Geçtiğimiz hafta, 4-5-6 Mayıs 2018’de Karaköy’de enteresan şeyler yaşandı. ÇEK-YAT Yatılı Kısa Film Yarışması‘na 400 başvuru içinden seçilen 50 sinemasever; BAU Galata Kampüsü ve çevresini terk etmeden, uyumak için minder ve koltuklardan fazlasını sahip olmadan, hiç tanımadıkları insanlarla ekip olarak, 48 saat içinde bir kısa film çekmeye çalıştı. Kulakları çınlasın, başardılar da!
ÇEK-YAT‘ta yaşananlar aşağı yukarı şöyleydi:
GOBO Kolektif‘in düzenlediği yarışmanın ilk anlarında verilen pizza partisinde katılımcılar, uygun ekip arkadaşlarını gözlerine kestirdiler. Sonrasında sıkı bir pazarlık süreci başladı: Kafaların uyuştuğu ekip arkadaşları bulmak kolaydı ama ya ekipman? Duygusallığı bir kenara bırakıp eksik ekipmanı sağlayacak birilerini ekibe dahil etmeliydi. ÇEK-YAT’ta ilk gece böyle geçti ve elbette yarışma alanının her yanını dolduran muhabbetlerle. Sonra katılımcılar “sızma usulü”, göze kestirilen ilk rahat yerde uykuya daldı. Tabi güne elle tutulur bir senaryoyla uyanmak isteyenler gecelerini çalışarak geçirdiler.
Sonrası cümbüş! Setler kuruldu, sahneler çekildi, dargınlıklar yaşandı, dostluklar kuruldu ve en nihayetinde kurguya oturuldu. Bunlar yaşanırken Redbull konuk edildi, Nilay Ulusoy ve Tolga Hepdinçler enfes bir söyleşi yaptı, Ekim Benzetsel ve ekibi kulaklarımızın pasını silecek bir caz dinletisi düzenledi, GOBO Kolektif bünyesine katmak istediği katılımcıları darladı. 6 Mayıs günü saatler 19.00’u gösterdiğindeyse süre doldu: 9 ekipten filmlerinin son hali toplandı ve filmler jüriye teslim edildi. Filmlerin gösteriminden sonra “48 saniye konuşmaları” yapıldı, kazanan filmler açıklandı ve kimse çıkıp gitmek istemediğinden sonu gelmez vedalar edildi.
Anlayacağınız ÇEK-YAT’ta gözle görülür çokça keyif ve heyecan yaşandı. Fakat gözle görmenin zor olduğu, her şeyin etrafını sessizce saran bir şey daha vardı ÇEK-YAT’ta: Samimiyet.
Bahsedilen samimiyet herkesin birbirine sevgiyle sarıldığı tarzda bir samimiyet değil elbette. O da yaşandı, yalan olmasın. Ama asıl bahsedilen, insanların tutkularına gösterdikleri samimiyet. Samimiyetle tasarlanmıştı Çek-Yat. Birkaç gencin samimiyetle yenilikçi olma çabasının küçük bir ürünüydü. İnsanlar bu ürüne samimiyetle başvurmuştu, yazdıklarından belliydi. Sonra samimiyetle ekipler kurup samimiyetle çekmeye başladılar filmlerini. Öyle olmasa inanın 48 saatte bir film yapamazlardı. Yaşanan onca aksiliği samimiyetle karşıladılar. Minderlerde dip dibe yatarken isteseler de istemeseler de bir samimiyet vardı tabi ortada. Nihayetinde kazananlar samimiyetle kucakladılar ödüllerini ve kazanamayanlar samimiyetle kucakladılar kazananları. Bu silsileye sebebiyet veren de tek bir ortak noktası vardı bir bina dolusu insanın: Sinemayı, yaratmayı, çabalamayı samimiyetle seviyor olmaları.
GOBO Kolektif benzer ve çok daha farklı tonla şeyle karşınıza çıkmaya devam edecek, Çek-Yat’a katılamadığınıza üzüldüyseniz -söz- o da devam edecek. Siz bunların haberlerine tam buradan ve GOBO Kolektif sosyal medya hesaplarından ulaşabileceksiniz. Ne dersiniz? Güzel şeyler bunlar, değil mi?