Coğrafya kaderdir. Ama başka ne kaderdir biliyor musunuz? Zamanınız. Doğduğunuz tarih sizin bütün bir yaşamınızı, neyi seveceğinizi, neyi sevmeyeceğinizi, hangi olaya ne tepki vereceğinizi öyle otoriter biçimde belirliyor ki. Karşınızda cadı diye insan yakılsa dizinizi kırıp oturacak mısınız yoksa Twitter’da kampanya mı başlatacaksınız sorusunun cevabı, doğum tarihinizde gizli aslında. Coğrafyanın kader olduğu kadar Hakan Günday‘ın dilinden, burcumuz hatta yükselenimizdir şu coğrafya- jenerasyonumuz da kader. Z jenerasyonu denilince kimden bahsediliyor, bu kişi hangi müzikle, hangi propagandayla büyümüş hemen anlaşılıyor, hele Amerika’da nesiller neredeyse birer tasarım ürünü olduğundan ”Boomer” demek paragraflarca planlanmış ve nüfus arttırmaya yönlendirilmiş bir toplum düzenini” anlatmakla eş değer.

vicx - yanan evYanan evleri ve portre çalışmalarıyla WİCX

Her ne kadar dünyanın geri kalanında değişse de bu dengeler, bir nebze de olsun sosyal durumumuzu kavramamızı sağlıyor bu zaman dilimleri. Ne de olsa X kuşağı dünyanın her yerinde rastlantısal olarak darbe görmüş, Kayıp Kuşak olarak adlandırılan bir nesil, düşünsenize. Ardından Y ve Z kuşakları geliyor, her nesille birlikte daha kötümser, daha intihara meyilli ve daha nihilist gençler yetişiyor. Gittikçe ekonomi ve siyasetten ümidi kesiyorlar, oysa eski nesillerde kısmen devletine sadıklık ve mutluluk var. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra -daha çok Amerika bazında konuşuyorum- yedirilip içirilen bir nesil ve toz pembe bir Soğuk Savaş var, her şey güllük gülistanlık. Sonrasında ise darbe, doğu blokunun çöküşü, ekonomik sıkıntı; hatta daha da ilerlersek iklim krizi var. Dünyanın en zengin evresinde olmamıza rağmen bu zenginliklerden asla payını alamamak, aslında köleliğin filan kalkmadığını, sadece tanım değiştirdiğini ve genelleşip yayıldığını anlamak var, işler iyiye gitmiyor.

Ver seksenleri, sonra masmavi doksanlar

Değişti gerçekler, çelişti masallar

-Da Poet

Eğer baskı normalleşmişse başkaldırı da normalleşir, sokak duvarlarına taşar yani. Başta küçük ve ailevi iken sonraları çok gelişmiş Hip-hop kültürü. Ortada bir haksızlık olduğu, insanların ayrıştırıldıkları aşikar; bu yüzden bir alt kültür oluşturmak, belki zamanında imparatorlukların sancak diye taşıdığı sembolleri duvarlara kazımak istemeleri de normal, çete diye bir şey var (aitlik ve kabullenilme önemli duygular). Sonuçta yasal olarak tanınmayınca yasadışı olarak tanıtırsınız kendinizi. Hem duvarları damgalar, hem size ait bir müzik türü geliştirirsiniz. Sonra belki iş büyüyüp gelişir. Belki bir gün Almanya’dan gelen kasetleri, bu müziği dinleyen basbayağı Anadolulu bir çocuk oturur düşünür, ‘Ben de böyle bir şey yapmak istiyorum,’ der. Bir bakmışsınız rap, en az pop kadar dinlenen bir müzik türüne dönüşmüş bugün.

raku portreRakun’un gözleri fersiz portreleri

Rap deyince aklınıza sanatçı olarak kimler geliyor bilmiyorum, hangilerinin sanat icra ettiğini, hatta rapin sanat olup olmadığını bile tartışabiliriz, sade bir ritim beni tatmin etmiyor diyebilirsiniz, her ne kadar melodik olarak da doyurucu işler çıkıyor olsa da makul bir fikir. Ama bence şiir ciddi bir sanat türüdür. Ve eğer iyi yazılırsa, saniyenin dörtte biri sürede, tek nefeste ağızdan çıkan kelimeler fazlasıyla sanattır. Eğer rapi güfte cephesinde savunmaya devam edersem öyle çok acayip bir şey yazılmasına bile gerek yok derim. Mükemmel derecede edebi veya nizami olmasına gerek yok ki. Sadece ummadık bir yerden çıktığı için bile çok değerli, genç insanlar daha da genç insanlara seslendiği için önemli derim. Hiçbir şirketle anlaşması olmayan küçük bir isim yazdığı için o satırları, beklenmedik biçimde düşündürücü olduğu için güzel. Geri kalan sözler ve ritim sevilmeyebilir, ama bazen koca kitaplar tek cümle söylemek için yazılır. Yeni bir şey söylemese bile, ucundan protest olmayı başarmışsa hele, kafidir bence.canavar , firarda

