Oyun serileri söz konusu olduğunda, gözlemleyebildiğimiz kadarıyla üç farklı gidişat var. Bir yanda ortalamanın üstü başlayıp; bir devam oyununu hak ettikten sonra üzerine koyan seriler var. Assassin’s Creed ve Mass Effect bu kafilenin bayrak taşıyanları. Bunların az ilerisinde, muhteşem bir başlangıç yapıp, her geçen oyunda azalarak daha da kötü olan seriler var; son zamanlardaki performansıyla Final Fantasy, eski havasından çok uzak Sonic, HD nesle geçildiğinden beri aynı standardı tutturamamış olan Pro Evolution Soccer serileri de bu gruptalar. Bir de işte ikisinin arasında, garip bir yerde duranlar var.
Bu oyunlar, hayatlarına harika başlıyorlar; fakat bir noktada gerçekten de çekilmez, lanet seviyelere düşüyorlar. Tam umudu kesip, “tamam bitti bu seriyle işim artık” dediğimiz anda da bizi tekrar cezbedip, kolumuzdan tutup çekiyorlar. Oyun dünyasının dönüşü muhteşem olan bu serilerine bir şapka çıkaralım, selam duralım dedik. Not ortalamalarını Metacritic’ten aldık, görece hafif farka sahip olanlardan, en skandal sıçrayışlara kadar aşağıda listeledik.
Başlamadan belirtmek lazım, her ne kadar not ortalamaları bunu belirtmese de, Assassin’s Creed III ve Assassin’s Creed IV: Black Flag arasında, FIFA 2005 ve FIFA 06 arasında, Elder Scrolls IV: Oblivion ile Elder Scrolls V: Skyrim arasında da baya ciddi kalite farklarının olduğunu düşünüyoruz. Ne var ki, genel oyun basını bizimle aynı fikirde gibi gözükmüyor. O yüzden, kendilerini gönüllerin dönüş şampiyonları yapıyor, listemize başlıyoruz.
Buyurun efendim!
8. Mortal Kombat Serisi
Bozduğu Oyun: Mortal Kombat vs. DC Universe (%72)
Mortal Kombat vs. DC Universe, kağıt üzerinde muhteşem bir fikirdi. Scorpion ile Batman’i, Sub-Zero ile Superman’i kapıştırmak için sabırsızca bekledik bir süre. Çıktığında kendisiyle münasebetimiz ise tüm Fatality’ler bulunana kadar oldu. Zira Mortal Kombat’ı Mortal Kombat yapan şey; yani kanın gövdeyi götürmesi durumu DC’nin yobazlığından ötürü görünürde yoktu. Sıkıcı bir oyundu MK vs. DCU, ki zaten kısa bir süre sonra unutuldu gitti.
Muhteşem Dönüş: Mortal Kombat 2011 (%86)
Ama sonra NetherRealm elini kaldırdı, “Dur hele panpa!” dedi, “Benim daha söyleyeceklerim var!”. Uzun süre vasat üstü Armageddon, Deception gibi oyunlarla muhattap olduktan sonra 2011’de çıkan Mortal Kombat reboot’unu açık avuçlarla karşıladık. MK’ı MK yapan her şey yerli yerindeydi. Bundan sonra NetherRealm bir de üzerine Injustice çıktı, MK vs. DCUO’nun kekremsi tadı ağzımızda hiç kalmadı.
7. Devil May Cry Serisi
Bozduğu Oyun: Devil May Cry 2 (%68)
Capcom’un yeni bir Resident Evil yapmaya çalışırken, “ulan dur başka bir oyun oldu bu” farkındalığıyla kendi ayakları üzerinde duran bir seriye çevirdiği Devil May Cry, PS2 sahiplerini mest etmişti resmen mest. Aksiyon tarzı ve komboları pek çok muadili oyuna feyz oldu. Sonra ne yaptı Capcom? DMC 2’yi çıkarttı. Dante Dante gibi değildi, boss dövüşleri boss dövüşleri gibi değildi, silahlar bir meneme benzemiyordu…
Muhteşem Dönüş: Devil May Cry 3: Dante’s Awakening (%84)
Ama sonra Capcom gönlümüzü almasını yine bildi. İşte böyledir Japon firmaları, arada çok saçma sapan bir oyun yaparlar, kızarsın, eser gürlersin; sonra devamında Shrek’teki şirin kendi gibi çıkarlar karşına kıyamaz alırsın yine koynuna. Devil May Cry 3’te ilk oyunda sevdiğimiz her şey geri gelmişti ki, buna zorluk seviyesi de dahildi. Yakışmıştı yani Dante’ye bu DMC.
6. Need for Speed Serisi
Bozduğu Oyun: Need for Speed: Undercover (%59)
Need for Speed serisi, EA Black Box’ın elinde önce resmen seri bir yükselişe geçti. Firmanın dahil olduğu ilk NfS, yani Hot Pursuit 2 mükemmeldi. Sonra bunu Underground serisi takip etti. NfS iyiden iyiye efsane olmuşken, önce Carbon geldi, meh diyebildik en fazla. ProStreet çıktı, “ee bir sorun var” çıkabildi ağzımızdan. Undercover civarında ise en son sinkaflı cümleler kurar hâle gelmiştik artık.
Muhteşem Dönüş: Need for Speed: Shift (%83)
Sonra EA “başlarım oyununuza ha” dedi, Black Box’ı tasfiye edip EA Canada’ya dahil etti. Need for Speed serisine de en hakikisinden bir reset attı. Artık üç ana NfS serisi çıkacaktı; bunlardan biri sonra çıkacak “semi-simülasyon” seriydi ve Criterion’un emanetindeydi. Diğeri yine sonra çıkacak casual seriydi, Nitro oldu çıktı karşımıza. İlk mahsul ise baya ciddi bir oyun olan Need for Speed: Shift’ti. EA’in aldığı en doğru kararlardan biridir.
5. Tomb Raider Serisi
Bozduğu Oyun: Tomb Raider: Angel of Darkness (%49)
Tomb Raider: Angel of Darkness’ın ne kadar kötü olduğunu anlatmaya gücüm yetmez; kelimelerim biter. Berbat ötesi; insanı kendinden, yaşamdan, Paris’ten ve Lara’dan tiksindiren bir eserdi. Bug dolu olmasını geçtim, oyunun saçma sapan mekanikleri vardı. Mesela gidip bir kapıya omuz atıyordunuz, Lara “hayır güçlenmem gerek” diyordu. Nasıl güçleniyordunuz peki? Gidip başka bir dolabı iterek. Lara o zaman “Evet, şimdi güçlü hissediyorum” diyordu. Tövbe tövbe…
Muhteşem Dönüş: Tomb Raider: Legend (%82)
EA’in Need for Speed ile yaptığını, Eidos da Tomb Raider ile yaptı. Seriyi yaratan, büyütüp besleyen Core Design’ı kenara çekti. Adeta artık yaşlanan bir futbolcuyu yedeğe çekip, yerine genç yıldız adayını oyuna sokarmışçasına seriyi Crystal Dynamics’e devretti. Crystal da Eidos’un güvenini boşa çıkartmadı; aksiyon dozu yüksek, hikayesi güzel, oynanışı kusursuz bir Tomb Raider ile doksana taktı golü.