Bundan sadece birkaç gün sonra, 2015 yılında Force Awakens ile başlayan yeni nesil Star Wars üçlemesi bitecek. Beş yıl boyunca dilimizden düşürmediğimiz bu macera, yılın son günlerinde nihayete erecek. Force Awakens filmiyle umutlandığımız, The Last Jedi filmiyle umutlarımızın yerini hayal kırıklıklarının aldığı Star Wars üçlemesi Rise of Skywalker filmiyle son bulurken, artık ne umudumuz var ne de hayalimiz. Sadece bu acımızın bir an önce son bulmasını ve bir daha seriye dönüp bakmamayı diliyoruz. Ama yine de filmin adının önünde Star Wars olması onu bizim için değerli, konuşulmasını da gerekli kılıyor. Bu yüzden bugüne kadar çıkan bütün Star Wars: Rise of Skywalker fragmanlarını topluyoruz ve hepsi hakkında konuşmaya başlıyoruz.
Tabii bu filmi tam olarak konuşmak için öncesinde ne yaşadığımızı bir hatırlamamız gerekiyor. Ne oldu da Star Wars’u kutsalı olarak sayan geekler, Star Wars filminin çıkmasına günler kala bu kadar hissiz, bu kadar heyecansız hale geldi, onu bir konuşalım. Bildiğiniz gibi beş yıl önce çıkan Star Wars: The Force Awakens filmi, yeni jenerasyonun sinemada izleyeceği ilk Star Wars filmi olma özelliğini gösterdiği için büyük bir önem arz ediyordu. Bu yüzden hepimiz eski bir dosta kavuşur gibi biletlerimizi aylar önceden aldık, orijinal üçlemeyi ve prequelleri izledik, sinema salonlarının yolunu tuttuk.
Şimdi girişi böyle yaptığıma bakmayın, Force Awakens gayet güzel bir başlangıç filmiydi, en azından biz öyle sanıyorduk. Ama filmin bu kadar güzel olmasının sebebi A New Hope filminin neredeyse aynısı olmasıydı. Neredeyse hiçbir risk almadan iyi bir başlangıç filmi yapan J.J. Abrams, hayatımıza yeni soru işaretleri sokarak bizi devam filmleri için heyecanlandırmayı da başarabilmişti. Kylo Ren, Rey, Snoke kimdi? Özellikle yapımcı ve yönetmenlerin filmden sonra yaptıkları, “Snoke öyle bir adam ki var ya üüüf” ya da “Kylo Ren ve Rey arasında öyle bir bağ var ki aman aman” tarzında açıklamalar, bizi ikinci ve üçüncü filme heyecanlandırdı. Ama gelin görün ki daha sonra The Last Jedi filmi çıktı ve biz heyecanlandığımız için aptal durumuna düştük.
Dediğim gibi ilk film risksiz ama güzel bir filmdi. Başlangıç için kendisinden beklenenleri yaptı ve bitti. Ama The Last Jedi, kendisinden beklenen hiçbir şeyi doğru dürüst başaramadığı gibi bütün Star Wars evrenine edilmiş bir hakaret olarak kaldı. Kendinden önceki Force Awakens’ın hiçbir hikayesini devam ettiremedi, bu da yetmezmiş gibi bir de sonraki filme dair hiçbir heyecan unsuru bırakmadı. Hani bizim teoriler yazdığımız, yapımcıların “Üff Snoke var ya aman aman” dediği Snoke, adeta tek bir kılıç darbesinde ortadan ikiye ayrıldı. Bence bu hareket o kadar salakça düşünülmüştü ki üçüncü filmdeki boş kalan kötü adam kadrosuna Palpatine’i geri getirmek zorunda kaldılar. Ve böylece işte buradayız. Bu seri için yaratılan kötü adamın ikinci filmden öldüğü, baş karakterlerin bir türlü meraklandıran bir hikâyeye kavuşmadıkları ve ana hikâyenin kesinlikle olmadığı bir serinin üçüncü filmine birkaç gün uzaktayız.
Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa geçtiğimiz Nisan ayında yayınlanan ilk fragmana, bir çöl gezegeninde kendisine doğru uçan bir uçağa Rey’in atladığını görerek başlıyorduk. Bu çöl gezegeni şimdilik aklınızda bir yer tutsun daha sonra değineceğiz. Burada pek tabii yapımcılar bizlere artık Rey’in eski Rey olmadığını, antrenman yaptığı ve geliştiğini söylemeye çalışıyordu. Ama biz bu kızın eline ilk defa ışın kılıcı aldığında, evrenin en büyük Jedi’ından eğitim almış Kylo Ren’i yendiğini hatırlamış ve “Aman canım ne gerek var salın kızı yok etsin her şeyi tek başına” demiştik. Öte yandan filmin ilk fragmanı olma özelliği gösteren bu videonun sonunda Death Star’ın kalıntılarını görürken “Hiç kimse bir yere gitmez” repliğiyle beraber Palpatine’in gülüşü duymuştuk. Böylece filmde Palpatine’in olacağı resmen açıklandı ve biz de gönül rahatlığıyla bir efsaneyi daha mahvedeceklerini, ilk elden öğrenmiş olduk.
