2010 yılının kış aylarında daha önce adını duymadığım bir Türkçe Rap albümü elime geçmişti. Aldığım diğer albümlerden farklı olarak kapağında ne altın kolyeli insanlar, ne güzel kadınlar, ne de havalı arabalar vardı. Siyah bir arka plan üzerine beyaz bir kuş resmedilmişti.  Ne bir açıklama, ne havalı sözler vardı kapağın üzerinde. Eve gidip albüm cd’sini bilgisayarıma büyük bir merakla taktığımı hatırlıyorum ve kulaklığıma gelen ilk sesin yüzümde oluşturduğu şaşkınlığı…

“İşte zor bir gün daha başlıyordu… Sahilin ve tepenin çok ötesinde bir martı, Jonathan Livingston tek başına uçuş çalışmaları yapıyordu. Bir… tek… biraz daha… hadi yüksel … şimdi kavis! Yok hayır… derken bütün tüyleri birbirine karıştı, hızı kesildi ve düştü. Tekrar bir kavis oluşturabilmek için kanatlarını gerdi. Yavaş yavaş uçuyordu ki yine hızı kesildi ve düşecek gibi oldu. Fakat hiç utanmadı bundan. Çünkü martı Jonathan Livingston, sıra dışı bir kuştu.”

Kulaklığımda baslar, tizler, beatler yerine daha önce ismini duymadığım ve albümü bana satan adamın sesinden çok başka bir sese sahip biri vardı. Ve söyledikleri herhangi bir rap şarkısında söylenecek şeyler değildi. “Martı mı? Kim bu Jonathan Livingston?” dediğimi hatırlıyorum kendi kendime. Sözlerini internete yazıp araştırmaya başlamıştım, ama bir yandan da kulaklığımdaki adamın sakin ve güzel sesini dinliyordum. Ve sonunda buldum; Martı Jonathan Livingston, yazan Richard Bach, seslendiren Sungun Babacan. Bir kitabın ilk sayfasının satırlarını rap albümünün önsözünde dinlemiştim ve şaşkınlığım daha da artmıştı, merakım da öyle…

marti-jonathan-livingston-1068x640

Çünkü bu zamana kadar ne kadar çok parası olduğunu, ne kadar güzel kızlarla seviştiğini, ne kadar güzel arabalara bindiğini, polislerin ona asla karışamadığını anlatan insanları dinlemiştim. Bir kitabı albümünün önsözüne koyan bu adam da nereden çıkmıştı şimdi? Bu adamın ismi Tevfik Koçak nam-ı diğer İndigo’ydu. Mahlasını da albümü gibi Jan Tober’e ait İndigo Çocuklar adlı kitaptan almıştı. O zaman daha farkında değildim ama bu adam yavaş yavaş benim mentorum olmaya doğru emin adımlarla ilerliyordu. Albümünü dinlemeye artık daha da ihtiyacım vardı ve “Değişik Artık Hayatım” parçasının introsunu dinliyordum.

“Martı Jonathan Livingston” dedi başkan. “Utanmazlığının, onursuzluğunun hesabını vermek için arkadaşlarının gözleri önüne, ortaya çık. Yaşam bizim için meçhuldür. Bilebildiğimiz tek şey bu dünyaya yemek ve olabildiğince uzun yaşamak için geldiğimizdir.”

Fakat Jonathan’ın sesi birden yükseldi: “Hangi sorumsuzluk kardeşlerim?” diye bağırdı. “Yaşamın gerçek anlamını arayan, bulmaya çalışan bir martıdan daha sorumluluk sahibi biri olabilir mi? Bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak. Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi…” Hepsi bir ağızdan: “Kardeşlik bitti!” diye haykırdılar ve onu duymazlıktan geldiler. Ardından arkalarını dönüp çekip gittiler!

