Yazan: Hilmi Bilenbay

Mevzubahis Büyük Ev Ablukada oldu mu onlarla ne zaman tanıştığınızdan ziyade hangi aralıkta ilk defa dinlemiş olduğunuz daha büyük önem arz ediyor. Klasik bir alışma problemi aslında. Bir nevi adaptasyon süreci. Tayyar Ahmet’in Sonsuz Sayılı Günleri adlı parçayla bu grubu ilk kez deneyimlemiş biri olmak halk arasında kuvvetle muhtemel. Çok taşak bir şarkı gibi görünmesine rağmen muazzam bir hikaye örgüsüne sahiptir  Bu durum fark edildiği andan itibaren dünyanın en samimi ve rahat grubuyla münasebetiniz başlar ve o an, hiçbir şeye değişilmez işte.

büyük ev

Günümüz garip isimli gruplarına verilen genel bir ad var. Kulak aşinalığı olmuştur : III. Yeniler. Bunu karşılamak için belli kriterler olması lazım ve bu kriterleri ilk defa ruhumuzda hissetmemiz lazım. Bir kalıp uydurma meselesi değil bu. Şarkı bestelenmiş bir şiirdir. Şiirin, bedenin bütün ruhsal bölümlerinde hissedilmesi şarttır. O zaman şiirden zevk alırsın. Hissettiğin her yeni dizeyle beraber aslında kafanda kendi şiir-şarkı kategorizasyonunu oluşturursun. Doğal olarak kendi algılarımın bana illettiği mesaj da şu: “Büyük Ev Ablukada III.Yenidir.” Bitti, bu kadar ve gerisi teferruat.

Ellerinden dinlediğim her parça  farklı bir tat bırakıyor; bazen düşünmeye çalışıyorum, çoğu zaman gülüyorum, arada bir cesaretle yeni başlangıçlara adım atmaya yeltenip hiçbir bok yapmıyorum, sık sık dans ediyorum ve en önemlisi çok keyif alıyorum. Keyif aldığım bir şeyden de kolay kolay sıkılmam. Bu yüzden şimdi son zamanlarımın büyük keyfi III.Yeniciler!in mihenk grubu Büyük Ev Ablukada’nın “Hepsine Ne Fena” adlı parçasının sözlerini yapabildiğimiz raddede deşeceğiz. Olayımız bu.

 

“Hepsine alışıyor insan, hepsine ne fena”

Fena! Her ana, her duruma ve her koşula alışıyoruz. Ne kadar isyan etsek, devrim yapmaya çalışsak da alışıyoruz. Korkularımıza alışıyoruz. Sırf bu yüzden risk almak nedir bilmiyoruz. Bilmeye de çalışmıyoruz. Alışıyoruz çünkü. Akla gelen bir çok durumun değişmeyen 2 sonucu vardır. Birinde bir zafer kazanırsın, diğerinde çöküş yaratırsın. Benim korkularımdan biridir o çöküş. Ruhsal parçalanma dandik bir yapıştırıcıyla tekrar eski haline getirilemez.

Zaten bunu düşünmek bile riskin ne kadar zararlı olabileceğini hatırlatıyor. Hatırlamaya devam ettikçe asla bir başlangıç olmayacak; yeni bir başlangıç. İşin komik tarafı ise; bu, korkunun seni ele geçirmesi değil. Hatta korku burada sadece çok küçük bir parça. Alışmak; işte ne fena! Çok başarılı olabileceğin bir işi, bir projeyi, mutlu olabileceğiniz bir anı ve çok sevdiğiniz o kadın hayatınızda yok çünkü siz olmamasına alıştınız.

hepsine-ne-fena-cover-695x305
“Birileri var, birileri yoktu galiba”

Bir sıcak yaz akşamı, deniz kenarında oturup ayı ve yıldızları izlerken “birileri” kafaya dank eder. Zihnini meşgul etmeye başlarlar. Galiba dersin o birileri için. Emin değilsin çünkü. Birçok insan girmiştir hayatına ve çoğu sigaranın külüyle beraber siktiriboktan yerlere uçup gitmiştir.

