Mangala denince birçoğumuzun aklına fazla bir şey gelmiyordur. Hele ki masa oyunlarıyla, zeka oyunlarıyla aranız yoksa hiç duymamış olma ihtimaliniz çok yüksek. Ben de yakın zamana kadar duymamıştım, ta ki bir gün kendi kendime “Yahu bizim de satranç gibi bir zeka oyunumuz yok mu?” diyene kadar. İnternette “Türk zeka oyunu” diye arattığım anda karşıma “Türk zeka ve strateji oyunu: Mangala” başlıkları çıkmaya başladı. Sonra, neymiş bu diye araştıra araştıra, altından hiç beklemediğim kadar eski bir tarih ve bir sürü ilginç detay ortaya çıktı.
Mangala’nın Kökeni
Mangala, kökleri binlerce yıl öncesine dayanan bir Türk zekâ ve strateji oyunudur. Aslında bu oyunun asıl adı Divân-ı Lügat’it Türk’de “Köçürme” olarak geçmektedir ve Türkçe kökenli göçürme, göç ettirme kelimelerine dayanmaktadır. Mangala kelimesi ise Arapça “mankala” yani aktarma, taşıma anlamına gelmektedir. Ayrıca Türk askeri düzenindeki en küçük birlik olan “manga” kelimesinden de geldiği düşünülmektedir. Bütün dünyada da mangala veya mancala şeklinde yaygınlaşmıştır.
Mangala’nın, Türk askerlerinin Orta Asya bozkırlarında savaş hazırlığı yaparken hem stresten uzaklaşmak hem de zekâ ve strateji geliştirmek için ortaya çıkardıkları bir oyun olduğu düşünülmektedir. Birçok kazı esnasında çeşitli bölgelerde mangala tablasına veya bu tablaya benzer şekillerde başka taş parçalarına rastlanmıştır. Göbeklitepe’de ortaya çıkan M.Ö. 9000 yılına ait, Kazakistan’da M.Ö. 4000 yılına ait ve Mersin bölgesinde de M.S. 1100 yıllarına ait mangala tablası örnekleri, bu oyunun oldukça uzun bir geçmişi olduğunu kanıtlar nitelikte. Mangala’nın birçok çeşidi bulunmaktadır ve sadece Anadolu topraklarında bile yüzü aşkın mangala türü vardır.
Mangala’nın yaygınlaşması da ilk örneklerinin Türk toplumlarında hatta Osmanlı’da, 1500’lü yıllarda görüldüğü kahvehane kültürüyle birlikte olmuştur. Osmanlı dönemine ait bazı minyatürlerde kahvehaneler anlatılırken aynı zamanda mangala oynayan insanların da resmedildiği görülmektedir. Şehzadelerin, kadınların ve çocukların da mangala oynarken anlatıldığı minyatürler mevcuttur. Ayrıca Osmanlı döneminde ülkeye gelen yabancı gezginlerin seyahatnamelerinde anlattıklarına göre, mangala hiçbir zaman Türk toplumunda bir kumar oyunu olmamış ve bu niyetle de oynanmamıştır. Mangala, tıpkı satranç gibi zekâ ve strateji geliştirme aracı bir oyun olarak görülmüştür.
Mangala, hem oynanması hem de oynanabilir bir ortama sahip olması en kolay boardgame oyunudur. Arkeolojik araştırmalarda mangala tablasına rastlanan örneklerde, genellikle bir taş veya büyük bir kaya parçasının oyulmuş bir şekilde mangala tablası formunu aldığına rastlanmıştır. Bu da biraz önce bahsettiğim “askerlerin stres atmak için oynadığı bir oyun” olması düşüncesini kuvvetlendirir nitelikte bir durum. Çünkü özellikle Osmanlı’daki askerler, bulundukları kale veya bölgeden yalnızca bir ok atım mesafesi kadar uzağa gidebiliyorlarmış ve bu da yaklaşık iki yüz metreye karşılık geliyor. Bu alanın dışına çıkamadıkları için, yakınlarındaki bir taş parçasını ellerindeki bıçaklarla mangala tablası formuna getirerek civarda buldukları çakıl taşlarını da oyunda kullanılan taşlar yerine kullanmış olma ihtimalleri kulağa oldukça mantıklı gelmiyor mu?
Mangala Nasıl Oynanır?
Mangala tablası, “kuyu” ve “hazine” denen oyuklardan oluşuyor. İki kişi ve toplamda kırk sekiz taş ile oynanan bu oyunda, oyuncu, taşları daima kendine göre sağa yani saat yönünün tersine doğru bir kuyudan diğerine aktarır. Bu şekilde döngü halinde rakibinin hazine oyuğu hariç istediği kuyuya taş bırakabilir. Her oyuncunun altı adet kuyusu ve bir adet hazinesi vardır ve bu hazine oyuğu, elinizdeki taşların tamamının dönüp dolaşıp gelmesi gereken yerdir. Oyuncu, elindeki yirmi dört taşı önünde bulunan altı kuyuya dörder adet olacak şekilde dizer. Bu şekilde her kuyuda dört taş bulunur ve oyuncu sırası geldiğinde istediği kuyudan dört taşı alır. Taşlardan birini aldığı kuyuya diğerlerini de birer birer ondan sonraki kuyulara bırakır. Bu şekilde taşları kuyulara bırakarak hazinesini taşla doldurmaya çalışır. Oyunun sonunda hazinesinde yirmi dört taştan fazla taşı olan oyunu kazanır ve bu şekilde beş set hâlinde oynanır.
