Yazar: Furkan Akyüz
Bazı oyunlar vardır, bize karakterleri öyle bir sunarlar ki kendimizi onların yerine koyarız ve adeta o karakterleri oynamaz, yaşarız. Bu hissi bazen filmlerden, dizilerden bile alamazken bazı oyunlar bunu öyle güzel yapar ki o karakterle oyun bittikten sonra bile bağımız kopmaz.
İşte bu yazıda da bizi karakterleriyle bütünleştirmiş, onların yaşadıklarını kendi yaşadıklarımız gibi hissettirmeyi başarmış efsane bir oyundan bahsedeceğiz: Mafia II!
Mafia serisini oynamış oyuncuların favori oyunu çoğunlukla Mafia I olan ilk oyundur. Ancak benim Mafia II ile olan bağım daha kuvvetlidir ve her zaman benim için özel olan oyunlardandır. Hikâyesi ilk oyuna göre daha etkileyici, karakterler ise daha duygu derinliklidir. Eğer 1940-50 yıllarında Washington sokaklarında geçen bir dram ve macera yaşamak istiyorsanız, hiç düşünmeden oynamanız gereken bir oyundur Mafia II.
Mafia II’yi böylesine başarılı yapan önemli unsurlardan bir tanesi de sizi karakterleriyle özdeşleştirebilmesi ve onların duygularını size aktarabilmesidir. Oynamamış olanlar için fazla spoiler vermeden hikâyeden sizlere bahsedecek ve karakterleriyle kurduğunuz bağın ne kadar güçlü olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Mafia II oyununda ana karakterimiz olan İtalyan asıllı bir Amerikan, Vito Scaletta veya tam adıyla Vittorio Antonio Scaletta, 1925 yılında Sicilya’da doğmuş ve küçük yaşta ailesiyle birlikte yeni bir hayat yaşama umuduyla Amerika yollarını tutmuştur. O dönemlerde herkesin dışarıdan merakla baktığı o “American Dream” hayatı Vito’nun babasının da ilgisini çekmiştir, tası tarağı toplayıp Amerika’ya yerleşirler.
Vito Amerika’yı ilk gördüğünde oldukça büyülenir ve özellikle de Mafia 2’nin New York ve San Francisco temel alınarak hazırlanmış olan kurgusal şehri Empire Bay’e hayran kalır. Geniş ve ışıklı caddeler, süslü sokaklar, otomobillerle dolu yollar aklını başından alır.
Ancak diğer bir yandan bekledikleri American Dream hayatına kavuşamazlar ve Vito’nun “hayatımda gördüğüm en iğrenç apartman” diye tabir ettiği küçük, farelerle dolu bir apartman dairesinde yaşamaya başlarlar. Babası bir süre limanlarda yük taşımacılığı gibi geçici işlerde çalışır ancak kıt kanaat geçinirler.
Ayrıca Vito İngilizce bilmiyordur. Ailesi bu şekilde devam ederse çocuklarının iyi bir geleceğinin olamayacağından endişe eder ve İngilizce öğrenmesi için onu okula gönderirler. Okul hayatı sayesinde Vito, hikâyemizin ikinci en önemli karakteri olan Joe ile tanışır ve asıl olaylar Joe ile tanışmasından sonra başlar.
Bir süre sonra Joe, onun en iyi arkadaşı olur ve birlikte bir sürü maceraya atılırlar. Ne yazık ki bu maceralara zamanla hırsızlık, soygunculuk da dahil olur. Genç olmanın verdiği deli cesaretinden olsa gerek, bu işler onlar için suç işlemekten çok birer eğlence hâline gelir. Ancak bir gün işleri istedikleri gibi gitmez ve bir soygun esnasında polis tarafından fark edilirler. Kısa bir kovalamacanın ardından Joe kurtulmayı başarır ancak Vito polislerin eline düşer.
Yıllardan 1943’tür ve o sıralar Vito 18 yaşında gencecik bir delikanlıdır. Amerika ise Sicilya ile savaş içindedir ve yerel halkla konuşabilecek dile sahip genç askerler aranmaktadır. Vito’nun da bu görev tanımına uyduğu fark edilir ve hapis cezası yerine Amerikan askeri olarak Sicilya’ya gönderilmesi teklif edilir. Vito da hapis yatmaktan iyidir diyerek bu görevi kabul eder.
Askerlik sonrası geri döndüğünde onu Joe karşılar ve bu sefer daha ciddi girişimlerde bulunurlar. Mafya çetesi kurmak gibi. Ekibe yeni karakterler de katılır ve birlikte şehrin en güçlü çetelerine kafa tutarlar.
Boylarından büyük işlere kalkışsalar da onlar cesaretleri ve birbirlerine besledikleri güven duygusu sayesinde asla pes etmezler. Birçok kez dibe vuracak gibi olurlar ancak yine de ayağa kalkmasını bilirler. Özellikle Vito ve Joe arasında öylesine güçlü bir bağ vardır ki kardeş gibiydiler demek yetersiz kalır.
İşte temelde bu ve bunun gibi duygusal ilişkiler üzerine kurulmuş olan hikâyeyi oyun öyle güzel işliyor, öyle güzel anlatıyor ki oyunun son noktasına kadar kendinizi Vito yerine koyuyorsunuz ve siz de hikâyenin bir parçası oluyorsunuz. Ayrıca 1940-50’li yılların Amerika atmosferini de oldukça başarılı bir şekilde yansıtmasının ve oynanış mekaniklerinin rahatlığının da genel deneyimi iyileştirdiğini belirtmek gerek.
Bu yüzden Mafia II, sizi karakterleriyle gerçek anlamda bütünleştirebiliyor ve size sunduğu hikâyesi dışında karakterlerle de bağ kurdurabiliyor. Oynamayanlara şiddetle tavsiye edilir! Sizin de söylemek istedikleriniz varsa ya da Mafia II’nin sizin için ne ifade ettiğini belirtmek isterseniz düşüncelerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.
