Son birkaç aydır haftada iki yahut üç gün o kadar çok yapımla muhatap olduk ki zaten yayıncı platformların yaygınlaşmasıyla her geçen gün artan içerik yoğunluğunun dahi üzerine çıktık. O arada da büyük oranda beğeni alan ve isminden bahsettiren ancak o kadar da farkına varamadığımız bir sürü yapım geldi, geçti. Bunlardan biri This is Going to Hurt‘tü mesela bana kalırsa, bir diğeri de Disney+ kütüphanesine taze eklenen The Bear.
The Bear’ın seyirciyle ilk kez buluşmasının üzerinden dört ay kadar geçmişken zaten diziyle ilgili sözü olan herkes zaten konuştu. Hazırda övülmemiş bir yeri kaldıysa o kısmına talibim fakat bugün, dizideki o kaos ortamının sağlanmasına bazen fazla yüksek kullanılmaları bazen de tempolarıyla katkıda bulunan şarkılarını dinlerken aldığım keyfi paylaşmak için buradayım. Birçoğu ya dizinin geçtiği Chicago’yu anlatan ya da bir şekilde oraya dokunmuş olan müzisyenlerin eserlerinden oluşan bu şarkılar, özellikle benim gibi yabancı müzik zevkinin ilk tatlarını bu tarz yapımlardan alanlar için topluca daha kıymetli olabilir diye düşünüyorum. The Bear’de başı The Budos Band ile Wilco çekiyor ama bu durum sizi tamamen hareketli rock dinleyeceğiz diye kandırmasın; önemli olan alternatif vurgusu çünkü birçok noktada Serengeti yahut folk müzikle de karşılaştınız.
Listede ilk bölümden son bölüme dizili şarkılar, bazılarının daha fazla beğendiğim versiyonlarını eklemiş olabilirim affınıza sığınarak. Bir de The Bear zaten Andrew Bird’ün bir şarkısını kullanmışken, doğrudan Chicago’ya atfıyla uyacağını düşündüğüm Pulaski‘yi ekledim tabii, o kadar da hakkım olsun. Siz beğendiklerinizden tür ve tona göre ayrıca bir liste yapabilirsiniz elbette, o arada da belki Spotify hesabımızın diğer listelerini kurcalayıp bizlerle paylaşırsınız. Daha da uzatmadan listeyi iliştiriyorum, buyurunuz:
