Efsane tabiri bazen çok kolay kullanılabiliyor. İnsanlar çok sevdikleri bir şeye hemen bu sıfatı yapıştırabiliyorlar. Ama bazen de öyle şeyler çıkıyor ki karşınıza, efsane tanımını size yeniden hatırlatıyorlar. Alan Moore zaten efsane bir yazar, ona şüphe yok. Kendisinin pek çok yazdığı eser, Watchmen, V for Vendetta hepsi de efsane işler. Ama bugün The Killing Joke’u tekrar okuyunca, efsane kavramı kafamda bir kez daha tanımını buldu. Batman yaratılmış en muazzam, en mükemmel, en efsane çizgi roman kahramanlarından bir tanesi. Kendisinin efsane sayılabilecek pek çok hikayesi var. Ama kendisin görece az yer aldığı bu çizgi roman, belki de en efsane hikayesi. Joker pek çoklarına göre gelmiş geçmiş en iyi kötü adam. Kendisine hakkıyla bu sıfatı kazandıran pek çok efsane hikaye var. Ama başrolünü oynadığı bu eser, belki de en efsanesi.

Açıkçası “The Killing Joke”u ilk okuduğumda bende bugün hissettiğim duyguları uyandırmamıştı. Belki orjinalini okumuş olmam, belki o dönem İngilizce’min yeterli olmaması, belki de bugün sahip olduğum çizgi roman donanımına o zaman sahip olmamamdan kaynaklı bu eserin değerini tam anlayamamışım. Yeni jenerasyon, bu yazıyı okuyanlar benim düştüğüm hataya düşmesinler, bu eserden ilk anda ne beklemeleri gerektiğini ve nelere dikkat etmeleri gerektiğini paylaşayım istedim. Hikaye açısından spoiler içermemesi için gayret göstereceğim, daha çok anlatılmak istenene odaklı bir yazı yazmaya çalışacağım. Siz de ona göre okuyun lütfen.

TheKillingJoke

Şimdi “The Killing Joke”un bugün size bahsedeceğim versiyonu, JBC tarafından dilimize çevrilen “Batman: Öldüren Şaka – Özel Edisyon” hali olacak. Çizgi roman ilk olarak 1988 yılında Alan Moore tarafından yazılmış, Brian Bolland çizilmiş ve John Higgins tarafından renklendirilmişti. O halinin pek çok kişide yeri ayrıdır eminim. Bu sürüm ise 2008 yılında, orjinal çizer Bolland’ın tekrar renklendirmesi ve kalın kapak ile yeniden basılan hali. Haliyle görseller günümüze daha uygun duruyor ve Joker’in orijin hikayesi de daha etkileyici hale getirilmiş. JBC sürümü de orijinaline uygun olarak kalın kapak ile geliyor.

Neyse yüzeyselliği boşverelim, içeriğe gelelim. Şimdi bu çizgi roman şimdiye kadar incelediğim çoğu hikayeden çok daha az sayfadan oluşuyor ve çok daha kısa sürede okunabiliyor. Ama hikayesinin derinliği ve etkileyiciliği kesinlikle bu açığını gideriyor, ki siz de eminim birden fazla kez okuma isteyeceksiniz. Hikayede birbiri içine geçmiş iki ana noktamız var. Bunlardan birincisi Joker’in hapishaneden kaçması ve bir hinlikler peşinde koşması, diğeri de hikaye sırasında flashbacklerle ve farklı renk tonuyla verilen Joker’in orijini. Orijin ile başlayalım.

the-killing-joke-or-the-dark-knight-returns-what-is-the-best-batman-graphic-novel-of-all-475709

Yiğitcan bir yazıda Joker’i bu kadar başarılı kılan unsurlardan birinin geçmişinin, kimliğinin bilinmez olması demişti. Buna yüzde yüz katılıyorum. Hatta Heath Ledger’ın Joker’inin ağzındaki yaralarla ilgili farklı hikayeler anlatmasının karaktere getirdiği derinliğin de bunu desteklediği görüşündeyim. Ama her genellemede bir istisna olur ya, işte bu olaydaki istisna da bu. Joker’in orijini öyle güzel kullanılmış ki, bu yukarıdaki teze tamamen tezat olmasına rağmen, karaktere hiç bir zarar vermediği gibi, hikayeyle de öyle güzel bağdaştırılmış ki, hayran kalıyorsunuz. Bu hikaye Joker’le empati kurmanızı sağlıyor, bu hikayedeki manyaklığını anlaşabilir hale getiriyor ve daha da önemlisi final kısmını çok daha güçlü ve sert hale getiriyor.

