Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik, dün (01.08.2019) erken saatlerde Resmî Gazete’de yayımlandı. Yönetmelik elbette bizlerin çokça tükettiği içeriklerin sağlayıcısı konumunda olan Netflix, Blu Tv, Puhu Tv gibi platformlarla birlikte Youtube ve Twitch gibi yayın platformları da kapsayabilmekte. Hâliyle yönetmelik, direkt olarak ilgi alanımıza girmiş oluyor. Ancak yönetmeliğin sadece dizi-film-müzik boyutuyla değil, genel olarak iletişim ve haberleşme boyutuyla da bağlantıları var. Bu yüzden sadece bu haberi paylaşmanın biraz ötesine geçip, beraber kafa yoralım istiyorum.
En başından şunu söylemem lazım: Yasa ve yönetmelikteki hükümleri yorumlayabilecek bir hukuki uzmanlığımın olmadığını yani tarafımca yapılabilecek olan yorumların tamamen bireysel algılanması gerektiğini; aynı şekilde, konunun uzmanı olmayan kimselerce farklı yerlerde yapılabilecek olan yorumların da bu gözle değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamak elzem. Bu vurgulama çok önemli çünkü bazılarımız ortalığı velveleye vermeye çalışabilirken; bazılarımızın da haklı dahi olsa yapılan işlere hiçbir itirazı kabul etmemesi, yapılan yorumlar kesinlikle objektif olmadığı için gerçekleşiyor. Bunun yol açabileceği zararlardan azami derecede korunmak için de yasama ve yürütmede direkt olarak görevi bulunmayan yahut konu üzerine uzmanlığı olmayan bizlerin yapabileceği tek şey, yayımlanmış olan yönetmeliği dikkatli bir şekilde okumak ve anlamaya çalışmak olabilir. Sonrasında da tabii doğru bilgilere göre bir tavır alabilmek.
Buradan sonrasında yazımızı başlıklara bölüyorum. İlk olarak yönetmelikten ve kapsamından bahsedecek, ikinci olarak söz konusu yönetmeliğin amaçlarını sorgulamaya çalışacak ve son olarak birkaç yorum paylaşarak yazıyı bitireceğim.
Yönetmelik Neydi?
Yönetmelik, genel olarak bir kuruluşun çalışma düzenini, yöntemini ve bu kuruluşta çalışanların uyacakları kuralların tümünü kapsar ve bu kuralların yazılı bulunduğu belgeyi ifade eder. Özelde bizim bugün üzerine konuştuğumuz yönetmelik ise bakanlıkların ve kamu tüzel kişilerin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanması için çıkardıkları hukuk kurallarını içeriyor. Bu yönetmelikler hepsi için geçerli olmasa bile çoğunlukla Resmî Gazete’de yayımlanır ve yürürlüğe girerler.
Konumuzu gereksiz yere uzatıyor gibi görünen bu tanımlamalarla bir giriş yapıyorum ancak konuşacaklarımız için bahsettiğimiz yönetmeliğin kanunlar, tüzükler ve hukuk kuralları ile bağlılığı bence meseleyi doğru anlayabilmek açısından önemli. İkiyle ikiyi toplarsak dört eder, yönetmelikler de yasalara aykırı olamazlar.
Bu ne demek? Yönetmelikler, durum, amaç ve çeşide göre yasaların bir nevi devamı, bir nevi açıklayıcısı, bir nevi düzeltmesi, bir nevi bir alt başlığı, bir nevi yeni kolları gibi çalışırlar. Ben genel bir açıklama veriyorum, aranızda hukukçular ve işin ilmî yanıyla uğraşanlar varsa detaylarını yazarlar. Bu da onların ortaya çıkabilmeleri için yasalardan temel almaları, hâlihazırda yürürlükte olan kanunlara bağlı olmaları anlamına gelir. Nitekim yazının sonuna linkini koyacağım yönetmelikte de göreceksiniz, yönetmeliğin içerisinde sık sık belirli sayıdaki bir kanunun şartlarına göndermeler ve atıflar yapılmaktadır. Başka bir ifadeyle yönetmeliğin uygulanması, yönetmeliğin atıfta bulunduğu kanuna göre şekillenir. Bunları neden söylüyorum? Üzerine konuştuğumuz internet yayınlarını ilgilendiren bu yönetmelik, biri 2007, diğeri de 2011 tarihli iki farklı mevzuata dayanıyor. Yani aslında ülkemizde uzun yıllardır uygulanmakta olan kanunlara bağlı olarak hazırlanan bu yönetmelikte yazanlar, ilk defa ortaya konulmuş şeyler değil; ancak kapsamları, uygulama yetkileri ve alanlarının genişletilmesi söz konusu.
