280 tane Spider-Man aynı filmde ve hepsi izlemeye değer.
Spider-Man Across the Spider-Verse vizyona girdi ve çok şükür No Way Home’dan sonra unuttuğumuz; Spider-Man’in ne olduğu fikrini bu filmle tekrar hatırladık. Bir Spider-Man filmi olarak da bir animasyon filmi olarak da filmi beğendik. Sevene sevmeyene herkese tavsiye edebiliriz hatta gelin, spoiler da vererek kısa bir Spider-Man: Across the Spider-Verse incelemesi ile tavsiye edelim.
Bundan beş sene önce Spider-Man: Into the Spider-Verse vizyona girerken; geniş kitleler tarafından şimdiye kadarki en iyi Spider-Man filmi sayılacağını da o sene en iyi animasyon dalında Oscar alacağını da tahmin etmezdik. Birçok kişinin aksine çoğumuz şimdiye kadarki en iyi Spider-Man filmi olduğunu düşünmemekle birlikte animasyonun renk patlamalarından ve görüntünün düşük frame‘le akmasından Spider-Man için bu kadar civcivlenmenin fazla olduğu fikrindeydik. Şimdi gözümüz mü alıştı yoksa No Way Home’un vasatlığından iyi senaryo görmeye acıktık bilmiyoruz ama Across the Spider-Verse her yönden kendine hayran bıraktı.
Coming of age örgüsü de olmayacak kişiye âşık olmanın dramı da zor olan kararı verip herkesin karşısında durmanın yükü de Miles’ın üzerindeydi ve her bir mesele de kendi içinde derinlikli olmayı başarıyordu ki Peter Parker‘ı da böyle sevmiştik. Anne-babası, büyüyen oğullarının kendilerinden bir şeyler sakladığını düşünüp onun için endişeleniyordu. Gwen, sevdiğini kaybetmenin travmasını atlatamamış ve tekrar kayıp yaşamaya gücü olmadığını düşündüğü için Miles’a mesafe koyuyordu. Peter, sırf Miles gibi bir çocuğu olmasını istediği için baba olmaya karar vermişti ama şimdi Miles’tan bir şeyler saklamak zorunda kalıyordu. Miles, hepsine karşı ve her durumda doğru olanı yapmak istiyordu.
Kendince farklı özellikleri olan yüzlerce Spider-Man gördük. Tabii toplasanız bunların on tanesi karakterizasyon gösteriyordu. Miles’ın hepsine birden rest çekip kendi kararını verme konusundaki ısrarı; Spider-Man olmanın ne olduğunu harika bir şekilde gösteriyordu. Spider-Man, sadece önleyemediği bir kaybın vicdani yükü yüzünden kahramana dönüşen bir karakter değildi. Her zaman kendi doğruları olan ve her seferinde; bir dakika burada bir şeyler yanlış dediği için kafasına belalar açan bir karakterdi, kimsenin sözüne boyun eğmezdi. Burada kendi varyantlarının arasında bunu yaptı ve sadece bir algoritma böyle söylüyor diye babamın hayatını kurtarmaktan vazgeçmeyeceğim dedi.
Bunun sonucu ne olacak, Miles babasını kurtaracak mı veya Miguel haklı çıkacak mı bilmiyoruz çünkü film tak diye ortadan kesildi ve cliff-hanger ile bitti. Umarız üçüncü filmde Infinity War’un bizi çıkardığı yükseklikten Endgame’in yere çakması gibi bir düşüşle karşılaşmayız. Hayalimizdeki senaryo; Miles’ın, Gwen’in topladığı Spider-Man varyantlarının yanında, Dünya 42‘deki kendiyle de ekip olup Miguel’in ve sonra da Spot’un karşısına çıkması. Tabii teorilere girecek olursak işin içinden çıkamayız ki filmde gördüğümüz cameo’ların da haddi hesabı yoktu. Tobey Maguire’ı ve Andrew Garfield’ı kendi filmlerindeki sahnelerle gördük. Venom filmlerindeki bakkal sahibi kadını gördük. Donald Glover’ı evrenlerin birindeki Prowler olarak gördük lakin Tom Holland’ı bir türlü görmedik.
Spider-Man Across the Spider-Verse, süper kahraman furyasının gözümüzde gönlümüzde gitgide eridiği dönemlerde gönlümüzde çiçek gibi açtı. Üçüncü filmin uzun bir ara vermeden, bir sene sonra gelecek olmasından da oldukça mutluyuz. Umarız diğer kahraman filmlerinde de en azından bu kadar bir derinlik görmeye tekrar başlarız. Memnunuz, mutluyuz ve devamını istiyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz?