Sony Worldwide Studios’un başkanı Shuhei Yoshida’nın geçenlerde Eurogamer’a verdiği bir röportaj, takip ediyorsanız bütün oyun basınına manşet oldu geçtiğimiz haftalarda. Genelde kullanılan tabir şuydu: “Shuhei Yoshida: PS4 neden bu kadar satıyor anlamıyoruz”. Tecrübeli Japon işadamı, şu tabirleri kullanmıştı röportajda:
“Hayal ettiğimizin de ötesinde bir [satış rakamı] bu. Çok mutluyuz. Ama kendi payıma ben biraz gerginim, çünkü ne olduğunu tam olarak anlamıyoruz. Geleceğe yönelik plan yapmak için ürünlerinizin neden sattığını anlamanız gerekir, değil mi? Konvansiyonel düşünce tarzına tamamen aykırı geliştir her şey. Pek çok kişi oyunlara özel donanımların ileride gerekmeyeceğini söylüyordu ama pek çok kişi yine de heyecanlı.
Pazarlama elemanlarımıza neden sattığımızı soruyorum. Halihazırda satın almış insanlara gidiyorlar ve elimize gelen ilk veriler çok ilginç bir bilgi gösteriyor, özellikle de PS3 sahibi olmayan insanların PS4 alma oranları konusunda. Yani PlayStation ailesine yeni dahil olan pek çok müşterimiz var. Ve bazıları da geçmiş nesil konsollardan hiçbirini almadılar, PS3, 360 ya da Wii. Peki onlar nereden geldi?
[Neden şimdi satın aldıklarını] bilmiyorum, evet. İyi bir satış rakamı görür görmez ilk içgüdümüz gelecek satış rakamları konusunda endişeye düşmek, değil mi? Tüm çekirdek oyuncuları tüketiyor muyuz? Eğer şu kadar sayı ünite satarsak, daha fazla ulaşabileceğimiz müşteri kalmaz. Bu çok korkutucu bir ihtimal. O yüzden çekirdek oyuncu olarak saymadığımız müşterilerin kim olduklarını, kimin PS4 aldıklarını ve neden bunu yaptıklarını, PS4 ile ne yaptıklarını öğrenmek istiyoruz ki geleceğe dair biraz daha pozitif bakabilelim. En azından, “Vay, her bir çekirdek oyuncuya satış yaptık” diyebilmekten ziyade.”
Yoshida’nın sorusu çok açık ve net: PS4 kime, neden satıyor ve o insanlar PS4 ile ne yapıyor? Yani nereden geliyor bu değirmenin suyu? Biz bunun cevabını verebildiğimizi düşünüyoruz ve müsaadenizle, tek cümleyle açılışı yapıp, altını doldurmak niyetindeyiz. O cümle de şu:
PS4 sosyal medya çağında doğan ilk konsol neslinin bir parçası. Biraz dolaylı sebeplerle, bu kadar hızlı ve bu kadar çok satmasının sebebi bu.
Önce bir şeyi netleştirelim, PS4 gerçekten de Yoshida’yı paniğe sürükleyecek, üzerinde konuşmayı meşru kılacak denli çok satıyor mu? Evet. Kıyas için herhalde gelmiş geçmiş en çok satan konsol olan PS2’yi alsak, yeterli olacaktır. VGSales wiki’den aldığımız rakamlara göre, 2000 senesinin Mart ayında satışa sunulan PS2, 10 milyon barajına birinci yılının sonunda ancak ulaşabilmişti. PS3’ün bu rakama ulaşabilmesi -geç Avrupa çıkışının da etkisiyle- takriben bir buçuk seneyi buldu. Ama PS4, an itibariyle 10 milyon barajını aşmış durumda ve çıkışının üzerinden henüz daha bir yıl bile geçmedi. Yani evet, gerçekten de objektif olarak PS4 Sony’nin şu ana kadar en finanssal anlamda başarılı konsolu, bu konu tartışmaya açık bile değil.