Bu fragmandan yaklaşık dört ay sonra yayınlanan ikinci fragmanda savaş sahneleri, çölde yaşayan bir halk ve son olarak karanlık tarafa geçen bir Rey gördük. Tabii bütün her şeyin haricinde en çok Rey’i konuştuk, Rey’in karanlık tarafa nasıl geçeceğine dair teoriler ürettik. Bu teorilerden bazıları bunun bir rüya ya da illüzyon olduğunu, bazıları gerçekten yaşandığını söylüyordu. Ama aralarında en çok öne çıkan teorinin Rey’in bir klon olduğu ve tıpkı kendisi gibi bir klon olan ama karanlık tarafta olan Rey ile savaşacağı teorisiydi. Bütün bu teorilerin haklı çıkıp çıkmadığını, film vizyona girince anlayacağız. Gerçi söz konusu yeni üçleme ile ilgili teori üretmenin ne kadar ahmakça bir davranış olduğunu daha önce gördüğümüzden fazla da havaya girmiyorum. Belki de Rey başından beri Direniş’i, Palpatine’in ayağına getirmek için uğraşan bir Sith’dir. Kylo Ren de böyle bir gerçeğe dayanamaz ve bir anda iyi tarafa geçerek günün kahramanı olur, kim bilir?
Bütün bunları bir kenara bırakıp Disney’in üzerimize fırlattığı bir sürü TV spotlarına geçelim. Bunun için tek tek hepsini konuşmak yerine daha derli toplu bir tema üzerinde gruplar halinde konuşmaya çalışacağım. Öncelikle daha önceden bahsettiğim şu çöl gezegeninden başlayalım. İlk fragmanın başlangıcında tanıştığımız bu çöl gezegeni, Poe, C-3PO ve Finn’in Stormtrooperlar, Rey’in ise bir savaş uçağı tarafından kovalandığını gördüğümüz sahnelere ev sahipliği yapan gezegen. Muhtemelen Poe’nun, TV spotlarında kullandığı “Yalnız değiliz. Eğer liderlik edersek iyi insanlar bizimle savaşır” repliğindeki insanlar da bu gezegende yaşayan insanlar. Ayrıca TV Spotlarından bir tanesinde Kylo Ren’in de boş durmadığını ve özel siyahlara bürünmüş şövalyeleri ile birlikte bu gezegene iniş yaptığını görüyoruz. Şimdilik bu şövalyelerin ne gibi güçleri olduğunu bilmesek de kendilerinin Güç’ü kullanabildikleri söyleniyor. Tabii bizim aklımıza hemen “Madem o kadar güçlüler neden bu filme kadar onları görmedik?” diye sorular gelmiyor. Çünkü neden kullansınlar yani, değil mi? Hiçbir sebep göremiyorum.
Filmimizin en önemli mekânı ise muhtemelen bütün önemli olayların geçeceği, Death Star’ın kalıntılarının da olduğu su ya da buz gezegeni. General Palpatine’in tahtının bulunduğunu düşündüğüm bu gezegen, Kylo Ren ve Rey’in son savaşlarının geçtiği, muhtemelen bir sürü twiste konukluk edecek bir gezegen. Burada muhtemelen yapımcıların bütün bir üçlemedeki planları ortaya çıkacak ve biz de ya özür dileyeceğiz ya da büyük küfürler edeceğiz. Snoke’un gerçekte kim olduğunu, Rey’in bir klon olup olmadığını, Palpatine’in bütün o yıllar boyunca ne yaptığını, hep bu gezegende öğreneceğiz.
Bütün bu fragmanlarda gördüğüm kadarıyla serinin üçüncü filmi, diğer filmlerden çok daha büyük uzay savaşlarına sahip olacak. Benim bunların arasından özellikle seçtiğim üç sahne var. Birincisi Poe’nun düşen bir savaş uçağının ardından çığlık atması. Bu sahne, yönetmen J.J. Abrams sonunda yeni nesilden birini öldürmeye cesaret mi buldu sorusunu aklıma getirdi. Biliyorsunuz The Last Jedi filminde Rose Tico, yaptığı salakça bir hamleyle hem Finn hem de kendi ölümüne davetiye çıkarmış ama ikisi de ölmemişti. İkinci sahne nispeten garip bir sahne çünkü yeşil bir duman içindeki uzay canavarını barındırıyor. Bu sahnenin serinin son filminde neye hizmet ettiğini, nasıl bir anlam çıkartmamız gerektiğini tam olarak anlayamadım. Uzay savaşlarında dikkatimi çeken üçüncü sahne ise pek tabii uzay gemisinin üstünde, yanlarında BB-8 ile koşan atlılar… Çünkü neden olmasın?
Son olarak orijinal üçlemenin ölüsünü yemeye doymayan Disney, artık işin iyice cılkını çıkartarak Star Wars: Rise of The Skywalker “Legacy” isimli bir TV spotu yayınladı. Sanki ilk iki film ile güzelim seriyi herkes için kötü bir hatıra olarak bırakmamış gibi hâlâ utanmadan orijinal üçlemenin ve prequellerin ekmeğini yemeye çalışıyor. J.J. Abrams bununla da kalmıyor ve Rey’in iki Stormtrooper’ın üzerinde Jedi Zihin Oyunu’nu kullanmasını göstererek kendince paralellikler yakalamaya çalışıyor. “Abim sen ilk filmini komple A New Hope’dan çaktın be, hâlâ neyin paralelliğinin peşindesin?” diye sormuyorlar tabii.
Sizin de anlayabileceğiniz üzere Star Wars: Rise of The Skywalker filmine en ufak bir heyecanım yok. Tamam filmi henüz izlemedik ama perşembenin gelişi biraz da çarşambadan bellidir, öyle değil mi? Her ne kadar birçoğunuzun fikrinin benimle aynı olduğunu bilsem de yine de sormak istiyorum; Star Wars: Rise of The Skywalker filmi için heyecanlı mısınız? Yoksa siz de seri sona erdiği için mutlu musunuz benim gibi? Yorumlara yazın, bilelim.