Nihayet Zoom‘u anlı şanlı olarak görebildiğimiz Enter Zoom bölümü, The Darkness and The Light bölümüyle birlikte sezonun şimdilik en iyisi. Zoom’un Reverse-Flash’ın dandik bir kopyası olacağını düşündüyseniz fena halde yanıldınız. Zira karşımızda Reverse-Flash ile kapışsa zamanın ötesine gönderecek bir kötü adam var.

Resimden sonra her zamanki gibi spoiler.


İlk sezonda Eobard Thawne’nın Reverse-Flash’i de çok başarılı bir kötü adamdı ama bu Zoom bildiğin zebellah gibi üstüme çöktü izlerken. Kabus gibi bir herif. Reverse-Flash bunun yanında Doris Day filmi gibi kalıyor. Bu adamı pençeleriyle gençleri doğrayabileceği slasher korku filmine koy sırıtmaz yemin ederim. Korkutucu derecede başarılı bu maske tasarımını her kim yaptıysa saygıyla önünde eğiliyorum. Biraz Scarecrow’un da maskesini andırdığı için bana ayrıca korkutucu geliyor da olay sırf maske de değil. Pençe detaylarıyla birlikte hem kostüm tasarımı, hem Tony Todd‘un titreten ses tonu, hem de oynayan kişinin iri yarılığı ortaya müthiş bir kompozisyon çıkarmış.


Zoom’un geleceğini bildiğimiz bir bölümün baştan sona tansiyonu yükselteceğini bekliyoruz ama bizi epey eğlendiren bir fikirle çıkagelmişler. Linda’ya kostümü giydirip ellerinden kaçan Doctor Light’ın yerine geçirmeleri elbette Zoom’un yemeyeceği bir plandı. Eğer bunu ciddi ciddi bize de plan diye yutturmaya çalışsalardı bu haftaki eleştirilerde şamar oğlanına dönerlerdi ancak tüm kahraman-kötü adam diyaloglarıyla ve yaptıkları planla öylesine güzel dalga geçmişler ve de eğlendikleri o kadar belli oluyordu ki bize edecek hiçbir laf bırakmamışlar. Linda’nın boktan atış talimindeki hallerinden tut Cisco’nun ışığı suratının ortasına yemekten kıl payı kurtulduğundaki haline, Cisco’nun yaptığı devasa kartonetlerden Zoom’u oltaya getirmek için düzenledikleri dandik mizansene kadar müthiş bir komedi sundular.

Bu komedinin ardından Zoom çıkageldiğinde yeteri kadar etkilenmeyeceğimi düşünüyordum çünkü hepsi inanılmaz zevzekleşmişlerdi. İyi bir kötü adam altyapısı kuramayacaklarını düşünürken yine yanıldım. Yukarıda da dediğim gibi Zoom ciddi anlamda korkutucu bir kötü adam olmuş. Hatta daha da ötesi, Gorilla Grodd da dahil olmak üzere, Zoom dizideki en insanlıktan uzak şey olabilir (‘Na-İnsan’ diyebilmek için Yiğitcan’dan helallik almak gerekiyor)(e.n.: bu sitede yok öyle bir helallik). Çocukçağızı şehrin içinde oradan oraya, önce gazeteye sonra karakola ibret-i alem olsun diye sürüklerken cidden içimin parçalandığını hissettim. Zoom’un ‘tek Flash olma’ motivasyonu bana biraz zayıf geliyordu ama ne kadar dengesiz, kafayı kırmış ve insanlıktan uzak olduğunu görünce yeterli bir motivasyon gibi gelmeye başladı. Yine de nihai planı nedir göreceğiz. Tüm bunların arasında Wells’in Earth-2’daki hayatına dair bir şeyler görebilmemize de sevindim ama birkaç referans dışında geçen bölüme göre bu konuda bir gelişme yaşadığımızı söylemek zor. Sonuçta geçen bölüm de Jesse’nin kaçırıldığını biliyorduk.


Zoom’un güçlerine dair ilerleyen bölümlerde daha fazla detay alacağız elbet. Şu durumda bu adamı alt etmek epey zor, zira çizgi romandaki gibi ilerlediklerini farz edersek Zoom, hızlı değil ama etrafındaki zamanı bükebiliyor. Bu yüzden etrafındaki her şey ona göre yavaş kalıyor. Dolayısıyla Barry ne kadar hızlı koşarsa koşsun bunu geçmesi çok zor. Kaldı ki Barry’nin 3-4 katı falan bu adam. O çiroz haliyle yediği dayaktan sonra aylarca komada kalmaması mucize. Bir de yediği dayak yetmiyor gibi Jay ve Joe’nun korktuğu şeyler başımıza geldi. Barry kurtulmasına kurtuldu ama Zoom giderayak çocuğu kötürüm etti. Promoları görmedim henüz Barry bir süre kötürüm olarak kalırsa sanki yeni bir speedster’a ihtiyaç doğacak ve bu da Wally’i karşımıza çıkaracak diye düşünüyorum.

Bu şahane bölümün ardından Zoom’u şimdilik geride bırakıp gözlerimizi Gorilla Grodd’un döneceği gelecek bölüm Gorilla Warfare’a çeviriyoruz: Sendeyiz King Kong.

Küçük Notlar:

  • Zoom kimdir nedir teorilerini daha sonraki yazılara saklıyorum. Şu kostüm ile inanılmaz derecede Black Flash‘e benzediğini söylemem lazım. Fakat kostümün altından kimse çıkmaz da bu aslında ‘ölümün kendisi’ diyemeyecekleri için Black Flash muhabbetine bulaşmazlar sanıyorum.
  • Bruce Wayne’nin ölüp Thomas Wayne’nin kurtulduğu ve Batman olduğu Flashpoint versiyonundaki gibi Earth-2’de Oliver Queen gemi kazasında ölmüş ve babası Robert Queen kurtulup önce The Hood adını, sonrasında da Green Arrow adını almış. Bana öyle geliyor ki Earth-2’da Barry’nin hayatı da Flashpoint versiyonu izinden gidiyor biraz. Barry’nin annesi ölmüyor ve Barry güçlerini hiç kazanmadan sıradan biri olarak hayatına devam ediyor. Bu arada DC’de The Hood diye biri hakkaten var. George Cross isminde bir İngiliz abi Robin Hood’tan esinlenerek Arrow misali bir adalet savaşçısına dönüşüyor.
  • Jesse Quick’ten daha önce bahsetmiştim. Normalde Jesse, Johnny Quick‘in oğlu. Johnny Quick ise kendine ilham kaynağı olarak Jay Garrick’i almış bir Altın Çağ speedster’ı. Öte yandan Wells’in içindeki karanlığı ve hız ile ilgili araştırmalarını düşünürsek acaba Johnny Quick’in şu daha önce bahsettiğim Forever Evil‘daki kötü versiyonuna dönüşebilir mi? Öte yandan Jesse ile de nereye varmaya çalıştıklarını pek anlayamadım şu an. Zoom yüzünden bir şekilde hız kazanıp speedster’a mı dönüştürecekler napacaklar bilemiyorum.
  • Channel 52: Bunu daha önce de görmüştük. DC evrenindeki bir televizyon kanalı. 52 sayısının neyi ifade ettiğini artık söylememe gerek yok sanırım?
Author

Bir reklam ajansında esnek saat olarak çalışıyor. Geekyapar yazarı. Hobi olarak spoiler vermeyi seviyor. Dreamer değil. Vizyonsuz. Şu hayatta hep Hufflepuff'liğindan kaybetti.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.