Peki kalite olarak? Dönemlerine göre değerlendirme yapmak zor, fakat PS1’in CD kullanması, PS2’nin DVD oynatıcı özelliğine de sahip olması ve PS3’ün Blu-Ray sürücüsü ile Cell işlemcisi o zaman diliminde tüketicilere ekstra bir çekim yaratmak açısından önemliydi. Bu tip şeyler rakiplerde de yoksa, her zaman konsolları bir adım öne taşır. Mega Drive’ın 16-bit grafikleri, SNES’in Mode 6 kapasitesi, PS1’in CD’ler sayesinde aşmış sinematik ve ses kalitesi, PS2’nin evde başka işlere de yarayabiliyor oluşu, Xbox 360’ın Live hizmeti ve Wii’nin hareket algılayıcı kontrol sistemi.
PS4’ün bu konuda bir koz olarak kullanabileceği, rakiplerinde olmayan pek fazla şeyi yok. PS3 ve PS4 arasında grafik kapasitesi olarak PS1 – PS2, PS2 – PS3 nesilleri arasında yaşanan kadar keskin bir sıçrama olmadığı da kesin. Yani PS4’e bakıp, bir spesifik şeye “işte bu yüzden satıyor” diye işaret etmek pek mümkün değil. Shuhei Yoshida da bunun farkında. Eğer bu satış rakamına örneğin Nintendo sahip olsa, Reggie Fils-Aime çıkıp “İnsanlar GamePad fikrine ısındı” diyebilirdi. Ya da aynı rakamlara Microsoft ulaşsa, Amerikalı şirket “E Kinect yüzünden” yorumunu yapar, haklı da olurdu. PS4’ü rekabetten sıyıracak spesifik bir şey olmamasına rağmen satışının yüksek olması Yoshida’yı korkutan şey. Yoshida böyle bir şey arıyor, ve bulamıyor. Endişesinin sebebi bu.
Ama endişelenmesin. Zira eski nesillerde olduğu gibi, ürün-tüketici ilişkisinin sadece mağazada kurulduğu dönemin anlayışıyla yaklaştığı için bir sebep bulmakta zorlanıyor. Ne de olsa PS1, PS2 ve PS3 nesillerinde durum böyleydi. Ürünün reklamı yapılır, billboard’ları asılır, oyun basınıyla iletişime geçilir ve en iyisi umulurdu. PS3-360-Wii nesli bu treni böyle işleten son nesildi. Onlar 2006-2007 senelerinde piyasaya çıktılar.
Ve 2007’den sonra dünya çok değişti.
Wii U, hedeflediği kitleyi karıştırdığı ve üçüncü parti desteğini sürdüremediği için bu yarışta üçüncülüğe demirini çok önceden attı, orada da kalmayı devam edecek. Onların kitlesi zaten iki başlıydı: Birincisi, Nintendo oyunlarına hayran çekirdek oyuncular; ikincisi ise Wii’yi sadece Wii Sports için almış ve oyunculukla alakası olmayan amcalar, teyzeler, dedeler, babaanneler. İlk kategori Wii U almak için yeni Zelda’yı, yeni Mario’yu, yeni Metroid’i bekliyor. Bu oyunlar geldikçe o kadro da tam haliyle safını tutacaktır. İkinci kadro ise Wii U ile Arçelik’in yeni buzdolabıyla ilgilendiği derecede ilgileniyorlar. Onlar için Wii bir ev eşyası; adeta bir buzdolabı, DVD oynatıcı, fırın, tost makinesi. Evde bir ihtiyacı karşılıyor ve bozulana kadar da yenisinin alınması, yeni sürümüne güncellemenenin anında yapılması gerekmiyor.
O yüzden onlar bu denklemin dışındalar, zira iki kitlesinin de eti, budağı belli. Ama PS4 ve Xbox One öyle değil. Onlar çok daha değişken bir kitleye hitap ediyorlar, bu yüzden 2007’den bu yana değişen dünyanın daha fazla göbeğindeler.
