Hepinizin bildiği gibi hayatta kalmanın dahi büyük bir yetenek olduğu bu günlerde bizi iki şey ayakta tutuyor; bu yılın bitiyor olması ve Mandalorian. Özellikle ikincisi şu son günlerde hepimize yaşam sevinci oldu çıktı. Yıllar sonra güzel güzel Star Wars konuşuyoruz, sanki ilk üçleme çıkmış gibi mutluyuz, şeniz, adeta bulutların üstündeyiz. Ya da üstündeydik. Bu bölüme kadar. Daha adından bile ne kadar büyük bir trajedi yaşatacağı belli olan bölüm mutluluğumuzu boğazımıza tıkadı. O yüzden gelin hiç vakit kaybetmeden Mandalorian dizisinin ikinci sezon altıncı bölümü olan The Tragedy bölümünden konuşmaya başlayalım.
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz bölüm oldukça olaylı geçmiş ve hem Mandalorian dizisinde hem de Star Wars evreninde konuşacağımız bir sürü materyale sahip olmuştuk. Hatta dizi incelememizde “Boba Fett var, Bebek Yoda var, Amiral Thrawn var, Ahsoka Tano var bütün bunları diziye nasıl sığdıracaklar? diye yakınmıştım. Dizinin senaristleri de bu yakarışlarımızı duymuş olacaklar ki dizinin vitesini hem arttırdılar hem de bir yandan azalttılar. Bu şimdilik size bir anlam ifade etmeyebilir. Umut ediyorum ki yazının devamında gittikçe daha anlaşılabilir bir hale gelecek bu dediğim.
Geçtiğimiz bölüm Ahsoka’nın, Grogu’yu eğitemeyeceğini söylemesi üzerine Mando’ya, yeni bir Jedi bulmak için Tython gezegenine gitmelerini söylemesi üzerine kahramanlarımız da Tython gezegenine doğru yola çıkmışlardı. Bölümümüz Mando’nun, Grogu’nun adına karşılık vermesine alışmaya çalışması ile başlıyor. Açıkçası bu ikiliyi böyle baba-oğul ilişkisinde görmek beni hep mutlu ediyor. Fakat bölümün sonunda anladık ki bölümün başındaki bu sahneler de boş yere değilmiş. Bize vuracağı duygusal darbenin şiddetini arttırmak içinmiş hep. Kral senaristlermişsiniz, helal olsun.
Mando, gezegene ulaştığında ve görü taşının üzerine Grogu’yu koyduğunda Grogu içindeki gücü açığa çıkardı ve Güç’ü resmen gözle gördük. Tam biz bu bölümün bir Mando ve Grogu bölümü olduğunu düşünürken bir anda gezegene Slave One’ın girdiğini gördük ve tabii ki hepimiz Boba Fett ile Mando’nun karşı karşıya gelecek olmalarına deli gibi coştuk. Fakat maalesef bu karşılaşma hiç de bizim beklediğimiz gibi olmadı.
Öncelikle Mando ve Boba Fett’in bu karşılaşmasının oldukça zorlama bir karşılaşma olduğunu kabul etmemiz gerekiyor sanırım. Sezonun ilk bölümünde Boba Fett’i, zırhını götüren Mando’ya bakarken gördüğümüzde aklımıza bir soru gelmişti: Boba, neden zırhı direkt Cobb Vanth’dan almamıştı? Bunun için ise iki mantıklı açıklama vardı. Ya Boba Fett, tam zırhın Cobb Vanth’a olduğunu öğrendiği anda zırh, Mando’ya geçmişti ya da Boba Fett, zırhın değil direkt olarak Mando’nun peşindeydi. Her ne kadar ikincisi için elimizde hiçbir anlamlı sebep olmasa da ilki bize çok tembel yazarlık gibi geldiği için buna pek ihtimal vermemiştik. Ama işte bu bölüm anladık ki tam olarak Boba Fett, senaristler tarafından yardım etmek için Mandalorian’ın yolu üstüne çıkarılmış.
Fakat sadece o değil bu bölüm senaristlerimiz ilk sezonda alt ettiğimiz eski bir düşmanı da bizimle buluşturdu. Dizinin beşinci bölümde karşımıza çıkan Ming-Na Wen’in canlandırdığı Fennec Shand‘ı, son olarak siyahlar içinde bir adam ona doğru yaklaşırken ve neredeyse ölü bir haldeyken görmüştük. Çoğumuz bu siyahlı kişinin, tek gördüğümüz siyahlı insan olan Moff Gideon olduğunu düşünmüştük fakat meğerse o kişi Boba Fett’miş. Böylece senaristlerin, Boba Fett’in gelişini birinci sezondan beri planladıklarını öğrenmiş olduk.
