Geçenlerde Kadıköy’de çizgi romancıları turlamasaydım Marvel’in yeni bir Punisher serisine el attığından hiç haberdar olmayacaktım. “Çizgi romanın haberini çizgi romancılardan almak en doğalı değil mi?” diyebilirsiniz ama maalesef artık o çağda yaşamıyoruz. İlkbahar döneminde yayınlanan Daredevil’in ikinci sezonuyla kendini ana akımın sularına bırakan Frank Castle’ın çiçeği burnunda şöhreti düşünüldüğünde yeni bir çizgi serinin haberinin de internette hızla yayılmasını beklerdim ama öyle olmadı. Gene diğer kodamanların fırtınasında ezildi Punisher, geri dönüşünü işitmek isteyenine bile duyuramadı. Sağlık olsun. Neyse ki çok gecikmiş değiliz, Becky Cloonan’ın yazdığı ve Steve Dillon’ın çizdiği yeni seri mayıs ayında yayına başlamış. Şimdilik elde sadece üç sayı var.

İflah olmaz bir PunisherMAX hayranı olarak Marvel’ın her yeni Castle projesinde önce heyecanla nefesimi tutup sonrasında o nefesi bıkkınlıkta bırakıyorum. Sert ve gerçekçi Punisher hikayelerinden sonra Frankencastle gibi bir uçarılığı bünyem kabul edememişti. 2011 yılındaki yeni seride aradığım gerçekçiliği bulurum sanıyordum ama hikaye ne ara (ve niye) Avengers’a bağlandı hala anlayabilmiş değilim. 2014’te All New Marvel Now ile bu sefer savaş meyanı New York’tan Los Angeles’a taşındı ama mesele mekanda değil yaklaşımdaydı, Marvel bunu inatla öğrenmeyi reddetti (Los Angeles maceraları için buyrun yazımız).

Evet, gidişat pek iç açıcı değil, ancak her şeye rağmen ümidimi yitirmiyorum. Zira 2016 serisi tüm ön yargılarıma rağmen yüzümü güldürmeyi başardı. Hikayenin şimdilik büyük bir renkliliği yok, Castle her zamanki gibi şehirde hakimiyet kurmaya çalışan yeni bir uyuşturucu çetesiyle savaş halinde. Bu seferki farklılık ise rakiplerinden birinin kendisi gibi eski asker olması. Punisher 2016 büyük iddiaları olan bir seri değil, ancak kendinden önceki MAX geleneğini de gölgelemiyor. Hikayenin bazı kısımlarında geçen “Frank Castle zaten bir ölü” mesajı karakterin standart arkaplan hikayesine mi yoksa 2012’de Jason Aaron-Steve Dillon birlikteliğinin sonuca bağladığı MAX serisine mi gönderme bunu da zamanla anlayacağız.

p2

Şu an seriyle igili kesin bir yargıda bulunmak için erken, ancak şu an için bir Punisher hikayesine el atabilecek en iyi ekiplerden biri iş başında, o yüzden belki de biraz tereddütleri geri planda tutmak gerekiyor. Başta Punisher ve Preacher serileri olmak üzere pek çok aykırı işe el atan ve kendine has kara komedisi ile farkını belli eden İngiliz çizer Steve Dillon’ı yeniden sahada görmek kesinlikle büyük bir artı, hatta muhtemelen benim gibi eski hayranları seriye yanaşmaya ikna eden temel etmen bile olabilir. İlk başta gözümüze çarpmayan ama aslında oldukça alışılmadık bir şey ise Punisher 2016’da senaryonun başına geçen isim. Sektördeki genç isimlerden olan Becky Cloonan 42 yıllık Punisher tarihinin ilk kadın yazarı. Cloonan 12 sayılık Demo serisi için Brian Wood ile çalışmaya başladığında henüz 23 yaşındaydı, sonraki yıllarda pek çok projede adını gösteren genç yazar/çizer yeni Punisher’ın ilk üç sayısında şimdilik sınavını verecek gibi gözüküyor. Bakalım ilerleyen aylar neler gösterir.

Uzun lafın kısası bu seriye hazır tazeyken el atabilirsiniz, ritmi iyi tutturursa çizgi roman severler uzun süreden sonra eli yüzü düzgün bir Punisher hikayesi okumuş olacak. Olsun artık, çok bekledik…

p3

Author

Eskilerin dediği gibi: "You must gather your party before venturing forth"

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.