5. Bohemya’da Skandal
Sir Arthur Conan Doyle’un ölümsüz eseri Sherlock Holmes burada olmak zorundaydı; sanırım kimsenin bu konuya bir itirazı yoktur. Sorun, hangi kitabının yer bulacağıydı. Biz Bohemya’da Skandal’ı seçtik. Zira Irene Adler’ın kitaba dahil oluşu, Sherlock’un karakterine hiç beklenmedik bir yön katıyordu. Geçmiş kitapların omuzlarında yükselen Bohemya’da Skandal, Holmes ve Watson’ın karakter gelişimlerini sürdürürken, bir yandan da sağlam bir dava sunmayı başarıyordu. Hakikaten de güzeldi yani…
4. Doğu Ekspresi’nde Cinayet
Agatha Christie de Conan Doyle gibi, buraya eklenmesi mecbur yazarlardan biriydi. Çünkü Allah için elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, polisiye roman dediğim andan itibaren aklınıza Agatha Christie’den başkası geldi mi? Christie’nin örnek romanı olarak da Nil’de Ölüm, On Küçük Zenci adı geçen adaylardandı, ama son dakikada hüküm Doğu Ekspresi’nde Cinayet’ten yöne oldu. Çünkü uzun bir tren yolculuğu, polisiye bir roman için mükemmel bir arka plan oluşturuyordu. Ne geriliyordunuz okurken yahu.
3. Koku
Alman yazar Patrick Süskind’in romanı “Koku”, pek çok farklı türe ait gösterilebilir. Hatta yer yer roman olmaktan çıkıp, düpedüz felsefi denemelere de dönüştüğü anlar vardır. Fakat biz Koku’nun iskeletinin polisiye olduğunu düşünüyoruz. Ne de olsa suç, bu hikayenin sadece temelinde değil; genlerinde de saklı. Film uyarlaması bu polisiye yanı biraz daha ön plana çıkartmıştı, ama bizce romanın içerisinde de buram buram, nasıl desek, polisiye kokusu vardı.
2. Gülün Adı
Suç romanları, polisiyeler illa ki modern zamanlarda geçmez. Bazen on dördüncü yüzyılda, bir manastırın etrafında da geçebilirler. Umberto Eco’nun 1980 tarihinde çıkan romanı Gülün Adı, tek kelimeyle efsanedir. Polisiye romanların tüm ön koşullarını alıp, tarihi bir arka plana giydirmek kolay iş değildir. Ama Eco’nun eserini okurken, “niye daha çok tarihi polisiye yok ki?” dersiniz. Kitaptaki gizem havası tam manasıyla bıçakla kesilebilecek denli ağırdır ve sürükleyicilik bakımından dengi neredeyse yoktur.
1. Ejderha Dövmeli Kız
İki kere filme çekilen Ejderha Dövmeli Kız’ı anlatmaya çok gerek var mı? İsveçli yazar Stieg Larsson’ın Millenium üçlemesine ait olan ve yazar öldükten sonra basılan romanın en büyük gücü, eşi benzeri bulunmayan atmosferidir. Bizim gibi yıllarca İskandinav ülkelerinin refah ve özgürlük seviyesine bakıp özenen gençlere bile “ulan lanet olsun böyle ülkeye!” dedirttirecek denli karanlık, eşinizin dostunuzun kitabı elinize uhuyla yapıştırmışlar sanacağı kadar sürükleyici ve ders olup okutulacak denli etkileyici ve derin bir romandır Ejderha Dövmeli Kız. Serinin tümünü temsilen burada olduğunu varsayın ve eğer okumadıysanız, en yakın kitapçıya yardırıp bir an önce okumaya başlayın.