Spor oyunlarıyla aramda samimi bir ilişki var. Sadece futbol ve basketbol değil; tenis, kaykay, golf, beyzbol… Uzun süre bu samimiyetin sebebinin olayın oyun kısmından kaynaklandığını zannettim. Yani sporlar kendi içlerinde kuralları ve kazanma yöntemleri olan baya baya “oyunlar” olduklarından, 5 yaşımdan beri bir şeyleri “oynayan” bünyem onları da sahipleniyor; izleyip sokakta yapmaya çalıştığı gibi, bir de bilgisayarda oynuyor sanıyordum. Yanılmışım.
Türkiye’de doğup büyümüş her çocuk gibi sokakta top oynayarak ergenliğe girdiğimden, Amerikalı’ların bu oyunlara rağbet etmesindeki sebeplerden biri olan “ekranda gördüğün hissi yaşayabilmek” mefhumundan bağımsız zannediyordum kendimi. Ne de olsa yüksek bir farktan geri dönüp maçı almak nedir biliyordum, Liverpool’lu oyuncularla az çok empati kurmak mümkündü. Moda girip, her attığını sokmanın verdiği o muhteşem özgüvene de aşinaydım, bir Tim Duncan olmayabilirdim, ama pota altında dokunulmaz hissetmenin küçük dozlarına alışkındım.
Dedim ya spor oyunlarını oyun taraflarından dolayı sahiplendiğimi sanıyordum diye? Aslında öyle değilmiş iş. Spor oyunlarında başka sahiplenecek bir şey yokmuş gibi gözüktüğünden, bu söylemim size garip gelebilir, ama ben o oyunlarda, “oyun” kısmı dışındaki şeyleri seviyormuşum. Aynı Civilization gibi, aynı Total War gibi; FIFA, Football Manager gibi oyunların vaadi oynarken yarattığınız ufak hikayeler olduğundan kaynaklanıyormuş benim ilgim anlayacağınız. Hani lig açıp, hiç kimse beklemezken şampiyon olmak; kendi yarattığınız tenisçiyle Grand Slam kazanmak, Red Sox ile meşakkatli bir sezonun ardından kupayı kaldırmak…
Bu uğurda en kıymet verdiğim seri FM’ydi, ama onun Excel-vari arayüzü ve olayın çoğunluğunun hesap-kitapla geçmesi yüzünden, yer yer FM bir oyun ya da bir hikayeden çok, bir iş gibi hissettirmeye başlıyordu. O yüzden de sonra FIFA geliyordu, özellikle de FIFA’nın bir modu. Bugüne kadar kaç FIFA aldıysam, takriben FIFA 08’den beri Be A Pro’dan başka bir şeye dokunmadım. Bu mod seneler içerisinde gelişti ve bir ton şey eklendi: ufak görevler, özel maçlar, sunum artıları… PES onu alıp, Become a Legend modunda bir adım öteye taşımaya çalıştı. Taktikler girdi işin içine, “yükselen kariyer” kafası daha da netleşti.
Ama bu beni bir türlü tatmin etmedi. Bir şeyler eksikti, biliyordum. Ama çok fazlasını da isteyebileceğimi sanmıyordum. Belki de mümkün olan buydu. Bunla yetinmeliydim.
Arkadaş, öyle bir yanlışlandım ki, alıp beni yerden yere vursanız gam yemem!
NBA 2K serisi, hayatıma takriben bir ay kadar önce girdi. Vakti zamanında NBA maçlarını izlemek için sabahladığımız günlerde PS2’de NBA Live 2005’i de oynardık, ama sonrasında bir türlü muhabbetimiz ilerlememişti NBA oyunlarıyla. Sonrasında basketbola olan ilgim de zayıflayınca, en son bıraktığımda Live serisine “belki bir tehdit” olabilecek oyun konumundaki 2K’lere hiç dokunmamıştım. Serinin bir üyesini ilk defa, bir ay önce arkadaşımın evinde oynadım. Kendisi PS Plus ile birlikte gelen NBA 2K14 idi.
Oradan gelen gazı zaten geçiyorum, oyun keyifliydi, eski NBA Live günlerimden kalan uktelerimi de tatmin ediyordu. Gelin görün ki beni NBA 2K14’ün varlığına şükrettiren şey o maçlar olmadı. Tek bir şeye vuruldum ben: MyCareer.
