Diziler eskiden, gerçekten de diziydi. Hatırlıyor musunuz? Bir dönem Amerikan dizilerinde, “Aman kardeş, uzattıkça uzatalım bak, ekmek kapımız burası” mentalitesi çok hissedilirdi. Araya sokuşturulan lüzumsuz bölümler, bir şey ifade etmeyen tek atımlık konular, birbirlerine bağlanmayan, sadece o hafta işleyen hikayeler… Artık öyle değil. Artık Netflix ve kablolu televizyon çağındayız. Diziler bitecek şeyler olarak kurgulanıyorlar.
Bunun en son örneği de Penny Dreadful. Dizi eleştirel anlamda baya başarılı iki sezon geçirdi. Dizinin ilk sezonunun sahip olduğu Metacritic puanı 70, ikinci sezonu için ise bu ortalama 77. Reyting anlamında da fena değildi dizi. Kanalının en çok izlenen altıncı dizisi olmuş, bu tip işler için gerekli görülen 500 bin izleyici barajını son sezonunda dahi aşmıştı. Ama yine de, üçüncü sezonundan sonrası gelmeyeceği açıklandı. Neden? Çünkü “yaratıcısının anlatacağı hikayeler tükendi“.
Bu sebeplerin en güzeli. Dizinin yaratıcısı John Logan, kararı açıkladı. Showtime’ın başkanı David Nevins de “Artık televizyon böyle bir şey. Yedi sezon yapmak için yedi sezon yapmak zorunda değiliz. Bazı diziler ona uygun, bazıları ise değil” dedi verdiği bir açıklamada. Gerçekten de öyle. Penny Dreadful baya iyi bir dizi olmakla beraber, uzun süre defolarını belli edecek bir hikayeye sahipti. Nefesi hızlı akıyordu, kalbi hızlı atıyordu. Uzasa can sıkardı.
Artık Amerika’da dizilerin böyle bir opsiyonunun olması çok keyifli. Bu bakımdan, Penny Dreadful’un bitecek olması elbette ki can sıkıyor; Eva Green’in performanslarını keyifle izleyemeyecek olmak üzüyor. Ancak bir yandan da olması gerekenin bu olduğunu da biliyor insan. O yüzden, tebrikler John Logan, tebrikler Showtime. Bir sonraki projenizi de merakla bekliyoruz burada, var olun yaşattığınız süpersonik dakikalar için!