Mangala’nın Kuralları
Mangala’da temel olarak dört kural vardır;
İlk Kural: Oyuncu, kendi bölgesinde bulunan istediği kuyudan dört adet taş alır ve sırasıyla birer birer kuyulara taşları bırakır. Elindeki son taş hazinesine denk gelirse, oyuncu tekrar oynama hakkı kazanır.
İkinci Kural: Hamle sırası gelen oyuncu, kendi kuyusundan aldığı taşları kuyulara bırakırken elinde taş kaldıysa, oyun yönünde -saat yönünün tersine- devam ederek hazinesinden sonra gelen rakip bölgenin kuyularına da taş bırakabilir. Eğer rakibinin kuyusuna bıraktığı taşların sayısı -kendi bıraktığı taş ile birlikte- çift sayı olursa, oyuncu bu kuyudaki tüm taşları alabilir ve kendi hazinesine koyar. Bu hamle sonrasında sıra rakibine geçer.
Üçüncü Kural: Oyuncu taşları kuyulara bırakırken elinde kalan son taş, yine kendi bölgesindeki boş bir kuyuya denk gelirse ve karşısındaki kuyuda da rakibine ait taşlar varsa hem rakibinin kuyusundaki hem de kendi kuyusunda kalan tek taşını alıp hazinesine ekler. Sonrasında sıra rakibine geçer.
Dördüncü Kural: Oyunculardan herhangi birinin kuyularındaki taşlar tamamen bittiğinde oyun da biter ve kendi kuyularındaki taşları ilk biten oyuncu, rakibinin kuyularındaki tüm taşları da kazanmış olur. Bu kurallar dâhilinde oyun beş set olarak oynanır ve kazanan oyuncu bir, kaybeden sıfır puan kazanır. Beraberlik durumunda da yarım puan kazanılır.
Mangala’nın Yeniden Keşfi
Her boardgame oyunu gibi, mangala da belli bir standart yapıya sahip ancak bu standart yapıya kavuşabilmesi çok ama çok uzun zaman almış. Bunun arkasında da oldukça ilginç bir hikâye yatıyor. İzninizle bu hikâyeden bahsetmek istiyorum.
Mangala zamanla bayağı bir popülerlik kazanmış bir oyun. Modern çağlara yani 19. yüzyılın sonlarına geldiğimizde ise bu oyun, kart oyunlarının ve teknolojinin de hayatımıza girmesiyle unutulmaya yüz tutmuş. Öyle ki 2000’li yılların başlarına kadar ülkemizde oyunun adını bilen kişi sayısı bile oldukça azmış. Mangala’nın uzun yıllar sonra tekrar ortaya çıkması ise oldukça ilginç bir rastlantıya dayanıyor.
Serdar Ceyhan ve Serkan Ceyhan kardeşler, 2007 yılından itibaren Türk kahvesi ve kahve kültürü üzerine bir araştırma yapmaya başlarlar ve aynı zamanda araştırmalarını 16. yüzyıl Osmanlı minyatürlerine yoğunlaştırırlar. 1582 yılında Şehzade Mehmet’in sünnet düğünü üzerine hazırlanan “Surname-i Humayun” adlı eserde, kahvehanede oyun oynayan insanlar dikkatlerini çeker. Araştırmaları sonucunda oynanan oyunun Mangala olduğunu keşfederler. Yaptıkları araştırmalar karşısında Türk tarihinde ve kültüründe bu kadar önemli yer etmiş bir oyunun, bugün, adının bile neredeyse unutulmuş olması karşısında hayrete düşerler. Bunun üzerine bu oyunu yeniden kültürümüze kazandırmak adına çalışmalara başlarlar.
Öncelikle oyunun tarihsel kaynaklarını inceleyerek ve hatırlayan, oyun hakkında bilgisi olan kişilere danışarak yeniden derleyip toparlarlar. Yaklaşık bir yıl süren bu çalışmanın ardından 2008 yılında Türkiye’de ilk defa bir Mangala oyun seti tasarlayıp seri üretimini gerçekleştirirler. Zaman içerisinde Mangala, üzerine eğitimler verilen ve turnuvalar düzenlenen bir oyun hâline gelir. Hatta birçok dizi, çizgi film ve animasyonda Mangala’dan bahsedilir. Günümüze geldiğimizde ise artık Mangala, seksen bir ili kapsayan turnuvalar düzenlenen ve aynı zamanda kolaylıkla temin edilebilen bir boardgame oyunu olmuştur. Yani bir kahve kültürü araştırması ile başlayan macera, unutulmuş bir boardgame oyununun yeniden canlanmasına sebep olur.
Başlıkta da dediğim gibi, Orta Asya bozkırlarından kopup gelen bir Türk boardgame oyunundan yani Mangala’dan bahsettik. Mangala gerçekten oynanması oldukça basit temellere dayalı olan ve boardgame olması açısından da oldukça taşınabilir, kolay erişilebilir bir oyun. Hatta tablasına sahip olmasanız bile bir kağıda çizerek basit bir Mangala tablası hazırlayabilirsiniz. Tek sahip olmanız gereken şey, kırk sekiz adet küçük taş. Tabii Mangala’nın hem mobil olarak uygulamalar yoluyla hem de internetten siteler yoluyla ücretsiz olarak oynanma imkânı da var ama siz yine de Mangala oynamak istiyorsanız fiziksel olarak masanızda açın, oynayın derim.
Ne de olsa boardgame, board’unda güzeldir, değil mi?