The Flash S01E17 – Babadan Oğula…

Baba-oğul hikayelerini her zaman ana-oğul hikayelerinden daha hüzünlü bulduğum için bize başından sonuna nefis birbiriyle paralel birkaç baba-oğul hikayesi izlettikleri Tricksters bölümünü en iyi bölüm dediğim Out of Time‘dan çok daha fazla sevdim sanırım.

Bir bölümlük aranın ardından Reverse-Flash = Eobard Thawne = Dr. Harrison Wells teorimize geri döndük bu bölüm. Nora Allen’ın öldürüldüğü geceki flashback, tam da ihtiyacımız olan şeydi. Daha önce söylediğimiz şey bir anlamda doğrulandı ancak yine de soldan sağlam bir kroşe yedik. Dr. Harrison Wells ile Eobard Thawne’nın farklı kişiler olduğunu öğrendik. Thawne, tahmin ettiğimiz gibi geçmişe gelip Tess ve Dr. Harrison Wells’i öldürüp yerine geçmiş.

Ben Thawne’nin yalnızca sistemde bir takım çakallıklar yaparak ya da en uçuk ihtimalle estetik ameliyatla Wells’in kimliğini aldığını düşünüyordum. Bu kısım gayet başarıyla açıklandı. Gelecekte gelen süper zeki bir bilimadamında böyle icatların olması da garipsenecek bir şey değil. Thawne’nin Wells’in bedenini aldığı sahnede bir an Fringe havası yakalamadım desem yalan olur. İstedim ki olaydan sonra Dr. Walter Bishop, olay yerine gelsin, bir yandan meyankökü yerken bir yandan da yanmış bedeni inceleyip “laboratuvara götürmemiz lazım Astrid!” diye atarlansın.

Burada parantez açıp Greg Berlanti, Geoff Johns ve Andrew Kreisberg’e şapka çıkarmak boynumun borcu. The Flash’te Arrow’da olduğundan çok daha cesur davranıyorlar. İsteseler her bölüm bir düşman mantığında ‘filler’ bölümlerle 1 sezon bizi yiyip Reverse-Flash kimdir necidir diye iyice meseleyi sündürüp 2. sezona bırakabilirlerdi. The Man in the Yellow Suit bölümünden beri Reverse-Flash, Nora Allen’ın ölümü ve zaman yolculuğu konularını ilmek ilmek dokuyup daha sezon finalini görmeden sorularımızın çoğuna cevap verdiler. Bu da ellerinde anlatacak daha çok hikayeleri olduğunu gösteriyor.

Reverse-Flash ile ilgili kafamı kurcalayan şeyleri en sona bırakıp paralel olarak işlenen Trickster konusuna gelelim. Mike Hamill’i oyuncu olarak kamera karşısında görme şansına her zaman sahip olamıyoruz. Geek toplumu için şüphesiz ayrı bir yeri var Hamill’in. Luke Skywalker gibi bir karakteri sinemaya kazandırıp sonrasında fiziksel olarak çok sık karşımıza çıkmadı ama tonla animasyon ve oyun karakterini seslendirmeye devam etti, ediyor da. Batman Arkham Asylum, Arkham City, Batman Beyond ve DC Universe Online’daki Joker seslendirmeleri öylesine efsaneydi ki ete kemiğe bürünmediği için üzülüyordum bile diyebilirim. Bu yüzden Joker’in deliliği ve gülüşüyle Hannibal Lecter’ın zekasını birleştiren Trickster portresini görünce ekranı öpesim geldi.

1990 yapımı The Flash TV dizisine ilk saygı duruşunu dizide Barry Allen’ı oynayan John Wesley Shipp’i yeni yapımda Barry’nin babası Henry Allen olarak karşımıza çıkararak yapmıştı yapımcılar bildiğiniz gibi. Aynı dizide yine Trickster’ı oynayan Mark Hamill’in bu bölümde yine James Jess ismiyle Trickster olarak gözükmesi saygı duruşunda ayrı bir level oldu The Flash için. Bu kez uzun yıllar önce Central City’de terör estirmiş olan Jesse James’in Axel Walker adında yeni bir copycat’i ortaya çıkıyor.

Karakter adeta kendilerine belirledikleri idole körü körüne tapan sorunlu fanboy’ların bir yansıması gibi. Jesse’nin Axel’i halefi olarak seçmesinin sebebi sadece manyak olması değil. “Kanında var” diyor ve ardından ekliyor: “I am your father”. Biliyorum biliyorum, çok dandik ve kör göze parmak duruyor böyle söyleyince ama Mark Hamill’in ağzından başka efsane bir karakterde efsane bir Star Wars repliği çıkıyor. Ben buna heyecanlanmayayım da neye heyecanlanayım sorarım size?

