O kadar mutluyum ki, müjdemi nasıl isteyeceğimi bilemiyorum sevgili Geekyapar okuyucuları! Bizim çocuklar geri döndü! Hem de artık daha büyük bir çete ile. Durun ben daha fazla şey söylemeden siz fragmanı bir izleyin, gelin; hemen konuşalım.
İlk sezonu bir Dungeons & Dragons oyununun etrafına kuran Stranger Things, yarattığı atmosfer ve bir dönem dizisi olmaktaki başarısıyla herkesin beğenisi toplamıştı hatırlarsanız. İlk sezonu taklit etmekten kaçınmak için 27 Ekim’de ikinci sezonu için “Cadılar Bayramı” temasıyla görücüye çıkan dizi; üçüncsü sezonu için de “4 Temmuz” fişeklerini yakmış gibi gözüküyor.
Fragman, Dustin’in eve dönüşüyle başlıyor. Dustin’e sürpriz yapman için Eleven’ın özel gücünden yardım alan çetede eksik yok; fazla var. Özellikle Max ve Eleven’ın kız kıza takılmaktan büyük keyif aldıkları şimdiden belli. Ama sizin de gözünüze çarpan şeyi hemen söylemek istiyorum. Bu çocuklar büyümüşler yahu! Kocaman olmuşlar bildiğiniz.
Gözümüzün önünde büyüyen yavrucaklarımızın üzerine her çocukluk arkadaşının korktuğu travma çöküyor; dağılma korkusu. Özellikle Max ile Lucas’ın ve Eleven ile Mike’ın ilerleyen arkadaşlıkları, Will ile Dustin’in yalnız kalmasına dolayısıyla eski günleri özlemelerine yol açmış gibi. Hele o Lucas’ın “Artık büyüdük, ne yani bütün hayatımız boyunca bodrumda oyun oynayan çocuklar olarak mı kalacağımızı düşünüyordun?” lafları ta benim canım acıttı. Çok değiştin be Lucas, kıyak arkadaşmışsın, helal olsun.
Bizim çocuklar kendi iç işlerini çözmeye çalışırken diğer karakterler de boş durmamış. Nancy ve Jonathan’ın ilerleyen ilişkisini bir yanda izlerken diğer yandan da eski defterleri tekrar açan Joyce ve Jim ikilisini görüyoruz. Artık bu iki ilişkinin de olmaması için bütün engellerin kalktığını varsayarsak güzel şeyler olabilir gibi gözüküyor.
İkinci sezon aramıza çok havalı bir şekilde katılan ama bütün gereksizliğiyle oradan oraya gezen Billy’e için ise yönetmenler “Abi biz bu adamı yeterince seksi gösteremedik. Bu cankurtaran olsun, bir de havuzun kenarında gereksiz gereksiz gezsin.” demiş olacak ki, tam olarak bunu yapmışlar. Yine havuz başında; böyle bir gözlük takmalar, ağır çekim yürümeler falan. Hiç de kıskanmıyoruz, sizsiniz kıskanç.
İkinci sezonun bizde bıraktığı en güzel şeyi soracak olursanız, ben duygusal olarak net bir şekilde Dustin ve Steve arkadaşlığı derdim herhalde. Dustin’in geçen sezon başlayan yalnızlığı, onun Steve ile küçük bir takım arkadaşlığına sürüklemiş, ilk başta mecburiyetten olan bu arkadaşlık daha sonra güzel bir dostluğa dönmüştü. Bu dostluk, üçüncü sezonda daha da ilerlemiş gibi gözüküyor ve açıkçası buna deli gibi heyecanlanıyorum. İlk sezon sevsem mi, nefret mi etsem bilemediğim Steve’in, ikinci sezonda bu kadar seveceğim aklıma bile gelmezdi. Dustin’le beraber kendilerine özel selamları falan var ya çok tatlı!
Tabii Stranger Things deyince her şeyin pembe olduğu bir dünya hayal etmemiz imkansız. Öncelikle şehirde Max ve Eleven’ın da gezdiği bir alışveriş merkezi açılmış ve bu bütün Hawkins halkını rahatsız etmiş gibi. Bu yüzden eline geçirdikleri kartonlarla yeni alışveriş merkezini ve belediye başkanını protesto ediyorlar. Ayrıca her ne kadar kendisine gereksiz desem de Billy’nin duş alırken kolunda bir yara olduğunu görüyoruz. Bu da Ters Dünya’dan bir salgının mı yayıldığı sorusunu aklımıza getiriyor. Bir karnavaldaki ayna odasında gibi gözüken silahlı adam, Eleven’ın Ters Dünya’ya olan görüleri ve tabii ki karşımıza çıkan yeni canavarımız bu sezon da ekibimizin başının dertten yine kurtulmayacağına işaret ediyor.
Açıkçası heyecanlanmam diyordum ama yine heyecanlandım. Üçüncü sezonun çıkacağı 4 Temmuz tarihine kadar beklerken Dustin’in başına bir şey gelmemesi için dua edeceğim. Siz ne diyorsunuz Stranger Things’in üçüncü sezonuna? Heyecan var mı heyecan?