Siz hiç sigaranın külünün nereye uçtuğunu sorguladınız mı? Birileri de böyledir işte. Ben bunu kabullenemiyorum işte arkadaş. “Yok”larla zaten işim yok. Onlar hep galibalar ve kategorileri hiç değişmeyecek. Ama ben “Var” dediğim kişilerin neden hayatımdan çıkıp gittiğine anlam veremiyorum. Hatta bazen yollarını direkt ben hazırlıyorum. İyi de bunu niye yapıyorum ki? Bir cevabım yok, o yüzden buraya karalıyorum. NE FENA !

buyuk-ev-ablukada-hepsine-ne-fena

“Kandırıyorum, herkesi, önce kendimden başlıyorum

Sanırsın şeytan taşlıyorum”

Kolpa atarak vücudundaki karbonhidrat, protein, yağ oranlarını dengeleyen insanlar var. Bu bir besin gerçekten. Günlük dozunu almadan yaşayamayan “birileri” var ki bunların çoğu hayatımda yeri olan “birileri”.  Geri zekalı değilsen bir kolpayı anlarsın. Çünkü çoğu şey abartıdan meydana gelir. Kolpa atmak zararsızdır. Üstelik bunun günümüz meddahlığının bir türevi olduğunu düşünüyorum. Bir kolpa niye atılır? Karşındakini eğlendirmek ve kendini tatmin etmek… Bu basit de bir iş değil. Hayal gücü gerektiren derin bir olgu. Sonuçta bir hikaye yazıp, satmak zorundasın. Satmak için de anlatımın kuvvetli olması lazım. Benim tezime göre; kolpa atmak iletişim becerilerini geliştiriyor.

Kandırmak, bu kadar masum değil. Kolpa; tatmin üzerinedir, kandırmak; ise saklamak üzerinedir. Bir yalanı saklamak üzerine. Gerçeklerden ve sonuçlardan kaçıştır. Tehlikelidir. İnsanları kandırdığını düşünürsün ama kendinde inanmaya başlarsın ve bir süre sonra senin kendi inandığın gerçekliğin olur. Her gün bir şeffaf zemin üzerinde yürürsün, bir gün düşeceğini ve kaybolacağını bilerek. Bağımlılık yaratır. Farkına vardığında da kaçmaya çalıştığın yoldan başka bir kaçış yolu ararsın. İşte bu da benim duyduğum en saçma şey; taşladığın şeytanın aslında sen olması. NE FENA!

büyük-ev-ablukada-hepsi-ne-fena-müzik-video-bigumigu-11
“Ayaklarınız göl olsun, başınız deniz

Sonra vurun kafanızı, nereye isterseniz”

Klişeleşmiş bir cümlenin Büyük Ev Ablukada etiketiyle aldığı muazzam hal : Anı yaşa! Risk al, mutlu ol ya da olma. Sadece yap. Sal gitsin. İçimizde biriktirdiğimiz her şeyin dışarı çıkması gerekiyor. O hafiflikten sonra ne yaparsanız yapın. İster kafanızı vurun, ister vurmayın. Ama bilin ki ayaklarınız göl, başınız deniz olduktan sonra hiç bir şey sizi yıldırmaz. Mutsuz, yorgun ve bitkin insanlardan biri olamayacaksınız artık. NE FENA!

“Her şey insan için var her şey ne fena

Balıklar, bigudi, kördüğüm, cennet var en sevdiğim”

Gerçekten de her şey insan denen mahluklar için var. Hem de her ama her şey. Çok fena. Hatta; NE FENA!

rsz_ekran_resmi_2018-05-28_143825-750x417

“Ateş suda yanar mı?, yanar belki bir ihtimal”

Bir ihtimal yandığında hepimiz buna şahit olacağız ve tüm insanlık hep bir ağızdan diyecek ki: NE FENA!

“Toprak basmak için değil, ona geri dönebilecek miyim?”

Döneceğiz. Kesinlikle. Ama bir parçası olup olmayacağımızı garanti değil. NE FENA!

1edaf2af2516cb6202c3a651918d89d2
“İnsanoğlu hayalinde

Yaşıyor mu geleceği”

İnanç meselesi bu. Hayallerimiz inandığımız doğrular ekseninde meydana gelir. Geleceği öngörmeye çalışırız. Geleceğimizi. Çoğu zaman tozpembedir her şey. Mutlu ve huzurlu. O anı ulaşamadığımızda ise inancımız sarsılır. Hayal gücü işlevsiz kalır. Konuşuruz ama altı hep boşluktur. Bu bir virajdır. Kimisi kontrollü bir şekilde geçer o virajı. Yeni bir inanca yelken açmaya çalışan insanlardır bunlar. Kimisi virajı alamaz ve uçurumdan aşağıya düşer. Hayali kalmayan, tehlikeli insanlardır bunlar.

Mücadele etmek zor gelir onlara, halbuki her kaybedilen savaş daha güçlü ve inançlı kalkmanı sağlar. Sağlaması gerekiyor. Kabullenemiyorsan zaten kimsenin umrunda değilsin. Kimisi de virajı almadan geriye döner. Yeniden başlamaktan ziyade yıkıntılar arasında kalan hayallerini tek tek enkazdan çıkarır, yaşadığı geleceği yaşamaya çalışır. Korkular geride kalır. NE FENA!

 

___________

DEV YAZI ÇAĞRISI 30 Ağustos’a kadar yazılarınızı kabul edecek. Detaylar burada.

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.