İki hikayemiz de temelini deliliğe dayandırıyor. Orijin bu noktada delirmek için bir kötü gün yeter derken, ana hikayemiz o delilikle nasıl mücadele edeceğimizi anlatıyor. Bu temel içerisinde Joker’in deliliğini, uçlarda olmasını öyle güzel bağlıyor ki yazarımız, gelmiş en geçmiş en kötü adam sıfatını neden kazandığını alenen anlayabiliyorsunuz. Joker’i bu kadar güzel tanımladığı için hikayede daha az yer alan Batman ile ikisinin sonsuz savaşını da kusursuz bir şekilde resmediyor. Zaten açılış karesi ve bitiş karesinin aynı olması bu sonsuz döngüye inanılmaz bir sembol olarak yer almış.

09d67318997cfc99e8-47

Sadece orada da kalmıyor. Batman’in akıl sağlığı, onun da en az Joker kadar deli olduğuna dair son derece ciddi ve düzgün tespitlerde de bulunuyor. Hatta Joker ve Batman’in birbirine ne kadar benzediği ve bunu dayandırdığı ikisinin de “kötü bir gün”ün ardından aldıkları hal ve sonuçta bir aynanın iki yüzü oldukları şeklindeki yaklaşımıyla kahramanımıza çok farklı bir yön de kazandırmış oluyor. Hikayenin ahlak pusulası olarak da Jim Gordon yer alıyor. Onun hikayenin sonundaki tercihiyle yazarımız mesajını vererek Joker’in neden kötü adam olduğunu yüzümüze vurarak ana hikayeyi sonlandırıyor. Tabii bu mesaj en sondaki Brian Bolland tarafından yazılmış ana hikayeyle tamamen bağımsız “Innocent Guy (Masum Adam)” hikayesiyle bir tezat oluşturuyor, ki o hikaye bile başlı başına bu çizgi romanı almak için bir sebep.

Hikayenin kendi içindeki başarısı dışında DC evrenine de sağlam etkileri olduğunu söyleyebiliriz. Barbara Gordon’ın durumu en barizi tabii ki. Oracle’ın doğuşuna ve yeni yeni Batgirl’ler görmemize sebep oldu bu hikaye onu bir kenara koyuyoruz. Bu hikayeden kısa süre sonra çıkan “Death in the Family” hikayesiyle birlikte Joker’in ve Batman’in ilişkisini de bambaşka bir yere getirdi. Red Hood karakteri ve Joker’in orijini de sonraki pek çok hikayede bu temel üzerinden derinleştirilmeye devam edildi.

09d67318997cfc99e8-17

Kendisinden sonra gelen pek çok çizgi romana da ilham kaynağı oldu bu eser, ki bunların arasında Dark Knight Returns gibi bir başka efsane de mevcut. Burada çizilen Joker portresi, Burton’ın ve Nolan’ın filmlerine de ilham kaynağı olacak, buradaki Joker’e yakın bir karakter yaratmaya çalışacaklardı. Çok yakında animasyon olarak, hem de Mark Hamill’in sesinden bu hikayeye bir de hareketli resimler şeklinde göz atacağımızı da hatırlatayım.

800 küsur kelimedir anlatmaya çalışıyorum ama bir şeyleri atladığımdan kesinlikle eminim. Dediğim gibi altı çok dolu ve benim anladıklarım/anlattıklarım dışında pek çok farklı bireye farklı şeyler de anlatabilecek bir hikaye “The Killing Joke”. Her çizgi roman okuruyum diyenin arşivinde mutlaka bulunması gereken bir eser olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum. Şimdi hemen bu zamansız klasiği alın, tekrar okuyun ve bundan sonra bir şeylere efsane demeden önce tekrar düşünün bence.

Author

A Man Who Walks Alone... @tutkutuzlu

1 Comment

  1. Spoiler vermekten çekinerek hiçbir şey yazmamak gibi olmuş. Metin asla sorunun cevabını vermiyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.