Ne yalan söyleyelim, Star Trek 3’ün yapım süreci çok acayip. Gerçekten. Yani öyle aman aman bir Star Trek hayranı değilim, son iki filmi pek severim ama ötesine çok ilerleyemedim; fakat tek bir şeyden eminim: Eğer tam teşekküllü bir Trekkie olsaydım, muhtemelen Star Trek 3 ile ilgili gelişmeler beni delicesine sinir ederdi.
Baksanıza, önce filmin yönetmenini Star Wars kaptı. İlk iki filmi başarılı bir şekilde yönetmiş olan Abrams, dümeni bıraktı, sadece yapımcı koltuğuna oturacak. Hadi onu sineye çektik. İlk iki filmi başarıyla yazmış olan ikiliden Alex Kurtzman’ın gemiyi terk ettiği açıklandı, fakat neyseki onun partneri Roberto Orci yönetmenlik koltuğuna getirilmişti. Sonra ne oldu, nasıl oldu bilmiyoruz ama Roberto Orci de projeyi terk etti. Hem yönetmen, hem de senarist olarak. Yani şu an elimizde ilk iki Star Trek filmiyle tek alakası yapımcı koltuğunda oturan Abrams’ın kaldığı bir film var; en azından mutfak olarak böyle durum.
Velhasıl, Paramount’un şimdiki görevi yeni bir yönetmen bulmaktı bildiğiniz gibi. Bir ara Ant-Man projesinden ayrılan Edgar Wright gündeme gelmişti. Dürüst olayım, Edgar Wright’ı pek bir severim. Hatta kanımca çağımızın en yaratıcı yönetmenlerinden biri kendisi. Ama Star Trek’i kotarabilir miydi? Ondan emin değilim. Neticede Star Trek büyük bir marka, ve önden belirlenen bazı şartları, koşulları var. Wright daha şahsi, daha komik hikayeler anlatmaya meyilli bir adam. Star Trek’in lügatına ters bu.
Paramount da böyle düşünmüş olacak ki Wright’ı pas geçip, başka bir yönetmenle anlaştılar: Justin Lin. Eğer isim tanıdık gelmiyorsa, Fast & Furious serisini “bu ne ulan?” seviyesinden alıp, günümüzün en fazla gişe getiren hanedanlarından birine çeviren adam desek, herhalde gözünüz biraz daha ısırır. Kendisi Fast & Furious dışında Captain America’nın yönetmen ikilisi Joe & Anthony Russo gibi Community’nin birkaç bölümünü de yönetmişti, aynı zamanda yeni çıkacak Bourne filmi için de anlaşması önceden mevcuttu.
Bana sorarsanız doğru karar. Garantisi olan bir karar değil, işin içinde biraz risk de var, ama benim içimden gelen bir ses Lin burada süper bir iş çıkartacak diyor. Sizin fikriniz ne?
2 Comments
Eski Star Trek’lerden belki bir-ikisini izlemiş, dizisini de çook hayal meyal hatırlayan biri olarak Star Trek hiç bir zaman favorim olmadı. Ama yeni serinin ikisini de izledim. İlk film bir seriyi yeniden diriltmek için inanılmaz başarılı bir işti. Hem geçmişe selam çakması, hem yeni serinin üzerinde çalışabileceği temel inşa etmesi hem de oyuncu tercihleri açısından beklentilerin çok üstünde bir yapımdı. İkinci film ise genel olarak başarılı olmasına rağmen bir şekilde tam anlamıyla tatmin etmemişti. Çoğu kişinin yaptığı “Bir dizi bölümü olsa süper olabilir ama film olarak yetersiz.” yorumuna katılıyorum. O yüzden üçüncü filmdeki kan değişikliğinin olumlu yansıma potansiyeli yüksek. Seri filmlerin en önemli sorunu konuyu bir yöne götürmeye çalışırken, bu yaratılan sürecin sizi kısıtlamasıdır. Yeni yönetmen, yazar her zaman faydalı olacaktır. Eğer kadroyu değiştirmeden koruyabilmişlerse, bir-iki güzel katkıyla ortaya ortalamanın üzerinde seyirlik bir film çıkar diye umuyorum.
Star Wars ve Star Trek evrenlerini uzun zamandır takip eden biri olarak ilginç bir gelişme olarak bakıyorum. Şahsen yeni Star Trek filmi bence mükemmel bir yapımdı. Tekrar tekrar izlediğim pek az filmden biri. İkinci filmin de güzel başladığını ancak finalinin çok zayıf kaldığını düşünüyorum. Taze kana ihtiyaç vardı bence. Hele ki olası bir Klingon istilasının sinyalleri alınmışken yeni bir yönetmen uygun olabilir. Ancak hardcore ST fanları ne düşünür bilmiyorum zira Orjinal seri ve DS9’dan çok Enterprise veya Voyager seven biri olmuşumdur hep. Yeni filmde başka tanıdık karakterler görürsek, birazda akıllıca kotarılmış bir senaryo yazılırsa olur bu iş. Esas Star Wars için endişeliyim, yeni üçleme ne kadar güzel olursa olsun EU karakterlerini görmeyeceğimiz gerçeği filmden soğumama yol açabilir. Bir Kyle Katarn, Mara Jade, Revan olmadıktan sonra ben ne anladım SW’dan.. En azından Marvel ve DC sağlam geliyor. Du bakalım nolucek 🙂