Bu değişen dünyadan kastımız, sosyal medya elbette. ALS Ice Bucket Challenge videosunda da bahsettik, daha önce de değinmiştik: Artık dünyada herhangi bir şeyi kitlesel seviyede üretenler ve tüketenler arasında bir kopukluk kalmadı. Avengers’ı yapanlar da, izleyenler de aynı video çekme trendinin bir parçası olabiliyorlar. Hakeza bu iki çevre arasındaki ilişki de çok daha organik. Artık üreten insanlar fildişi kulelerinde yaşamıyorlar, onlar da köpekleriyle fotoğraflarını çekip bizlerle paylaşıyor; biz de onlarla paylaşıyoruz. Sadece tek taraflı da değil bu iş, dokunulmaz sandığımız ünlülerden bizi takip edenler, instagram’da like atanlar, retweet edenler çıkabiliyor.
İşte PS4 tam da bu yüzden çok satıyor. Çünkü onların rekabetin içerisinden sıyrılıp, yüksek satış rakamlarına ulaşmasının sebebi bu ilişkiyi doğru kurmuş olmaları. PS4’ün duyurulmasından sonraki ilk E3’ü hatırlayın. Microsoft’un çekirdek tüketicisine ters giden tüm açıklamalarından (Kinect mecburi, Kinect devamlı açık, ikinci el oyun kullanımına izin yok, konsol devamlı online, fiyat yüksek vb.) sonra Sony sahneyi alıp, “ikinci el oyun da oynayabilirsiniz, online olmak zorunda da değilsiniz, isterseniz kameramızı alın istemezseniz canınız sağ olsun” demiş, orada oturan kocaman kocaman adamlara “Sony, Sony” diye tezahürat yaptırmıştı.
Bu tezahüratı sadece oradaki gazeteciler yapmıyordu kuşkusuz. Sonrasında önce oyun basını, sonra onun uzantısı olarak sosyal medya bir anda kendini Sony’nin tarafında buldu. Shuhei Yoshida’nın Twitter üzerindeki sıcak tavrı, Sony bünyesi içerisinde çalışan indie yapımcıların olumlu havaya dair yaptığı açıklamalarla birlikte Sony bir anda mahallenin iyi çocuğuna döndü. Konsol savaşları içerisinde tarafı tutulacak biri oldular ve bu görüş oyunculardan, konsol almadan önce çekirdek oyunculara fikir danışan dış tüketicilere yayıldı.
Ben kendi payıma, hem oyun basını hem de çekirdek oyuncu tanımlarının içerisine düşen bir adam olarak Xbox One’ın oyun kalitesine, konsol olarak kabiliyetlerine ön yargılı olurken buldum kendimi. Ve bu ön yargı, kendisini bana gelip “Abi PS4 mü alayım, Xbox One mı?” diye soran arkadaşlarıma hiç tereddütsüz “PS4” dememle dışavurdu. Aynı şeyi bir sürü çekirdek oyuncu arkadaşımın da yaptığını biliyorum. Çünkü bizim gözümüzde, PS4 gerçekten bizim tarafımızdaydı, o yüzden de onun tarafını tutmakta bir beis görmedik.
İşte PS4 bu yüzden satıyor. Artık tüketici – ürün ilişkisi sadece mağazada kurulmuyor. Sosyal medyayı iş olarak kullanan herkese sorun, cevabı aşağı yukarı bu olacaktır. Artık tüketicinin cebindeki paranın üretici firmaya giderken kat ettiği yolda bir değişken daha var. O da üretici firmanın, müşteri gözündeki konumu. Sony bu konumu iyi kurdu. Aynı Google’ın yıllardır başarıyla yaptığı ve Microsoft’un konsol yarışında geç de olsa anladığı gibi. Bunu korumaya devam ederlerse, bundan sonrasında sıkıntı yaşamyacaklardır.