2021 sinema yılı her anlamda dolu dolu geçmişti diyebiliriz. Pandeminin etkisinin giderek azaldığı ve salonların izleyicilerle buluştuğu 2021’de Cannes Film Festivali gibi önemli festivaller de bir yıllık pandemi arasının ardından açılmaya başlamıştı. Yine iki sene önce bu festivalde gösterilen ve yönetmen Leos Carax’a “En İyi Yönetmen” ödülünü kazandıran Annette, adından oldukça söz ettirdi. Kimileri kadrosunda Adam Driver ve Marion Cotillard’ı barındırdığı için filme ilgi gösterdi kimileri ise 9 yıl aradan sonra Leos Carax’ın yeni ve çılgın fikirlerini, üstelik Sparks’ın müziklerini yaptığı bir müzikalde görebilmek için heyecanlandı. Sonuç olarak hem festival izleyicisini hem de sinema yazarlarını tatmin eden bir film oldu Annette. Cannes dışındaki yarışmalarda ve Akademi Ödülleri’nde adını pek sık anmasak da bu yazıyı kaleme alan bendeniz için 2021’in “en beğendiği” filmi oldu Annette. Neden mi? Gelin, hep birlikte göz atalım.
Annette, sonuç olarak bir müzikal. Seyircisini klasik sinemayla birlikte yakalamış ve yükselişe geçmiş, milenyum sonrasında ise Chicago gibi yapımlarla alevlense de bir türlü eski modasını yakalayamamış bir türdü müzikal. Ardından 2016 yılında La La Land geldi ve türün kaderini az da olsa değiştirdi. Özellikle Akademi Ödülleri’nde adından sıkça söz ettiren La La Land’den beş yıl sonra, 2021; tam anlamıyla bir müzikal yılı oldu diyebiliriz. Andrew Garfield’ın etkileyici performansıyla Tick Tick Boom, bir sinema klasiği West Side Story’nin Spilberg adaptasyonu ve Carax’ın Annette’i öne çıkan müzikal yapımlar arasındaydı.
Müzikallerin sinema içerisindeki yer bulma çabasının çağında, Holy Motors gibi ilginç fikirlerle karşımıza çıkan Fransız yönetmen Carax’ın türe getirdiği bakış ve sinemasal çılgınlık, Annette’i benim gözümde zirveye yerleştiren noktalardan birisi oldu. Nitekim on dakikalık açılış sekansı, 2 saat 20 dakikalık bir şovun içerisine düştüğümüzün ve sadece şovun kendisine odaklanmamız gerektiğinin belirtisi niteliğindeydi. Sparks’ın ta kendisiyle açılan filmde, Leos Carax’ın kendisini de reji odasında sahneyi izlerken görmemiz filmin çok boyutluluğunu (ve de bir meta film oluşunu) gösteren güzel bir detaydı.
“So May We Start” parçasıyla açtığımız film; Adam Driver, Marion Cotillard ve Simon Helberg gibi oyuncuların da şarkıya dâhil olmalarıyla kelimenin tam anlamıyla “başlıyor”. Tek plan çekilen açılış sekansının ardından hikâyenin kendisine daha çok odaklandığımız filmde bir komedyeni canlandıran Adam Driver’ın sahnede gösterdiği monolog stand-up şovu izlerken de mest olmaya devam ediyoruz.
Adam Driver’ın 2021’de Annette ile birlikte üç filmde rol aldığını (The Last Duel ve House of Gucci ile birlikte) da düşünürsek kariyerinin en iyi performanslarından birini sergilediğini söyleyebiliriz. Karakterin iç çatışmalarını ve kariyer iniş çıkışlarını gözlemlediğimiz bu stand-up sahneleri filmin belki de komedi tonunu da oluşturan parçalarından.
Marion Cotillard ve Adam Driver’ın canlandırdığı karakterlerin aşkına odaklandığımız sonraki bölümlerde ise film iyice ritmini buluyor ve Carax’ın zihninde çılgınlaşmaya devam ediyor. İkiliden dinlediğimiz “We Love Each Other So Much” parçasıyla birlikte karakterlerin aşkının nasıl filizlendiğini görmemiz, karakterlerin kariyerlerine yön verişleri ve dahasını izlediğimiz sahneler ise filmin üçüncü yani “sonuç” bölümünün filizlerinin atıldığı yer oluyor. The Big Bang Theory dizisinden tanıdığımız Simon Helberg’in de etkileyici bir orkestra şefini canlandırdığını ve ikiliye (Driver-Cotillard) eklediği dinamiğin filme çok şey kattığını da eklemeden geçmeyelim.
Teknik anlamda da film ilerledikçe izleyiciyi karanlık atmosfere ve koyu mavi tonlara sokmayı isteyen Carax, kaosun arttığı bölümlerde renk paletini karartmaktan çekinmiyor. Posterinde de gördüğümüz mavinin koyu tonlarını sıkça kullanan film, kostüm tasarımı anlamında da eline su döktürmüyor. Adam Driver’ın giydiği yeşil deri ceket ve Cotillard’ın giydiği elbiseler, film boyunca değişen karakterlerin ruh hallerini belirtmek için çok etkili kullanılmış. Carax’ın çıplaklığı da estetize ettiği ve Driver-Cotillard aşkını betimlediği sahnelerin estetiğine de değinmeden geçmeyelim.
Finalinde karşılaştığımız sürpriz ile (Annette’in aslında ne olduğu ve kimin ismini taşıdığı) kendi yarattığı şovun içinden ustalıkla kapanışı gerçekleştiren yönetmenin, 2 saat 20 dakikada kurduğu bu olay örgüsü ve çılgınlık dozu, klasik bir kariyer iniş-çıkışı öyküsünden çok daha fazlasını vaat ediyor. Yer yer temposunu azaltsa da müzikleriyle büyüleyen film, ne yazık ki filmin içine girmekte zorlanan seyirci için iyi bir seçenek değil. Fakat Leos Carax’ın sinemasını ve özgünlüğünü sevenler için son derece iyi müziklerle yoğrulmuş (Sparks’ı tekrar analım) bir seyirlik. İşte bence tam da bu nedenle Annette, 2021 yılının en iyi filmi.