Bu sözleri yıllar içerisinde kaç kez arka arkaya dinlediğimi, bulabildiğim her yere kaç kere yazdığımı anlatmam benim için imkânsız. O kadar etkilemişti ki bu sözler beni; çünkü o Jonathan gibi ben de yaşamın anlamını aramaya çalışıyordum. Henüz bulabilmiş değildim hatta bulmaya yakın bile değildim ama Jonathan bana esas olayın hayatın anlamını bulmak değil, aramak olduğunu söylüyordu. Lisedeki biri için bunu anlamak paha biçilemezdi çünkü daha o zaman karşınıza çıkan insanlar “Yaşam bizim için meçhuldür. Bildiğimiz tek şey üniversiteyi bitirmek, bir işte çalışmak, aile kurmak ve olabildiğince uzun yaşamak için geldiğimizdir.” diyordu. Daha doğmadan hayatınızın planlandığını söylüyorlardı. Ama kulaklığımda bir adam “Hayır!” diyordu, “Yaşamak için bir nedenin olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi!”

indigo_rap

“Planlı ve Dakik” şarkısını dinlerken bunları düşünüyordum ve Tevfik Abi de benimle aynı kaygıları daha önce yaşadığını anlatıyordu. “Benden beklenen önce diploma ve evlenmem, sonrasında para biriktirmem hiç eğlenmeden.” Artık iyice emindim, özel değildim; bu sorun herkes yaşıyordu sadece kimi bunun kendi seçimi olduğunu sanıyorken Jonathan bize bunun toplumun bize bir diretmesi olduğunu söylüyordu. Ayrıca Jonathan bizi uyarıyordu Çoğu insan sizi anlamayacak, hatta delirdiğinizi düşünecekler, çünkü onlara göre siz farklısınız. Bu yüzden şarkı Jonathan’ın annesinin yakarışlarıyla başlıyordu; “Neden John? Söylesene neden?” diye inleyerek sordu annesi. ”Diğerleri gibi olmak bu kadar mı zor?” Jonathan ise yolunuzdan dönmemenizi sabırlı ve kendinizden emin olmanızı, geri adım atmamanızı tembihliyordu, karşınızdaki kim olursa olsun.

“Bir kuşu özgür olduğuna ikna edebilmek, niye dünyanın en zor işi? Üstelik çok kısa süren bir çalışmayla bunu kendilerinin de anlaması bu kadar mümkünken. Bu iş bunca güç olmak zorunda mı?” dedi Jonathan.

Tevfik abi Jonathan ile nasıl tanıştığını albümüyle aynı isimde olan “Jonathan Livingston” şarkısıyla anlatıyordu. “Herkes martıdır doğumunda” dediğini dün gibi hatırlıyorum, ayrıca “sonradan vazgeçer çoğunlukla” dediğini de. Herkesin senin gibi özgür olma mücadelesi verdiği zamanlar vardı ama çoğu vazgeçti, senin ise vazgeçmemen gerek diyordu, yoksa sen de onlar gibi olursun. Sakın üzülme “Bizi üzen asıl onların gözündeki biz, nasıl gördükleri bizi önemsememeliyiz”. Bu sözlerin lisede kişiliğini bir yere oturtmaya çalışan bir ergen için ne kadar değerli olduğunu anlatmama imkân yok.

Marti-1

Böylece bitirdim albümü ve artık albümü dinlemeden önceki ben olmadığıma karar verdim. Albümü dinledikten çok kısa bir süre sonra Martı Jonathan Livingston kitabını satın almak için en yakın kitapçıya gittim. O günden beri başucu kitabım oldu, albüm ise her zaman kaçtığım bir limanım. Çünkü bana yaşamın bizim için belirli olduğunu, vazgeçmemem gerektiğini, diğerleri gibi olmamı söyleyen insanlar hiç eksilmedi hatta daha da fazlalaştı. Ama Jonathan benim için oradaydı, yalnız değilsin diyordu. Bu albümü yayınladığı için Tevfik Koçak’ın, o muhteşem sesiyle kitabı sesli kitaba çeviren büyük üstat Sungun Babacan’ın, Richard Bach’ın ve tabi ki Jonathan Livingston’un çok ama çok ayrı bir yeri vardır bende. Eğer etrafınızda size ne yapacağınızı söyleyen, bir şeyleri başaramayacağınızı söyleyen, vazgeçmeniz gerektiğini söyleyenler varsa size albümün son sözüyle veda ediyorum ve bir kez daha hatırlatıyorum; yalnız değilsiniz…

“Unutma Jonathan, cennet bir zaman dilimi ya da bir mekân parçası değildir. Çünkü zaman ve mekan kavramları anlamsızdır. İnancı unut.” dedi Chi Yong tekrar tekrar. “Uçmak için inanca ihtiyacın yok, sadece uçmayı anlaman yeterli. Hadi tekrar dene.”

 

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.