RTÜK Ne Yapmak, Nereye Varmak İstemekte?
Yönetmelik, radyo ve televizyon yayınlarını internet üzerinden sunulması ve iletilmesi ile isteğe bağlı yayın hizmetlerinin yine internet üzerinden sunulmasına yönelik bir içeriğe sahip. Aynı zamanda bu hizmetleri sunan ve ileten mecraları yetkilendirmek ve söz konusu yayınların denetlenmesinin nasıl yapılacağına ilişkin usul ve esaslar sunmakta.
Buraya kadar açıklanmaya ihtiyaç duyan tek ifade isteğe bağlı yayın hizmetinden neyin kastedildiği sanıyorum, nitekim yönetmelikte bu ifadeden ne kastedildiği de açıklanıyor:
n) İsteğe bağlı yayın hizmeti: Programların kullanıcının seçtiği bir zamanda ve/veya münferit isteği üzerine medya hizmet sağlayıcı tarafından düzenlenmiş bir program kataloğuna bağlı olarak izlendiği veya dinlendiği yayın hizmeti.
Tanımdan anlaşılacağı kadarıyla Netflix benzeri mecraları ilgilendiren asıl yer, burası.
Yönetmelikte açıklanan usul ve esasların içine olabilecek en özet hâliyle şunlar giriyor: Adı geçen ve tanımlamaları verilen mecraların lisanslanması ve yetkilendirilmesi, bu lisanslama ve yetkilendirmenin nasıl yapılacağı, lisanslanan mecraların vergiye bağlı hâle getirilmesi, alınacak ücretlerin açıklanması, denetimlerinin RTÜK tarafından yapılacak şekilde yetkiye dâhil edilmesi ve son olarak bu denetimin nasıl yapılacağı ile ne gibi yaptırımlar uygulanabileceğinin bilgisi.
Yalnız, bunların hepsi, her internet yayınını ve mecrasını da kapsamıyor. Dışarıda kalanlar şöyle belirtilmiş:
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin internet ortamından sunumu ile bu yayın hizmetlerini internet ortamından sunan özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşları ve bu yayın hizmetlerinin iletimini sağlayan platform işletmecilerini kapsar.
(2) Kurumun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla;
a) Bireysel iletişim hizmetleri, bu Yönetmeliğin kapsamında değerlendirilmez.
b) Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerini internet ortamından iletmeye özgülenmemiş platformlar ile,
c) Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerine yalnızca yer sağlayan gerçek ve tüzel kişiler,
bu Yönetmeliğin uygulanmasında platform işletmecisi sayılmaz.
Denetimin içerisinde elbette ülkemizin yasaları ve ülkemizin bağlı bulunduğu uluslar arası anlaşmaların şartlarına uygunluk gibi durumların kontrol edilmesi ve bunlardan birine uygunsuzluk durumunda uygulanabilecek olan yaptırımlar da dâhil. Bir de olay, sadece Netflix’tir, Blu Tv’dir değil; haber kanalları, podcast yayınları, belgeseller, eğitim yayınları, açık dersler gibi ilk bakışta akla gelemeyebilecek alanları da ilgilendiriyor. Zaten çoğu yerde haber başlıklarında “sansür yasası” gibi ifadelere yer verilmesinin de sebebi bu.
Buradan sonrasına dair söyleyebileceğimiz her şey yoruma girmek zorunda. Yönetmeliğin tamamını okumuş sıradan bir vatandaş olarak buradan sonrasında ben sizlerle kendi bakış açımı, olabildiğince yönetmelikten destek alarak paylaşacağım.
Necatigil’den Geliyor: Yorum Korkusu
Bakış açıma göre herhangi bir yorum yapmadan önce yönetmeliğin ne niyetle oluşturulduğunu göz önünde tutmamız lazım. Burada niyet derken önümüze açık bir şekilde sunulmamış olan veya bizim kendi algımız/düşünce dünyamızla uygun gördüğümüz bir şeyden – yani niyet okuması yapmaktan bahsetmiyorum. Daha ziyade, yine altını çizerek belirtiyorum, konuyla ilgili okuyan ve araştıran sıradan bir vatandaş olarak, okuduğumuz şeyin kapsamına baktığımızda ağırlık verilen konunun ne olduğu üzerinden bir yorum getirmeye çalışıyorum.
Yönetmeliğe göre ülkemizden ulaşıma açık şekilde ister Türkçe yayın yapsın, ister yapmasın; ister kuruluş mercileri ülkemizde bulunsun, isterse de bulunmasın internet üzerinden yayın hizmeti sunmakta ve iletmekte olan bütün platformların, yayın lisansına başvurması gerekiyor. Bunların gelir elde edip etmemesi de önemli değil, lisans almak zorundalar. Yani işin içine sadece dizi izleyelim, film izleyelim, podcast dinleyelim boyutu girmiyor; uluslar arası çalışan ve internet üzerinden yayın yapan haber kanalları da giriyor. Onların da lisans alması zorunlu. İnternet üzerinden bu lisans, Türk Ticaret Kanunu’na uygun kurulmuş olan anonim şirketlere, on yıl süreyle verilecek. Sunulacak olan hizmetlerin her biri için ayrı ayrı lisans almak şartı koyulmuş, yani hem radyo hem televizyon yayını yapılacaksa her ikisi için de ayrı lisans başvurusu yapılmalı. Temel olarak üç tip lisans belirlenmiş, bunlar: İnternet – Radyo, İnternet – Televizyon, İnternet – İsteğe Bağlı Yayın Hizmeti lisansı. Ücret olarak da İnternet – Radyo için on bin Türk lirası, diğer ikisi için ise yüz bin Türk lirası belirlenmiş. Tabii eğer abonelik sistemi olarak özetleyebileceğimiz bir ücretlendirme politikası bulunursa bu mecraların, lisans ücretinin yanında yıllık kazandıkları paranın binde beşini de ödemeleri gerekiyor.
Toplamda altı bölüm ve minik puntolu on üç sayfa Word dosyasında görüntülenebilen bu yönetmeliğin, beş bölüm ve on iki sayfası az önce detayına girmeden özetlemeye çalıştığım bu lisanslama ve vergilendirme ile lisanssız/vergisiz yayın yapan kuruluşlara yönelik öngörülen yaptırımlarla ilgili. Sadece son sayfada ve iki geçici maddenin dışında “Çeşitli ve Son Hükümler” başlığı altında bu mecraların maddî olmayan bir açıdan denetlenme ve yaptırıma uğratılması ile ilgili hükümler yer alıyor.
Bunların içinden de sadece bir tanesi, çoğumuzun endişesini de haklı gösterebilecek şekilde düzenlenmiş. Aşağıya verelim:
MADDE 21 – (1) İnternet ortamından yayın lisansı verilen medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar ile yayın iletim yetkisi verilen internet yayın platform işletmecileri, çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde yayınlara ebeveyn kontrolünü sağlayıcı tedbirleri almakla yükümlüdür.
Ancak bu maddenin ikinci kısmında bir açık kapı da bırakılmış gibi gözüküyor:
(2) Çocuğun üye olamayacağı ve kişiye özel üyelik sistemi ile hizmet veren internet ortamından yayın lisansı verilen medya hizmet sağlayıcılar ile internet yayın platform işletmecilerine, 6112 sayılı Kanundaki ve bu Yönetmelikteki çocukların korunması amacına yönelik hükümler uygulanmaz.
İstediğimiz Diziyi, İstediğimiz Gibi İzleyebilecek Miyiz?
Hepimizin, önceki tecrübelerden ötürü yönetmelikle ilgili endişelenmesini haklı çıkaracak gerekçeleri var. Bunu inkâr etmek mümkün değil ancak tartışmak elbette ki her konuda olduğu gibi mümkün. Ancak yönetmeliğe niyet okuması yapmadan sadece genele ve yönetmeliğin üzerinde durduğu konuların yoğunluğuna bakarak yorum yaptığımda benim gördüğüm, devlet, internet üzerinden hizmet sağlayan ve ekonomik payı cidden büyük olan kurum, kuruluş ve platformları denetlemek ve vergi alabilmek istiyor. Bunu gelirlerine ortak olmak istiyor olarak da yorumlayabilirsiniz, haklı olarak pay istiyor olarak da yorumlayabilirsiniz, kendi düşünceniz doğrultusunda başka bir şeyler de söyleyebilirsiniz.