Bu iki isim durup dururken neden Mando’nun karşısına çıktı, hikâyeye ne gibi katkı sağlayacaklar gibi soruları dizi hemen cevapladı ve Grogu, İmparatorluk’un eline düşünce Mando adam “eski ekibi bir araya topluyoruz” görevine başladı ve grubunun ilk iki üyesi de Boba Fett ve Fennec Shand oldu. Yani bu noktada bütün motivasyonlar o kadar kötüydü ki anlatamam. Boba neden zırhını aldıktan sonra hem Fennec’i hem de Mando’yu bırakıp, basıp gitmedi. Hadi diyelim ki sırf zırhının nasıl çalıştığını görmek ve birkaç tane Stormtrooper öldürmek için geri döndü neden Mando’ya hâlâ “Görevimiz tamamlanmadı, çocuğu kurtarmadan da tamamlanmayacak” minvalinde şeyler söyledi inanın bilmiyorum. Fakat yine de söyledi ve artık bir adet intihar timimiz var diyebiliriz.
Öte yandan bu bölümün en kötü sahneleri ne yazık ki aksiyon sahneleriydi. Stormtrooper’ların tüm Stormtrooperlıklarıyla saçma sapan bir taktikle saldırmaları, sadece beskar çeliğine nişan almaları, bir bölüğün tamamen öldükten sonra diğer bölüğün gemiden çıkması gibi Hollywood sahneleri gerçekten ellerimi yüzüme koyarak izlememe sebep oldu. Yapmayın sevgili Mandalorian senaristleri, bari siz yapmayın.
Tabii bu aksiyon sahnelerinin hizmet ettikleri bir amaç vardı o da Boba Fett’i iş üstünde görmemizdi. Her ne kadar bu sahnelerin tamamıyla fan servisi olduğunu bilsem de yine de heyecanlanmaktan kendimi alamadım. Ama yani kaç yıl sonra Boba Fett’i aksiyon üstünde görmüşüm, heyecanlanmamak elde mi? Bir de babasının Obi-Wan Kenobi’ye söylediği “Sadece galakside dolaşan sıradan bir adamım” sözünü tekrarlamaz mı, oturduğum yerden kalktım! Gerçekten ana üçlemeye yapılan bu tarz küçük ama güzel göndermeler inanılmaz mutlu ediyor beni.
Şimdi gelin bölümümüze ismini veren trajedi kısmından konuşalım. Grogu, görü taşında meditasyon yapıp, uykuya yenik düştükten sonra bir grup Dark Trooper, onu kaçırarak imparatorluk gemisine götürdü. Böylece henüz bilmediğimiz deneylere devam etmeleri için İmparatorluk’un eline yeniden bir midichlorian kaynağı geçmiş oldu. Grogu’nun, Güç’ü kullanarak iki Stormtrooper’ı evire çevire dövmesini izlemek çok eğlenceli olsa da onu böyle çaresiz bir şekilde görmek inanılmaz mutsuz etti beni yalan yok. Bir de utanmadan küçücük kelepçe takmışlar çocukcağıza, ayıp!
Öte yandan Grogu’nun, görü taşında ne yaptığını ya da herhangi bir Jedi’ın onun çağrısını duyup duymadığını bilmiyoruz. Belki de gelecek bölümlerde bir deus ex machina durumu, yani her şeyin sarpa sardığı bir anda olayları çözmek için bir Jedi’ı görürüz. Ama umut ediyorum ki sevgili senaristlerimiz böyle bir tembelliğe gitmezler. Ha giderlerse en çok ben heyecanlanırım, kendimi de tanıyorum ama olsun.
Son olarak bu bölüm asıl trajedisinin, tamı tamına on dört bölümdür kahrımızı çeken Razor Crest’in yok olması olduğunu söyleyerek bölüm incelememizi tamamlıyorum. Açıkçası bu bölüm Boba Fett sahnelerine inanılmaz coşsam da genel olarak sezonun en beğenmediğim bölümüydü. Fakat yine de artık olayları başlatacak bombanın pimi çekildi. Son iki bölüm dolu dolu aksiyon izleyeceğiz gibi. Bakalım nasıl olacak.
Siz nasıl buldunuz bölümü, beğendiniz mi yoksa siz de benim gibi biraz zayıf mı buldunuz? Yorumlara yazın, konuşalım.
1 Comment
Dizi çok güzel ama bölümler gerçekten çok kısa yarım saat bir tadına doyulmuyor şöyle en azından 40 dakika üstü olsa seyir zevki güzel olucak , konuda var aslında ama neden yapmıyolar anlamıyorum