Daha önceden The Defenders ve The Umbrella Academy için yapmış olduğumuz ve sizlerin de şahane katılım gösterdiğiniz “soru-cevap” etkinliğini özlediniz mi? Zira biz çok özledik.
Sizinle etkileşime geçerek bir şeyler üretmek, içeriğimizde sizin de tuzunuzun olmasını sağlamak gerçekten hoşumuza gidiyor. Bu amaçla da Twitter’daki kişisel hesabımdan bir tweet attım ve son bir haftadır tüm interneti kasıp kavuran The Boys dizisi için merak ettiklerinizi sormanızı istedim. Şu anda okumakta olduğunuz yazımız da, anlayacağınız üzere, The Boys için spoilersız bir inceleme minvalinde olacak. Hadi başlayalım!
Soran: Powder @powderXI
“Dizinin popüler kültür eleştirisini güzel, yeterli ve tadında buluyor musun?”
Evet! Hem de defalarca kez evet!
Süper kahramanlar, aslında bildiğimiz gibi insanlar değil mesajı, The Boys‘un sekiz bölümü boyunca ilmek ilmek işleniyor. Üstelik bunu da kan, vahşet ve şiddetten bir gram kısmadan yapıyorlar. Zaten böyle bir yoğunluğun olması da, diziyi daha da izlenir kılıyor. Çünkü her şey daha gerçekçi; hiçbir şeye sansür yok. Gözlerinizin gördüğü her şeyi hazmetmek biraz zor gelecek olsa da, hayatın tüm gerçekliğini izleyebiliyorsunuz.
Bir Marvel fanatiği olarak oturup süper kahramanlara olan tutkumu falan sorguladım ciddi anlamda. Propaganda konusunda ellerine su dökemeyeceğimiz bir sektörün varlığı ve buna nasıl da yem gittiğimizi izledim, memnunum. Bir şeylerin eleştirisi yapılacaksa -bu, günümüz süper kahraman popülaritesi üzerine de olsa- aynen böyle yapılmalı.
——
Soran: Işıl Bozkurt @Viserysbozkurt
“Hava olarak Watchmen tarzı mı? O karanlık tonlar, kahramanların pek kahraman olmayışı falan….”
Kesinlikle.
The Boys‘un çizgi romanını okumadığımı söylemeliyim. Ancak bu sektörde çok fazla içerik tüketip yorumlamaktan dolayı bir yerden sonra çizgi romandan nasıl bir uyarlama yapıldığını anlayabilir hale geldim. Genel olarak vermek istediği mesaj, dizide tek başına bile çok başarılı. Popüler kültür eleştirisi yapmak da her yiğidin harcı değildir, malum. Bunu başarabilen de, özellikle şu an popüler olan süper kahraman sektörüne yönelik olan, Watchmen var, sorduğunuz gibi. Başka ne var? Bilmiyorum. Ama Watchmen‘in de HBO’da bir dizisi gelmek üzereyken The Boys‘un böyle bir anti-popülarizm gibi bir temayı şahane işlemiş olmasından ötürü mutluyum. Süper kahramanların göz boyama devri bitti. Devir, “şeytani” gerçeklerin devridir! (Karl Urban’ın “diabolical” lafına siz de tavsınız, kabul edin)
——
Soran: Kartal Legion @kartal_legion
“Millet Kick-Ass tadında bir şey bekliyormuş ama diziye cosplay tadında diye eleştiriler gelmiş. Katılıyor musun?”
Şimdi şöyle bir sıkıntı var; insanların Kick-Ass’ten ne beklediği ve ne aldığı öncelikli meselemiz olmalı. Öte yandan cosplay tadında olmasının da The Boys‘un temasında nasıl bir etkisi olduğu konuşulmalı.
Kick-Ass‘i de seve seve izleyen biri olarak The Boys‘a salya akıttım. Cosplay-vari bir şey aldığını söyleyenlerin, sanıyorum ki biraz düşük kalite olduğunu söylemeye çalışmışlar, genel olarak dizinin ya da çizgi romanın vermek istediği mesajı çok da net anlamadığını düşünüyorum. Zira bu kadar parlak, cafcaflı, göze batan kostümlerin veya güç gösterilerinin olması, zaten The Boys‘un da tiye aldığı bir şey. Yanılıyor muyum?
——
Soran: Krbbr @jystck
“Dizi, süper kahramanlar üzerinden insanların ne kadar aç gözlü olduğunu ve ellerinde güç olduğunda her şeyi yapan mahlukatlar olduğunu anlatıyor, katılıyor musun?”
Hepsi için geçerli olmasa da mesaj doğru. Büyük güç, sadece büyük sorumluluk getirmiyor; aynı zamanda da büyük ölçüde yozlaştırıyor. Zira bu yozlaşmayı da kusursuz işlemiş The Boys. Ha, aralarında yine bildiğimiz türden Doğrucu Davut tipler de var, kabul ediyorum. Ama zaten bu yozlaşmayı eser miktarda yansıtabilmek için böyle bir klişeye de ihtiyaç vardır her zaman.
——
Özet geçmem gerekirse: BU DİZİYİ KESİN İZLEYİN. 2019 senesi için favori dizilerim arasına girdi kendisi, daha çok olsa da izlesem dedirtti. Mesajı, oyunculukları, hiçbir şeyden sakınmayışı ve ele aldığı meseleler bakımından her bir geekin tüketmesi gerektiğini düşündüğüm bir içerik.
“Çizgi romanını okumadan diziye başlasam mı?” diye ikilemde kalan bir arkadaşımın son dakika ayak-üstü sorusuna da ithafen yazımı şöyle bir cevapla sonlandırmak istiyorum: Çizgi romanları okumanıza çok da gerek kalmamış gibi duruyor, zira dizi tek başına bile inanılmaz bağımlılık yaratan cinsten. Öğrendiğime göre de çizgi romana oranla görebileceğiniz en büyük değişiklik, Simon Pegg’in dizide Hughie’nin babası olarak yer alması. Zira kendisine inanılmaz derecede çok benzeyen karakter, Hughie’nin çizgi romandaki karakteri imiş. Ancak dizide Hughie’nin babası olarak tatlı bir easter-egg bırakmışlar sanki, çok hoş olmuş.
Ha unutmadan, spoilerlı yazımız da yolda, meraklanmayın!
1 Comment
Çizgi Romana göre daha soft kalmış … ÇG ye göre ilerlese herşey dizi daha ilk bölümden kesin yayındna kaldırılmış olurdu …Tr de The Boys u okuyan kitle sınırlı sayıdadır ve Diziyi izleyenlerin büyük bir kesimi de ÇG yi okumadan izleyecekler ve doğru düzgün bir şey anlayabileceklrini de sanmıyorum