Yönetmeliğe lisanslama ve vergilendirme gözüyle bakarsak, haksız kazancı önleme, bir ülkenin vatandaşından elde edilen gelirin tamamıyla ülkenin dışındaki kaynaklara aktarılması ve bunlardan doğabilecek sorunların denetim altına alınması gibi açılardan muafiyetlerin ortadan kalkması gibi çıkarımlara ulaşırız. Bunlar olursa ne olur? Devlet, gerekli gördüğü durumda yönetmelikte de açıklandığı şekliyle ödemesini yapmayan kuruluşu ödeme yapmaya zorlayabilir, dönüş alamazsa lisansını iptal edebilir ve erişimi yasaklayabilir. Aynı zamanda tüketici olarak bizlerin bu kurumlarla yaşadığı anlaşmazlıklar ve mağduriyetler söz konusu olduğunda, bununla ilgili yetkili mercii olarak, bizim adımıza eyleme geçebilir. Bu kuruluşların lisansı sadece RTÜK’ü ilgilendiren bir konu değil çünkü işin içine TTK, TCK vb. pek çok kanun ile ilgili diğer devlet kurumları da girmiş oluyor.
Öte yandan, vergilendirme ve denetim yoluyla bu mecralar, yetki sahibinin isteğine göre içerik vermeye zorlanabilir mi? Mesela bir haber üreticisini, vergileri artırmak yahut daha sonra fazladan ücretler talep etmek yoluyla, istemediği haberi yaptırtmamaya zorlayabilir mi? Açık açık böyle söylenilerek yapılmaz ama yapılabilir. Bunun karşılığı olarak da internet üzerinden Türkiye erişimi bulunan haber mecraları, ülkemizden görüntülenemeyebilir mi? O da yasal olarak mümkün. Kesinlikle böyle olacak demiyoruz, olmasının önü açık diyoruz.
Yönetmeliğin teknik hususlar ve maddî denetim dışındaki, internet kullanıcılarını endişelendiren malum maddesine yönelik bir gözle bakarsak da yine hepimizin önceki tecrübelerinden ötürü haklı endişeleri olduğunu belirtmek istiyorum. Ancak bu yönetmelikte bir kapının aralanmış olduğunu da söylemeden geçemeyiz. Yönetmelik açık bir şekilde çocukların üye olamayacağı ve kişiye özel hizmet sunulması durumunda bu hükümlerin uygulanmayacağını belirtiyor. Burada en büyük iş, lisansı alacak olan yayın sağlayıcılara düşüyor. Söz gelimi Netflix’in ana sayfada göstereceği şeyleri her kullanıcıya ayrı olarak belirlemesi lazım, kullanıcının 18 yaşını doldurduğunu kanıtlayabilecek şekilde belgelemesi lazım, içeriğin kategori etiketini çizgi film yapıyorsa buraya koyduğu materyale dikkat etmesi lazım… Kısacası belki de tüm içeriğini oturup en baştan düzenlemesi lazım. Bu durumda Netflix veya herhangi başka bir platform “Ben bununla uğraşmam” deyip çekip gidebilir.
Hem dizi-film platformları hem de başka türden yayınlar yapan platformlar için geçerli olacak şekilde, bu madde de yine denetim yoluyla, yetki sahibinin isteğine göre açık bularak, çevresinden dolanarak, içerik üreticisini isteğine göre içerik vermeye, sunulan içeriği kaldırmaya yahut sansüre zorlayabilir mi? Evet, zorlayabilir.
Yayıncılar Ne Olacak?
Twitch ve Youtube’a içerik üretenlerin durumu ne olur gibi bir soru aklımızda canlanıyor olabilir. Şu hâliyle yönetmelikte Twitch yayıncısını direkt olarak bağlayan bir durum ortada yok gibi görünüyor. Konuyla ilgili diğer bütün mevzuatlara bakmadım, sadece bu yönetmelik için konuşuyorum. Youtube ve Twitch “radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerine yalnızca yer sağlayan gerçek ve tüzel kişiler” ve “radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerini internet ortamından iletmeye özgülenmemiş platformlar” içerisine gireceği için yayıncıyı bireysel olarak bir lisans alma bağlayıcılığının şimdilik olmadığını söyleyebiliriz. Bu konudaki sorumluluk sanıyorum ki yayıncılar veya içerik üreticilerini değil, onlara imkânı sunan ve lisansı alan şirketi ilgilendirecek. Bu platformlar, kendi bünyelerindeki kuralları, lisans aldıkları yere göre ayarlamakla yükümlü olacaklar. Dolaylı olarak etkileyecek mi derseniz, hâliyle etkileyecektir.
