Bu sezon The Boys bir fırtına gibi geldi geçti. Her hafta iple çektiğimiz cuma günlerini, The Boys izleyerek ve konuşarak geçirerek fazlasıyla eğlendik. Fakat heyhat ayrılık vakti geldi çattı ve biz koskoca bir sezonu daha geride bıraktık. Artık bize gelecek sezonu beklemekten başka yapacak bir şey kalmadı: Sezon finalini spoilerlı olarak konuşmaktan başka. O halde gelin, The Boys dizisinin “The Instant White-Hot Wild” isimli üçüncü sezon sekizinci bölümünü spoilerlı olarak incelemeye başlayalım.
Eğer haftalık olarak incelemelerimizi takip ettiyseniz bu zamana kadar The Boys’un üçüncü sezonunu öve öve bitiremediğimi biliyorsunuzdur. Fakat eğer ilk defa bu incelemeyi okuyorsanız şunu belirtmek isterim ki The Boys’un üçüncü sezonuna bayıldım. Ne yazık ki sezon finali için ise aynı şeyleri söylemeyeceğiz. Şimdiye kadar o kadar iyi bir sezon izledik ki maalesef bu bölüm, diğerlerinin yanında fazlasıyla sönük kaldı.
Bu bölümün aksiyon dozunun oldukça fazla olacağını biliyorduk. Bir yandan Soldier Boy ile Butcher, diğer yandan Homelander ile Black Noir, öbür tarafta Mother’s Milk’in önderliğinde The Boys ekibi büyük bir savaşa girecekti. The Boys gibi şiddet öğelerinin fazlasıyla yer aldığı bir dizide böylesine büyük bir savaşın, can kayıplarına yol açacağını düşünüyorduk. En sevdiğimiz karakterlerden bazılarının ölümüne kendimizi hazırlamıştık. Sonuçta birbirinden ölümcül sosyopatların mücadelelerini izleyecektik… Ben şahsen; Kimiko, Frenchie, Butcher ve Homelander gibi karakterlerden en az birinin ölümünü bekliyordum. Fakat The Boys, üçüncü sezon çok beğendiğimiz bir özelliğini unuttu ve elini korkak alıştırdı.
Game of Thrones ile başlayan “ana karakter öldürmek” tabii ki bir dizinin güzel olup olmadığını belirleyen bir unsur değil. Fakat Game of Thrones’un asıl başarısı, ana karakterlerin bile fani olduğunu göstererek, dizideki her karakter için endişelenmemizi sağlamaktı. Hatırlarsanız sezonun başından beri Homelander’ın karakter gelişiminden dolayı büyük zevk aldığımı belirtmiş ve bu karakter gelişimi yüzünden hiçbir karakterin tam olarak güvende olmadığının altını çizmiştim. Bu yüzden Homelander, Butcher ve Soldier Boy gibi üç sosyopatın içerisinde yer aldığı bir savaştan tüm karakterlerin canlı olarak sağ çıkması, bizim gelecek sezonlar için endişelenmemizi engelliyor. Bu da The Boys dizisinin, diğer süper kahraman dizilerinden ayrılan özelliklerini geri plana atmamıza neden oluyor.
Tabii bu bölümde kimse ölmedi demek biraz ayıp olur. Seven’ın üyelerinden biri olan Black Noir, Homelander’ın ellerinde hayata gözlerini yumdu. Son iki bölümdür bir Disney prensesine dönüşen karakterimiz, daha son savaşta Soldier Boy’un karşısına çıkamadan dümdüz öldü. Homelander’ın, en güvendiği takım arkadaşını bu kadar soğuk kanlılıkla öldürmesi aslına bakarsanız gayet sert bir sahneydi fakat işte dediğim gibi ilerleyen sahneler yüzünden bu ölüm de ciddiyetini kaybetti.