Bunun üstüne “yapacağım son numara benim Mona Lisa’m olacak ya da Breaking Bad 5. sezonum” dediğinde en azından sırıtmayan bizden değildir. Ancak bu bahsettiği Mona Lisa planının yeteri kadar iyi kurgulanmadığını düşünüyorum. Bu kadar ‘numaracı’ bir kötü adamın yaptığı planın ardında başka bir numara daha arıyor insan ister istemez. Her şey çok kolayca çözümlendi gibi geldi bana, en azından öyle diyeyim. Fakat tüm bu Trickster mevzusunun Reverse-Flash hikayesini besleyen bir yan öykü olduğunu düşünüp bu hızlı çözümlenmeyi kestirip atabilirsin. Önceki bölümlerde kötü adamların hikayelerini çok daha kötü bağlamışlıkları var. Bu bölümün bir başlangıç hikayesi olduğunu düşünelim ve ileride çok daha yaratıcı fikirlerle karşımıza çıkacaklarını umalım.

Sadece bölüm canavarı mantığında Tricksters’ın üstüne yüklenmeyip Barry – Harrison Wells, Barry – Henry Allen ve Barry – Joe West arasında da paralel giden babalar ve oğulları temalı çok başarılı bir bölüm izlettiler. Gelecek bölüm All-Star Team-Up‘ta ise DC ne verdiyse bütün kahramanları yığmışlar. Arrow ile yapılan crossover’lar izleyicileri heyecanlandırıyor ama nedense benim çok hoşuma gitmiyor. İki dizinin dinamikleri birbirinden çok farklı olduğu için Arrow ekibi The Flash’e gelince garipsiyorum ister istemez. Fakat TV için ufak çapta bir Justice League yaratma yolunda ilerledikleri için garipsememek gerekiyor belki de. Bu ne saçmalık dediğim Arrow/Flash spin-off’u için Hawkgirl, Booster Gold ve Static gibi kahramanların da adı geçince bende bile ufak bir kıpraşma oldu.

Ufak Notlar:

• Dedektif Joe West ile ilgili yeterince övgü yazmadığımı fark ettim. Jesse L. Martin, bu dizinin hem duygusal hem esprili yönünü çok iyi sırtlıyor bazen. Yeri geliyor Barry’e çok iyi bir baba, yeri geliyor Cisco ile çok iyi bir ‘sidekick’ olabiliyor. Bu bölüm Barry’nin babasıyla olan ilişkisinden çok, Joe’nun Barry ile yaptığı konuşma beni duygulandırdı.
• Eobard Thawne ve The Flash’in hangi zamanda kavga etmeye başladıklarını ve 15 yıl öncesine, Barry’nin annesinin öldüğü geceye düştüklerini bilmiyoruz ancak muhtemelen bir kriz sırasında Flash’ın kaybolduğunu söyleyen gazete haberini gördüğümüz 2024 yılından geliyorlar. Bunun zaten çizgi roman okurlarının aşina olduğu Crisis on Infinite Earths serisiyle bağlantılı olduğunu uzun süredir biliyorduk. Sırf bu konuyu incelemek için ayrı bir yazı yazmak lazım o yüzden kısa kesip bizi ilgilendiren bölümü yazalım: bu seride Flash, ‘Speed Force’a girdiği zaman ölüyordu ve yerine Wally West geçiyordu. Buradaki teorilerden biri Barry, ‘Speed Force’a girdikten sonra zaman ve mekanda atlayarak en başta kendisini The Flash olmasını sağlayan yıldırıma dönüştüğüydü. Fakat geçtiğimiz hafta Geoff Johns, yaptığı bu teoriyi çöpe attı. Ters köşe yapma ihtimalini de göz önünde bulundurmakla beraber şu anda en akla yatkın şey yetişkin Barry ve Thawne’nin kavga ederek Nora’nın öldüğü geceye düştüğü.
• Thawne, bölümde gördüğümüz gibi zamanda atlama gücünü kaybetti ve 15 yıl öncesinde sıkışıp kaldı, bu tamam. Peki yetişkin Barry, Thawne ile kavga edip annesinin ölümüne sebep olduktan ve de çocuk halini evden çıkarıp dışarı bıraktıktan sonra nereye kayboluyor? Tekrar gerisin geri 2024’e dönüyor olamaz. Öyle olsa Wells’in sık sık kontrol ettiği gelecekteki gazetedeki “Flash Kayboldu” başlığının olmaması lazım. Ya da en azından “Flash Geri Döndü” gibi bir haber çıkması gerekmez mi? Bence yetişkin Flash 15 sene önce Thawne ile geldiğinde kaldı ve halen buralarda bir yerlerde.
• Gazeteci Mason Bridge’in kayboluşu çok üstünkörü geçildi. Tamam Iris’e bir yalan uydurdunuz hadi de, bu adamın hiç mi ailesi yok? Ya da en azından gazeteden başka biri veya patronu sormuyor mu bu adam nerede diye? Ya da Eddie, izini sürmese bile kayıtlara kayıp olarak geçirmemeli mi adamcağızı? Yazıktır.