Sinema sektörünün en çok kullanılan tekniklerinden biri olarak bildiğimiz green screen teknolojisi, Avengers gibi yüksek bütçeli filmlerde dahi kullanılıyor. Çünkü bu teknoloji, birçok şeyi kolaylaştırıyor. Kullanılan ışıktan tutun da atmosferin oluşturulmasına kadar birçok şeyi görsel efektlere emanet ediyor. Hatta zaman zaman bu teknoloji izleyicinin gözünden kaçamıyor ve bazı yapımlarda ışık ve gölgelerin yapaylığına rastlayabiliyoruz. İşte bu da kullanılan yeşil alan ile gerçek çekim alanının arasındaki ışığın ve diğer öğelerin tam olarak dengeli olmamasından kaynaklanıyor. Peki sizce Star Wars severlerin beğenisini kazanan The Mandalorian dizisi nasıl çekildi, green screen ile mi? Hayır.
The Mandalorian, sadece Star Wars geeklerinin ağzında hoş bir tat bırakmasıyla değil, kullandığı çekim tekniği ile de sinema sektöründe ilgileri üzerine çekti. The Mandalorian, oyun sektörünün devlerinden olan Epic Games ve sinema sektörünün en büyük görsel efekt şirketlerinden biri olan ILM ile bir ortaklık geliştirerek yeni bir çekim tekniği kullandı: Virtual Set.
Virtual Set aslında kullanılan tekniği anlatmak için oldukça genel bir terim ancak teknolojiyi geliştirenler onu bu şekilde ifade ediyor. Etrafı devasa LED ekranlarla çevrili, çember şeklinde kocaman bir oda düşünün. İşte bu LED ekranlarla çevrili çember odaya “Virtual Set” deniyor. Dizinin yaratıcı ismi Jon Favreau, kullandıkları teknolojiyle ilgili şunları söylüyor: “Diziyi nasıl çekeceğimiz ile ilgili fikirleri düşünürken, sadece green screen ile yapay bir alan oluşturmak istemedik. Neden bütün seti bir oyun motorunda modelleyip etrafımızda kullanmayalım diye düşünürken de Virtual Set’i keşfettik.”
Virtual Set, adından da anlaşılacağı üzere içerisinde birçok teknolojiyi bir set olarak barındırıyor. Epic Games’in oyun motoru olan Unreal Engine, ILM’nin görsel efekt teknolojisi ve Video Wall adı verilen LED ekranların oluşturduğu bir teknoloji. Yani Virtual Set, aslında birçok teknolojiyi bir arada kullanan bir teknoloji inovasyonu. Kullandığı teknolojileri bir adım öteye taşıyan yepyeni bir teknik. Teknolojinin nasıl işlediğinden bahsetmek gerekirse; öncelikle oyun motorunda kullanılacak sahnenin gerekli modellemeleri yapılıyor, sonrasında görsel efektler ayarlanıyor ve bütün bunlar tamamen dinamik bir şekilde kontrol edilebilen LED ekranlara yansıtılıyor. Çekim başladığında da hem oyuncu rolünü oynuyor, hem de ekranlarda modellenen sahne canlandırılıyor.
Kullanılan arayüz bir oyun motoru olduğu için de, istenildiği an istenilen bölgede değişiklik yapılabiliyor. Bir dağın yüksekliğinin mi ayarlanması veya oluşturulan atmosferin ışığının yeniden düzenlenmesi mi gerekiyor? Bütün bu değişiklikler anında kontrol edilebiliyor ve gecikmesiz olarak ekranlara yansıtılabiliyor. Örneğin bir yerde “Şurayı biraz sağa kaydıralım” dendiğinde, modellenen atmosfer içinde rahatlıkla hareket edilebiliyor. Ya da sahneler arası geçişler, organik olarak grafik motoru içerisinde yapılabiliyor. Sonuç olarak ise ortaya green screen kadar yapay olmayan ve dolayısıyla oyuncuya da daha doğal bir ortam sunan bu teknoloji çıkıyor. Oyuncu için görsel açıdan böylesine etkili bir set ortamında rol yapmak, green screen bir alanda çalışmaktan daha iyi olsa gerek. Düşünsenize, bir oyuncu olsanız hangi yöntemi tercih ederdiniz? Yeşil bir odada atmosfere dair hiçbir element görmeden oynamak mı, yoksa sizi çevreleyen ve gerçekçi bir şekilde modellenen atmosfere bakarak oynamak mı?
Ayrıca hem Jon Favreau hem de dizinin prodüksiyon ekibindeki diğer insanlar, oluşturulan atmosferin izlediğimiz görüntüye oldukça yakın olduğunu ve çekim esnasında da kendilerinin oldukça etkilendiklerini belirtiyorlar. Tabii ki sette çekilen görüntüler olduğu gibi bize sunulmuyor ama green screen gibi yemyeşil bir alan üzerine bilgisayarda inşa edilen bir atmosferdense bu teknolojinin daha doğal bir etki bıraktığı kesin. Animasyon ekibinden Hal Hickel, kullanılan teknolojiyle ilgili şunları söylüyor: “Set ortamına ilk girdiğinizde, kapalı bir alanda olduğunuzu ve gerçekte başka bir gezegenin yüzeyinde olmadığınızı çok çabuk unutuyorsunuz. Sanki üç boyutlu bir atmosfer sizi çevreliyor gibi hissediyorsunuz. Çünkü gerçekten üç boyutlu bir atmosfer sizi çevreliyor”.
Virtual Set teknik ekibi, son zamanlarda birçok yapım şirketinin bu teknolojiye ilgi duyduğunu ancak ilk kez The Mandalorian gibi önemli bir Star Wars markasının bunu kullandığını belirtiyor. Siz de konuyla ilgili ILM görsel efekt şirketinin yayınladığı yukarıdaki videoyu izleyebilir ve ortaya çıkarılan set ortamının ne kadar etkileyici olduğunu görebilirsiniz.
The Mandalorian, Star Wars evrenine dair güzel bir seyir zevki sunan, son filmlerden tadı kaçan hayranlara keyifli dakikalar yaşatmış bir dizi. Kullanmış olduğu bu ilginç çekim tekniğini öğrenince diziye olan ilgimin daha da arttığını söyleyebilirim. Jon Favreau, bu tekniği pek çok açıdan beğendiklerini ve ikinci sezonda da bolca kullanacaklarını söylüyor. Bakalım yeni sezonda bizleri neler bekliyor?