Öte yandan yayın yapmaya özgülenmemiş ifadesi muğlak bırakılmış. Bu da RTÜK üyeleri karar verirse tek tek her bir bireysel içerik üreticisi için kapsama alınma kararı verilebilir demek oluyor. Böyle bir durumda da sadece yer sağlamakta olan YouTube veya Twitch değil, söz konusu içeriğin üreticisi sorumlu tutulabilir.
Taraflar ve Bertaraflar
Herkesin kendi meşrebince farklı bir gereklilik öne sürüp, haklı veya haksız çıkabileceği konulardan bahsediyoruz, sizce de öyle değil mi? O yüzden benzer çıkartılan hemen her yönetmelikte hatta her yasada insanlar taraflara ayrılabiliyorlar. Kimimiz düşünce ve iletişim özgürlüğünü kısıtlamaya yol açabilme ihtimali olan her şeyi en baştan kesip atmak gerektiğini düşünüyor, kimimiz belirli amaçlar doğrultusunda katı kısıtlamaların yapılması gerektiğini savunuyor; kimimiz ise kesip atmak değil de biraz budamak yönünde görüş bildirebiliyor. Öyle ya da böyle birimizin özgürlüğü, diğerimizi kısıtlamaya; birimizin kısıtlaması, hepimizi engellemeye devam ediyor ve bu hayatın her alanında böyle gidiyor.
Sitede buna benzer konularda daha önce yazmış olduğum yazıları okumuş olanlarınız varsa benim genel tavrımın sistemleri değil, sistemleri uygulayanları eleştirmek üzerine olduğunu bileceklerdir. Yönetmeliğin üzerine temel aldığı kanunlar, aşağıya linklerini vermiş olacağım, yeni değil. Başka bir ifadeyle bu sistem zaten radyo ve televizyon için de, habercilik için de, gazetecilik için de çok çok uzun bir zamandır bu şekildeydi. Haydi, daha da açık söyleyelim, eğer bir sansür uygulanıyorduysa bu yeni bir şey değil. Zaten bu yönetmelik de, bununla ilgili değil. Ancak sistem uygulayıcıları, bu yönetmeliğin bağlı olduğu kanunların yürürlükte olduğu süre içerisinde birkaç defa değişti ve değişmeye devam ediyor. Bu cümlemi ister “iş işten geçti” diye yorumlayın, isterseniz de “bir yerden sonra uygulayıcıya derdimizi anlatmamız lazım” diye yorumlayın.
Üzerine kafa patlatmaya çalıştığımız bu yönetmelik, sistem uygulayıcısı işini etik, kurallara saygılı ve yetkisini aşmayacak şekilde yerine getirdiği takdirde pek çok ülkeye benzer ve işin açığı çağın gerekliliğine de ayak uydurarak birtakım zararlı sonuçların önüne geçmeye yönelik şekilde işleyebilecektir. Ancak balık baştan kokar, sistemin uygulayıcısı daha önceki tecrübelerimizi yineler şekilde davranırsa, endişelerimiz haklı çıkacaktır.
Buradan sonrasında konuyla ilgili her gerçek veya tüzel kişiye farklı görevler düşüyor. Sistemin uygulayıcısı görevini açık, anlaşılır, adaletli ve hakkaniyetli bir biçimde yapmakla yükümlü. İçerik sağlayıcısı, kendisine söylenen şartları, eğer ülkede kalmaya niyeti varsa, yasaya uygun şekilde yerine getirmekle yükümlü. İçerik üreticisi, bağlı bulunduğu ülkenin ve içeriğini sunduğu mecranın kendine yönelik kural ve yaptırımlarını gözeterek hareket etmekle yükümlü. Geride kalanlarımız ise vatandaşlık görevlerine devam etmek ve söz konusu yönetmeliği öğrenerek haklarını bilmekle yükümlü.
Ben elimden geldiğince yönetmeliği açıklayıp, tam yerine rast geldiği yerlerde birkaç kelam etmeye çalıştım. Sizler de yönetmeliği okuyup, farklı görüşleri değerlendirdikten sonra eminim kendi fikirlerinizi öne süreceksinizdir. Uygulaması nasıl olacak, onu da ilerleyen zamanlarda hep birlikte göreceğiz. Olacak o kadar…
Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik (01.08.2019)
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun (15.02.2011)
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (23.05.2007)