kitapta sıraya yönelik bir dizilim mevcut değil, yani 1-1-1, 1-1-2, 1-1-3 gibi devam etmiyor metinler. Fal bakmak isteyen kişinin şans sayılarını bulduktan sonra kendi falını okuyabilmesi için bütün kitabı gözden geçirmesi gerekebiliyor yani. Gerçi kitabın toplamda 57 sayfa olduğunu düşünürsek, gelecekten bilgi almak isteyen bir insanın o kadarına da erinmemesi gerekiyor.

Şiir şeklinde verilen ve hepsi de ayrı, minik, şirin bir olayı tasvir eden falların sonunda “bu iyidir” veya “bu kötüdür” şeklinde bir hüküm yer alıyor. Böylece falına bakan insanlar da, kendilerini iyiliğin mi, kötülüğün mü beklediğini öğrenmiş oluyorlar.

Yalnız, fallar arasında 7 tanesinin iyiliği veya kötülüğü hakkında yorum yapılmıyor. Bunların sonunda da “Böyle bilin” veya “Bu böyledir” gibi ifadeler var. Eski zamanlardan beri bilge figürler, evrendeki bazı gizemlerin asla çözülemeyeceğini boşuna söylemiyorlarmış sanırım. İlimi, bilimi bitirip okültle de uğraşsan; fal da baksan, büyü de yapsan, cinlerle / perilerle de münasebet kursan, her sorduğun sorunun cevabını alamıyorsun.

Irk Bitig runik metin

Fal Yorumlamayı Da Başkalarından Öğrenecek Değiliz!

Kitaptaki fal metinlerinden birini sizlerle birlikte incelemek istiyorum. Çünkü bu oldukça kısa kitabın içinde, belki bugün boş bir uğraş olarak nitelendirebileceğimiz küçük fal metinlerinden daha fazlası olduğunu yazının en başında söylemiştim.

Bu duruma örnek olabilecek bir metni seçme özgürlüğünde bulundum. Metnin tamamını içeren bir çalışmayı aşağıya link olarak bırakacağım, merak ederseniz diğerlerine de siz bakabilirsiniz.

Beyaz At rakiplerini
Üç varlık halinde seçip,
Duaya göndermiş, derler.
“Korkma, iyice dua et”, derler.
Böylece bil; iyidir bu.

Baştan sonra doğru gidelim. Ak, beyaz kelimesinin taşıdığı sembolik anlamları herhalde konuşmamıza bile gerek yoktur. Beyaz, her zaman ve neredeyse her kültürde saflığı, temizliği, masumluğu ifade eder. Aynı zamanda ışık ve nur ile eş görülüp, karanlığın karşısında yer alır ve böylece kötülüğün karşısındaki iyiyi temsil eder. Nur ve ışık bağlantısıyla gökyüzüne yansıtılır; böylelikle ilahi dokunuşlar ve hayırlı işler beyaz olur. Melekler, beyaz hayal edilir; insanlar beyaz kefenle öbür dünyaya uğurlanır vb.

Beyaz tüylü hayvanlar; beyaz-ışık-gök sembolizminden ötürü eski Türk inanç sisteminde çoğunlukla kutsal roller yüklenirler. Dede Korkut’un atı beyazdır. Ya da benzer bir çağrışımla “gök yeleli bozkurt” vardır. Bazı Türk halklarında beyaz tüylü evcil hayvanlar, aynı sebeplerden ötürü Tanrılara kurban edilirler. Buradan yola çıkarsak, fal metnindeki Ak At’a da belirli kutsal işlevler yüklenmiştir.

Nitekim faldaki beyaz atımız, rakiplerini seçmek ve onları duaya yönlendirmek gibi ulvî bir görevi üstleniyor. Metne göre at, rakiplerini üç varlık hâlinde seçiyor. Buradaki varlıktan kasıt, maddenin hâlleri: Katı, sıvı, gaz. Yani atımız varlığın özünü algılayabilen ve birtakım soyut güçlere sahip olan bir hayvan.

IrkBitig_1307

Tıpkı gök yeleli bozkurdun yaptığı gibi, bu fal metninde de ak yeleli atın insanlara yol gösterdiğini görüyoruz. Rakiplerini veya belki daha doğru bir tabirle hasımlarını, dua etmeye yönlendiriyor. Beyaz iyilikse, beyazın hasmı siyah yani kötülük olur. Genel sembolizm de böyledir zaten. Dua etmek de inançlara göre insanları en genel hâliyle kötülükten ve günahlardan arınıp kurtuluşa ulaştırır. Böylelikle metinde ak yeleli atın, varlıklar için bir kurtarıcı karakter gibi gözüktüğünü de söyleyebiliyoruz.

Irk Bitig üzerinde oldukça fazla etkisi olan Maniheizmin ana amacı insanları kurtuluşa yönlendirmektir. Mani’nin, kendisi bir kurtarıcı figür, bir peygamberdir. Yine Maniheizme göre kurtuluş, üç hâlde gerçekleşmektedir.

Aydınlık ile karanlık arasında dengenin var olduğu bir başlangıç dönemi vardır. Maddenin henüz var olmadığı, bir çeşit ruhlar âlemidir bu. Sonra insanın ve dünyanın yaratılışıyla, aydınlık ile karanlığın savaşı başlar. Bir türlü yerine sığmayan, uçup gitmeyi bekleyen “ruh” ile “beden” arasındaki savaş başlar. Üçüncü evrede ise aydınlık, karanlıktan kesin bir şekilde ayrılır ve iyilik kazanır. Yani ruh, bedeni terk eder ve ebedî istirahat yerine gider. Yunus’un dediği gibi; “Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil.”

Irk Bitig içinden seçilen bir fal metni, özetle yukarıdaki unsurları içinde barındırıyor. Kitabın tamamında bunun gibi 65 tane metin var. Denilebilir ki bu fal kitabı, sadece bir zaman geçirme eğlencesine veya beyhude bir gaipten haber çalma çabasına hizmet etmiyor. Okült ve ezoterik öğretilere uygun bir biçimde, insanlara evrendeki güçler hakkında bilgi veriyor, onlarla uyumlu bir şekilde yaşamayı öğütlüyor. Bu bilgilerle yaşamını tamamlayan insanları büyük hikmetlere eriştirerek, ebediyen mutlu olmanın yollarını öğretmeye çalışıyor.

Yazımızın bitiş cümlesi de, Irk Bitig’in muazzam bulduğum bitiş cümlesi olsun:

“Şimdi sevgili çocuklarım, şöylece biliniz: Bu fal kitabı iyidir. Yine de, herkes kendi kaderinin efendisidir.”

————————————–

Kaynaklar
*biş yigirmike yani “beş yirmi” yi nasıl 25 değil de, 15 diye çeviriyorsun diye sorabilirsiniz. Eski Türklerin sayı sistemi çok güzel, vaktiniz olursa ayrıntılı olarak bakın.
** Yazıdaki görseller Britanya Kütüphanesi’nde bulunan Irk Bitig yazmasından ve Talat Tekin’in çalışmasından örnek gösterebilmek amacıyla kullanılmıştır.
Talat Tekin, The Book of Omens
İ.V. Stebleva, Eski Türkçe Fal Kitabı Irk Bitig‘de Sembollerin Kavramsal Temeli. (Çev. Dr. Halil İbrahim Usta)
Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

1 Comment

  1. Emine bilge Reply

    Keyifle okudum. Yirmi beş mi on beş mi, ben de ona takılmıştım okurken. 🙂

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.