Yani neresinden anlatsam bilemiyorum. Aslında her şey gayet güzel başlamıştı. Maeve’in, Soldier Boy ile Butcher’a katıldığı, daha sonra Homelander’ın hayatını cehenneme çevirdiği sahnelerden fazlasıyla keyif aldık. Ama işte ondan sonra senaristler izne çıkıp yerine Hollywood patronları mı geçti nedir bir anda dizinin zekâ seviyesi düşmeye başladı. Ryan’ı gören Butcher’ın bir anda taraf değiştirerek Soldier Boy’un karşısına çıkması, Starlight’ın kendisini feda etmesi için adeta gözleriyle Maeve’e yalvarması ve tabii ki nükleer bir patlamanın ardından gökdelenin tepesinden düşen Soldier Boy ve Maeve’in bu olaydan kurtulması gibi olaylar “Acaba biz doğru diziyi mi izliyoruz?” diye düşündürdü.
Bir önceki bölümde Homelander’ın, Soldier Boy’un oğlu olduğunu öğrenmek hepimizde soğuk duş etkisi yaratmıştı. Hem Soldier Boy’un hem de Homelander’ın bu gerçekle nasıl başa çıkacağı, Billy Butcher’ın bu duruma karşı nasıl önlemler alacağını ve tabii ki Soldier Boy’un taraf değiştirip değiştirmeyeceğini çok merak ediyorduk. Fakat sezon finali başladığında Soldier Boy’ın, Homelander’ın babası olduğunu Hughie ve Butcher’a itiraf ettiğini ve bu konuyu aştıklarını gördük. Böylece bütün bir eğlenceyi kaçırmış olduk.
Homelander’ın bir aile hasretiyle yanıp tutuştuğunu biliyorduk bu yüzden babasının kimliğini öğrendiğinde duygusallaşmasını ve en yakın arkadaşını öldürmesini anlayabiliyoruz. Ama bunca yıl boyunca Ruslar tarafından işkenceye uğramış Soldier Boy’un, bir evladı olduğunu öğrendiğinde kafasının karışmasını bir de bu evladına kötü bir babalık yaparak “Sen bir hayal kırıklığısın” demesini anlayamıyoruz. Yani eğer Homelander’ın oğlu olmasını hiç umursamayıp ona karşı hamle yapsaydı bu gayet tutarlı bir davranış olurdu ya da bir anda “Ben de hep bir erkek evladım olsun isterdim” diyerek duygusal yaklaşmasını ve taraf değiştirmesini de aynı ölçüde tutarlı bulabilirdik. Ama yıllardır hiç görmediği ve varlığından yeni haberdar olduğu bir insana “Seni iyi yetiştirememişler!” diyerek saldırması biraz zorlama gibi geldi. Hatta bu sahneleri anlamlı kılması için Soldier Boy’un, babasıyla olan anılarını anlatması, Homelander ile olan ilişkisini daha da zorlama bir hâle getirdi.
Bölümün en önemli ayrıntıları arasında tabii ki Victoria Neuman’ın önlenemez yükselişi ve Ryan’ın gülümsemesi vardı. Stan Edgar’dan sıyrılarak Homelander ile anlaşan Victoria’nın büyük planı ne bilemiyoruz fakat iki sezondur bu planının tıkır tıkır işlediğini söyleyebiliriz. Öte yandan Butcher’ın kendinden uzaklaştırdığı Ryan, aradığı şefkati Homelander’ın ışın saçan gözlerinde bulunca o da bir nevi yolunu çizmeye başladı. Gelecek sezonlarda Butcher’ın, kendi elleriyle Ryan’ı izlemesini görür müyüz? Sanırım The Boys böyle korkak davranmaya devam ettikçe pek mümkün değil.
Sezon finali hakkında daha bir sürü şey yazabilirim fakat yazdıklarımın hiçbiri güzel sözler olmayacaktır. Ben de bir sezon boyunca bizi bu kadar mutlu eden The Boys’u, sırf sezon finali bu kadar kötü diye gömmek istemiyorum. İyisi mi gelin biz incelememize burada son verelim ve The Boys’un dördüncü sezonunun aynı hatayı yapmamasını umalım.
Siz The Boys’un sezon finalini nasıl buldunuz sevgili dostlarım? Sizce tüm bir sezonu böyle çöpe atmaya değer miydi? The Boys eleştirdiği şeye mi dönüşüyor? Yorumlarınızı yazmazsanız asla bilemeyiz…