Bu sıralar ne yazık ki dünyada hiçbir şey olmadığı için biz de size güzel ya da kötü haberler veren yazılar yazamıyoruz. Hani ciddi anlamda içerik üreticiliğinin en kurak dönemlerinden birini yaşıyoruz desek yalan söylemiş olmayız herhalde. Öyle bir yıl düşünün ki Marvel filmi bile çıkmadı ya. O kadar kurak yani. Peki, bu kurak dönemde ne yapıyorsun diyecek olursanız histeri krizlerimizin yanında bol bol kitap okuyor ve oyun oynuyorum. İşte bu oyunlardan bir tanesi olan ve beni adeta kendine bağlayan Hades’i, İlk Kayıt Noktası yazı dizimize konu alıyor ve oyundan bahsetmeye başlıyorum.
İlk Kayıt Noktası, oyun seçmek için fazla zamanı, oyun satın almak için fazla parası, hem fazla zamanı hem de fazla parası olmayanlar ya da her ikisine de bol bol sahip olup, “oyun almadan önce bir de sizden dinleyelim” diyenler için yaptırılmış bir inceleme hayratıdır. Oyunların incelemeleri kesinlikle objektif değildir. İlk birkaç dakikadan spoilerlar içerebilir.
Özet Geç
Ömrü boyunca yeraltı dünyasında, babası Hades’in yarattığı sonsuz cehennemde hayatını sürdüren Zagreus, bir gün bu hayata daha fazla katlanamayacağını anlar ve yeryüzüne kaçmak için yola çıkar. Babasının karşısına çıkardığı onlarca farklı yaratıkla dövüşürken tekrar tekrar ölen Zagreus, her dirilişinde hem kendiyle hem de yaşadığı dünya ile ilgili yeni şeyler öğrenir. Böylece Zagreus kaçmaya, kaçarken ölmeye, ölürken bilgeleşmeye devam ettiği sonsuz bir döngüye girer.
Ne Kadar Uzun?
Oyun bir roguelike oyunu olduğu için son savaşta ölüp en baştan başlıyorsunuz. Bu da oyun sürenizi bir hayli uzatıyor. Hele oyunun tam sürümünde oluşturdukları “gerçek son” ile ben diyeyim oyunun ortalama bitme süresi kırk saat, siz deyin altmış saat. O da en az.
Neyi Seven Bunu da Sever?
Indie oyun severlerin aşina oldukları, Supergiant Games’in oyunları Bastion ve Transistor oyunlarını seven insanlar bu oyunda Supergiant’ın kendini aştığını görebilir. Öte yandan roguelike, soulslike türlerindeki zor oyunları sevenler bu oyuna bayılırlar. Hatta hiç oyunla alakası olmayan ama Yunan mitolojisine gönül vermiş insanlar bile bu oyunda oldukça keyifli saatler geçirirler. Yani bu oyunu sevmek için neden çok, sevmemek için neden yok!
Neyi Beklemeyin?
Kesinlikle kolay bir oyun beklemeyin. Ayrıca kesinlikle düz bir oynanış da beklemeyin. Oyunu açar açmaz birkaç bölüm ilerleyecek ve öleceksiniz. Sonra tekrar, tekrar ve tekrar öleceksiniz. Ama her öldüğünüzde hikâyenin biraz daha ilerlediğini fark edeceksiniz. Oyunun, ölümü bir hikâye anlatma mekaniği olarak kullandığını görecek ve hayran olacaksınız.
Oyunda hayvan sevme var mı?*
Evet var. Üç başlı cehennem tazısı Cerberus’un başını istediğiniz kadar okşayabiliyorsunuz ki bu bile oyunu tek başına artı bir puan almasını sağlıyor.
Biraz Daha Detay ve Yorum?
