Star Wars: The Last Jedi ufuktan bir titan gibi yaklaşırken, hayatının belli bir dönemi ya da noktasında Star Wars dünyasına değinmiş herhangi bir insanın heyecanlara kapılmaması mümkün mü? Ne hissediyor olursa olsun insan, son yıllarda nereye evrilmiş olursa olsun bir kişilik olarak; Star Wars diyor biri ve naifliğimize geri dönüveriyoruz. Star Wars bu. Star Wars. Her seferinde kandırılacak olsam bile yine gözlerimi dört açar girerim sinema salonunda.
E hazır The Last Jedi’a günler kalmış, hazır ilk intibalar çağlayarak ve coşarak gelmiş, dönüp bir eski filmlere bakalım. Star Wars’ın bu dakikaya kadar çıkmış dokuz filmi, fena hâlde bir sübjektif sıralamayla huzurlarınızda. Sizinkiler de aşağıda, Muhit’ten yorumlarda!
Buyurun!
9, STAR WARS: CLONE WARS
Şimdi yapacak bir şey yok, bu filmi vizyona babam sokmadı. George Lucas bizzat ilgilendiği animasyon dizinin ilk bölümlerini bir sinema filmi olarak yayınlamaya karar verdiyse, bizim de listeye almak gibi bir mecburiyetimiz var. Fakat bir yandan dokuzuncu sıraya da aldığımız için pişman değiliz, zira Clone Wars’ın varoluşunda bir problem var. Diziler ilk bölümlerinde kendilerini bulana kadar biraz saçmalarlar, vakit geçtikçe otururlar. Clone Wars da gerçekten zaman aktıkça kimliğini keşfedip, keyifli bir eser hâline geldi. Ancak çıkış filmi karmakarışık, anlamsız ve çok unutulabilirdi. O yüzden de listemizi açar oldu.
8, STAR WARS: THE FORCE AWAKENS
Hiç de kibarlık falan etmeyeceğim. The Force Awakens ile ilgili kesinlikle “Ama it savaşı sahneleri çok iyiydi” ya da “BB-8 ne kadar tatlıydı” gibi hafifletici cümlelerim de yok. 250 milyon dolar bütçeli bir filme iyi gözüktüğü için de övgü düzmek istemiyorum. The Force Awakens iki büyük günahtan yanması gereken bir film benim gözümde. Biri A New Hope’un karbon kopyası olması. İkincisi de Star Wars haşmeti nedir, nasıl yakalanır fikri olmaması. Sekizinci sıramda.
7, STAR WARS: EPISODE II – ATTACK OF THE CLONES
Yine burada övmek gerekiyor, Attack of the Clones’un politik entrikaya ürettiği akıllı enerji çok başka. Bütün prequel üçleme esnasında olup biten Palpatine komplosunu Attack of the Clones’da neredeyse noir-vari sahnelerle ortaya çıkartmaya başlıyorsunuz. Fakat sorun, ve filmi Phantom Menace’dan aşağıda tutan şey, bunların ortasında bir aşk hikayesi anlatmayı denemesi. Obi-Wan’ın Coruscant’tan Kamino’ya değerek Geonosis’e uzanan politik komplo hikayesi ve Anakin’in Tusken kıyımı ne kadar ilgi çekiciyse; Padme ve Anakin diyalogları da o kadar dostu adına insan utandırıyor.
6, STAR WARS: EPISODE I – THE PHANTOM MENACE
Çok iyi fikirleri var Phantom Menace’ın. Her şeyden önce, filmin Anakin’i bir çocuk olarak gösterme kararı alması doğru bir risk. Politik entrikaya ayırdığı kafa mesaisi çok etkileyici. Pod-racing müthiş keyifli. Qui-Gon Jinn harika bir karakter. Ewan McGregor tercihi ise resmen dahiyane. Ancak öte yandan, uygulamaların ciddi bir bölümü facia olunca bu fikirler bir anlam ifade etmiyor. Kimsenin George Lucas’a kendi evrenine koyduklarından dolayı hesap sorması gerekmiyor, soranı da anlamıyorum; ancak bir yandan da filmin bazı açılardan fütursuz bir şımarıklık olduğu tartışmasız bir gerçek.