Bir kez daha merhaba kabus-severler. Bu haftaki konuğumuz, ünlü korku yazarı, kendi yazılarından, yazamamaktan ve sevdiği insanların zarar görmesinden korkan bir kahraman Alan Wake. Bay Wake yazımıza hoş geldiniz. Şimdi sizden ve oyununuzdan biraz bahsedelim. Merak etmeyin sayın Wake ışıklarımızın hepsi aç… n’oluyor ya bu karanlık ne?
Sanatçıysanız, ya da işiniz genel olarak hayal gücü ve yaratıcılık gibi şeyler gerektiriyorsa bilirsiniz; insan bazen tıkanır. Vücudunuzun istediğiniz herhangi bir yerini yırtsanız da aklınıza işinize yarayacak bir fikir gelmez, kafanızdaki ampul bir türlü yanmaz. İşte Alan Wake, tam anlamıyla böyle bir durumdadır. Ödüller kazanmış ünlü yazarı ilham perisi yüzüstü bırakmıştır. Biraz kafa dağıtmak ve çok sevgili karısı Alice ile baş başa vakit geçirmek için beraber büyük şehirden uzaklaşmaya karar verirler. Şehir dışında kendi halinde küçük bir kasabada geçirecekleri bir kaçamak hem Alan’ın yazamama sorununa hem de karısıyla ilişkilerine iyi gelecektir. Ancak işler çok daha farklı gelişir.
Bayağı klasik korku filmi başlangıcına sahip oyunumuzda yine bilinen, standart korku öğeleri kullanılmış olsa da bir çok konuda başarıyı yakalamış olan bir oyun ile karşı karşıyayız. Öncelikle Alan’ın tanık olduğu korkunçlukları 3. şahıs bakış açısından görmekteyiz. Peki nedir bu korkunçluklar?
Alan, -başına gelen talihsiz olaylardan sonra- bazı kişilerin daha doğrusu bazı “şeylerin” saldırısına uğrar. Bunlar “Darkness” dediğimiz, ne olduğu belli olmayan şeyin ele geçirdiği insanlardır. Bu insanlar baltalarla bıçaklarla Alan’a saldırırlarken, zavallı yazarın tek bir savunması vardır: Işık. Zibilyon yerde kullanıldığı gibi oyunumuzda da ışığın karanlığı ve karanlığın yaratıklarını yok etme durumu söz konusu. Evet çok beklenmedik bir şey sayılmaz ama kesinlikle korkutmaya ve değişik diyebileceğim bir savaş sistemi sunma açısından elverişli.
Diyelim ki oyunda, gece (bolca gece gezeceksiniz, e korku oyunu dedik di mi?) ormanlık, süper tekinsiz arazilerde yürüyorsunuz. Birden ortalıkta sis oluşmaya / artmaya başladı (evet halen klasik numaralar kullanılıyor ama etkili.) O zaman anlıyoruz ki Darkness’ın tekeline aldığı ruhlar Alan’a saldıracaklar. Zaten tam bu noktada oyun yavaşlıyor ve karanlığın yaratıklarının çıktığı yerler çok kısa bir süreliğine gösteriliyor. Bu yüzden hep tetikte gitmenizi ve nereden çıktıklarını çabucak anlamaya çalışmanızı tavsiye ederim.
Düşmanlarınızla savaşırken en önemli silahınız ışık, yani el feneri. Herhangi bir düşmana zarar vermeden önce karşıdakinin gözüne gözüne (ya da vücudunun herhangi bir yerine) ışık tutmanız gerekiyor. Fenerin gücünü arttırıp düşmanı vurulabilir hale daha da çabuk getirebiliyorsunuz. Bir kere ışık tarafından yaralandıktan sonra tabancaydı, tüfekti, pompalıydı, silahlar kullanarak karşıdakini harcayabiliyorsunuz. Bir kere bu tür bir savaş sistemi bence gayet hoş olmuş. Ben çok bilirim sadece aniden çıktığı için korkutan, ama sonra takır takır kurşun atınca hemen ölen “korkunç” düşmanları. Wake’in oyununun savaş sistemi olması gerektiği gibi insanı geriyor. Özellikle neredeyse her zaman birden fazla düşmanla aynı anda uğraştığınız için gerilim seviyesi daha da artıyor. Sevdim. Olmuş.
Finlandıya asıllı Remedy Entertainment’ın geliştirdiği ve Microsoft’un dağıttığı oyunumuzun konusundan da yukarıda bahsetmiştim. Konu en başta çok ilgi çekici olmasa da, yapımcıların konuyu işleyiş tarzları gerçekten çok iyi, ancak kafayı vermeniz ve dikkatle senaryoyu takip etmeniz gerekiyor. Oyun boyunca ilerledikçe çoğu zaman bazı şeyler anlam kazansa da daha derin ve yeni problemler ortaya çıkıyor. Resmen ilerlemeniz sonucu bazı parçalar yerine otururken bazı parçalar ise kaybolmaya başlıyor. Oyunun ve DLC’leri bitirdikten sonra şöyle bir google’ladım ve onlarca teori çıktı karşıma. Bunları da okumaktan fazlasıyla zevk aldığımı söylemeliyim.
Sanırım söyleyecek çok fazla bir şey kalmadı, bir solukta anlattım. İşi özetlemek gerekirse, oynanışı gayet rahat, senaryosu şahane, karakterleri, mantıkları hatta göndermeleriyle Alan Wake gerçekten de oynanması gereken bir psikolojik/hayatta kalma oyunu olmuş. Hafiften eskidi de, Steam’den falan bir yerden bulun, gerekirse arkadaşınızdan çalın ama biraz aksiyon bolca da korku seviyorsanız kaçırmayın derim. Bir de her zaman için yatağınızın yanında el feneri bulundurun. İyi geceler.
2 Comments
Oyunun oynanışı zor ve yüksek beceri istiyor diye duymuştum. Hala oynamak nasip olmadı ama sadece bu konu için oynanmazsa, ne için oynanır?
Gerçekten de oynanış çok kolay değil, insanda ter dökmeye sebep olan bir çok yeri var. Ama bence konu için değer, çünkü konu insanda merak uyandırdığı için devam etmeyi sağlıyor. Güzel güzel.