Hades daha betadayken oynama fırsatı bulduğum bir oyun. Bu yüzden geliştiricilerin, oyunu güzelleştirmek için yaptıkları her değişikliği ilk elden deneyimleme fırsatı buldum. Bu yüzden oyuna karşı bir gönül bağım var demek yalan olmaz. Fakat size şunu söylemeliyim ki bu oyuna istediğiniz yönden bakın oyun tam bir şaheser!
Öncelikle oyunun bir Supergiant Games yapımı olduğunu söylemiştik. Supergiant’ın artık alametifarikaları diyebileceğimiz ses ve sanat tasarımlarını, Hades ile birlikte zirveye çıkartmışlar. Oyundaki her bölgenin, her köşenin, her bir zerrenin o kadar sanatsal ve güzel bir tarafı var ki gerçekten insan düşman öldürmeyeyim de gezeyim diyor. Ama düşmanlar size bu fırsatı vermiyor tabi. Öte yandan yine muhteşem şarkıları içinde barındıran müthiş bir yapım kendisi.
Yunan mitolojisinde geçen oyunumuzun bir diğer güçlü yönü ise karakterleri. Hepimizin bir şekilde tanıdığı Yunan mitolojisi karakterleri hem mitolojik olarak çok doğru bir şekilde hem de kendilerine has bir güzellikte portrelemeyi başarmışlar. Hades, Dionysus, Athena gibi Yunan tanrıları bir yana oyunun hikâyesinde büyük öneme sahip Achilles, Megaera, Nyx gibi karakterlerin her biri gerçekten muhteşemler. Diyalogları, seslendirmeleri, oyun içinde konumlandırılmaları, resimleri her şeyleri mükemmel. Tek bir eksik yanları yok yani.
Hades betadayken, ana hikâye sayabileceğimiz bir olay örgüsüne sahip değildi. Tekrar tekrar ölüp, son bölüme geçmeye çalıştığımız oyunumuz, son savaşı kazandığımızda “Is There No End?” yazısıyla birlikte Zagreus’u öldürüyor ve tekrar en başa atıyordu bizi. Bu noktadan sonra çeşitli zorlaştırmalarla birlikte tekrar oynanabilirlik sunsa da benim için bitmişti oyun. Kendisini en az Dead Cells kadar sevip, bitirip bir daha açmadığım oyunlar listesine almıştım. Fakat oyunun tam sürümüyle gelen “True ending” yani gerçek son hikâyesi ile birlikte oyuna şahane bir hikâye örgüsü eklenmiş ve yeniden oynanabilirliği sağlanmış. Bu hikâye o kadar güzel ki oyundaki son bossu zor bela kestikten sonra, size oyunu tekrar tekrar bitirmenizi söylüyor ve siz bunu hiç angarya olarak görmüyor hatta yeniden bitirmek için heyecanlanıyorsunuz. Açıkçası Hades gibi toplamda dört farklı harita temasının olduğu bir oyunda zerre sıkılmadan, tekrar tekrar son bossu kesmek için savaştıran bu hikâyeye ben şapka çıkartırım. Gerçekten müthiş!
Parasına değer mi?
Şu anda hem Steam hem de Epic’de 40 TL’ye satılan Hades parasının karşılığını sonuna kadar veriyor. Hatta biraz az para verdim galiba diye bir miktar utanıyorsunuz.
Sonuç ve Puan: 9/10
Yunan mitolojisi ve roguelike oyun tarzını birleştirerek, yeniden oynanabilirliği oldukça yüksek bir oyun olan Hades; paranızın son kuruşuna kadar hakkını veren, size saatlerce keyifli anlar yaşatan harika bir oyun. Normalde oyuna betadayken on üzerinden sekiz vermiştim fakat tam sürümün getirdiği şahane hikâye ve yeniden oynanabilirlik ile beraber tam bir puan arttırıyorum ve on üzerinden dokuz veriyorum.
*= Bu kısmı çok sevdiğim Twitter sayfası Can You Pet The Dog sayfasından esinlendim. Kendilerini çok seviyoruz ve elimizden geldiğince onları kaynak göstereceğiz.