Görünce insanı titreten çizimleriyle Canavar

Çünkü gençler dinliyor. Popüler rap filan da demiyorum, underground rap diyorum. İnsan ruhunda kıvılcım yaktıran, yumruk kaldırtan tetikleyici Şili’de çekilmiş bir film midir, bir vatan haininin şiirleri midir, yoksa sokakta gördüğü geometrik, rengarenk bir yazı mıdır bilmiyorum. Pek umurumda da değil açıkçası. Bir şekilde, yüksek bütçe, sermaye, omzunda köklü bir şirketin eli olmadan da duyulabilmek; farklı fikirler belirtebilmek yeterince heyecan verici zaten, ”Mona Lisa sanatsa alın, bu da sanat!” diye sergiye pisuvar koyan dadaistler kadar yenilikçi çünkü o kadar yer varken duvara çizmek akıl kârı değil, cebine para girmiyor bir kere.

leo lunatic pandaÇatık kaşlı pandalarıyla Leo Lunatic

Tüm bunlardan da öte, umursanmayı hak ediyor. Çünkü  hızlıca söylenip geçiliyor. Çünkü bakın ben burada çok iyi söz yazdım demiyor, ardından bambaşka nakaratlar, yüzlerce harf geliyor zaten. Bakın burada harika bir çizimim var, görmek için şu kadar ödeyin demiyor kimse. Perspektif yok belki, renk kuramı da yok, aslında doğru düzgün boya bile yok çünkü cepte para yok ama yeni bir ses sokakta gördüğümüz. Umursanmamanın peşin kabulü var zaten.

Neyse nedir adım
Buyrun kimliğe bakın
Bana yeryuvarın dönmek için ihtiyacı yok

-Ağaçkakan

Ne çok dinlenecek ne de çok görülecek duvardaki o eser, sanatçı bunu biliyor. Sıradaki karalamanın ya da duvardaki graffitinin yarını çıkarıp çıkarmayacağı da ayrı bir romantizm, eseri sizden başkasının görüp göremeyeceği de duygusallık. ”Peki nerede bu çizim?” diye sorulsa vakurca ”Artık yok.” diyecek, ya üstü kapandı ya da yıkıldı o bina. Ama böyle daha bir güzel işte çünkü sizi kısa bir anlığını çarpabiliyor, yapılan işin kalitesi umursanmaya değer diye düşünüyorsunuz, ben umursuyorum bu eseri.

mr hure ve pelin çağlarParlak geometrik şekillerle realizm ve detaylılık bir arada: Mr. Hure ve Pelin Çağlar

Andy Warhol nasıl klasik resimleri uçuk renklerle sentezliyorsa, klasik parçaları sample alarak çok güzel rap eserleri de çıkarılabilir (hip-hop kültürü de biraz pop-art ile kesişiyor, değil mi?). Ya da eğer hip-hop kültüründen uzaklaşırsak ve graffiti sanatının akla ilk gelen isimlerinden Banksy‘ye bakarsak, yine bir şeylerin sentezini görürüz. Vietnamlı küçük bir kızın bir eline Mickey Mouse, diğer eline Ronald McDonald‘ın tutuşturulduğunu fark ederiz acı acı, alın size sentez.

banksy - mickey mause

Günümüzde graffiti de rap de daha farklı bir noktada diyebiliriz. Grafiti daha evrensel ve karikatürize bir sanata dönüşmüş, denilebilir. Bunu özellikle Banksy gibi sanatçılar bakımından söylüyorum. Eş zamanlı olarak da rap, çok daha popüler ve geniş bir piyasaya dönüşmüş, bangır bangır dinlenen ”rap”le bunu fark etmek hiç zor değil. Bir yandan da küçük bir kitleye hitap etmeye devam eden sanatçılar var, iyi ki de varlar.

nuka - muralDevasa çalışmasıyla (Da Poet, Kamufle ve Barış Demirel üçlüsünün single kapağını da tasarlamış olan) Nuka

Pek tanınmamış ve tanınmayacak olmaları güzel aslında, istediğini rahatça söyleyebilirler demek bu. Bütün gözler üzerinizdeyken ”Sayın Türk,” diye söze giremezsiniz zaten. ”Bedrettin’e cehalet yongasından urgan biçen kim?” diye soramazsınız. Şarkının başına sonuna Genco Erkal’ın sesinden Bertolt Brecht şiirleri sıkıştıramazsınız.

Şarkı yazdınız veya resim çizdiniz diye ifadenizin alınması filan tatsız şeyler. Ama sanatın çarpıcılığı da tam burada. Önemsenmiyorsa önemseyecek, yasaklanıyorsa yapmaya devam edeceksiniz. Atinalı gençlerin ahlakını bozmak hepimizin birinci vazifesidir -eğer felsefi şiirler yazıyorsanız devam ediniz yani- bu yolda baldıran içmenin ziyanı yok.

——————

Not: Kapak görseli, emarstreet’e aittir.

Author

İstanbul'da yaşıyor, buraya yazacak havalı bir şey de bulamadı. @charles_bourbaki

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.