Bu mod daha önceki oyunlarda da böyle miydi bilmiyorum. Görebildiğim kadarıyla PS4 ve Xbox One sürümlerinde çok daha oturaklı, strüktüre edilmiş bir hikayeye dahi sahip. Fakat ben oyunu PC’de oynuyorum ve şuna dahi eriyip bittiğimi hissediyorum. Ne Be a Pro’da, ne de Become a Legend’da olmayan bir şey var MyCareer modunun içerisinde. İlk çıktığınız Rookie oyunundan, sonra yaşanan Draft’a; sizin için hazırlanan reklamlardan, maç sonu açıklamalarınıza kadar; ufak dramatik dokunuşlar atmış 2K Sports bu modun sunumuna. Ve o dokunuşlar, modu muadillerinden fersah fersah öteye taşımış.
Spor oyunlarının sahip olması gereken tek kişilik oyun şablonu bu olmalı. Bu kadar basit. Bırakın takım takıma mücadele multiplayer’a kalsın. Onu seviyor ve çoğunlukla orada yapıyoruz zaten. Tek kişilik kısımları ise böyle değiştirin. Hikaye kısmı biraz daha ağır bassın, ama yine de arka planda kalsın. Ve her şeyden önemlisi, 2K Sports’un kusursuzca oturttuğu şu sistemle kimse oynamasın: Teammate Grade!
Bu sistem sağ olsun, Be A Pro ve Become a Legend modlarında deli dana gibi koşup, mevkimden 50 metre ötedeki adama bile pres yapan ben, takım savunmalarının aranan adamı oldum. Oyun bu konuda sizi performansınızdan ayrı değerlendirdiğinden ve buradan aldığınız mükafat daha büyük olduğundan; özen göstermemezlik yapamıyorsunuz çünkü buna. Takımla uyumlu oynamak zorundasınız. Paslarınızı doğru çıkarmak, fastbreak’te kulvarları doğru doldurmak; savunmada adamınızı terk etmemek zorundasınız. Bu öyle bir şey ki, basketten anlamasanız bile üç maç sonunda sizi kusursuz bir takım oyuncusu yapabilir…
Peki bunun sonucu ne? Takım oyununda bu kadar derin bir şekilde yer aldığınızdan, maçları tek başına kazanmadığınızı biliyorsunuz. Asist yapmaya, takım arkadaşlarınıza sırtınızı yaslamaya, koçunuzu dinlemeye daha yatkın hâle geliyorsunuz. Bu da zincirleme bir vaziyette, iki şeye yol açıyor: Birincisi, karşınızdaki oyun daha gerçekçi bir hâl alıyor. 1 numaradan topu çalıp, adeta bir 3 numara gibi hızlı hücuma çıktıktan sonra bir 5 numara gibi smaca durmak pek gözükmüyor MyCareer semalarında. Bunun direkt sonucu olarak da ikinci artı karşımıza çıkıyor: Atmosfere daha çok giriyorsunuz.
Bir anda son saniyeye kalan maçlar inanılmaz keyifli geçmeye başlıyor. Son anda kazandığınız maçları asla unutmuyorsunuz. Hakeza her şeyinizi vermenize rağmen kazanamadığınız karşılaşmaları da. Bazen takımınızı suçluyorsunuz, bazen kendinizi. Ağır bir yenilgi sırasında o mağlubiyet hissi omuzlarınıza çöküyor, bazen yenilseniz de mücadeleden dolayı başınız dik kalıyor. MyCareer, Teammate Grade sistemiyle ve 2K Sports’un usta dokunuşlarıyla kendisini oynatıyor ve daha da önemlisi, adeta hikayesi olan tek kişilik klasik bir oyunmuşçasına, oynayanın binbir türlü farklı hissi deneyimlemesini sağlıyor…
Tavsiyemdir, basketbol sevmiyorsanız bile, MyCareer’a bir göz atın. Ben kendi payıma, bir spor oyununa dair hep aradığım, ama hiç aradığımı bilmediğim şeylerin her birini buldum o mod sayesinde NBA 2K14’te. Şimdi de, müsaadenizle, Utah Jazz’e karşı önemli bir maçım var. Bana şans dileyin!