Gollum (Lord of the Rings)
Tartışmaya gerek var mı? Bakın, insanlar Tolkien’in dehası yüzünden bunu çokça unutuyor. Ancak bütün Yüzüklerin Efendisi hikayesinin başlama sebebi Gollum. Hayır, “yüzüğü nehirde buldu” anlamında söylemiyorum. Gollum’un ağzından işkenceyle “Baggins” ve “Shire” kelimelerini çekmeseler, Sauron’ın yirmi beş milyar yıl aklına gelmez Hobbitköy’de Güç Yüzüğü aramak. E sayısız cinayet girişimi zaten cabası! Ama yine de, elinde kıymetlisi, mutlu mesut lavlara düşerken sizin de kalbiniz burulmadı mı be geekler? Sizin de canınız bir cız etmedi mi?
The Penguin (Batman Returns)
Penguin tam bir Tim Burton karakteriydi. Zaten öyle de bir mühür vurdu ki Burton karaktere Danny DeVito ile birlikte, çizgi romandaki asırlık külliyat bir anda yok oldu, yerini neredeyse trajik bir kötü adam aldı bir süre. Aykırı olduğu için toplumdan dışlanmış marjinal çocukların ağlak hikayelerini anlatarak kendine İngiltere’de şato yaptıran Burton, burada da can evinden vurdu. Penguin’in gidişini görmek hepimiz için zordu.
Roy Batty (Blade Runner)
Ben burada bu sahneyi falan açıklamayacağım. Sadece bir şey diyip, sözü direkt olarak Batty’nin final alıntısına bırakacağım. Bu film, yüzde doksan dokuz oranında bugün Roy Batty’nin müthiş ölümünün sırtında efsane olarak hatırlanıyor. Bu “çok güzel öldü adam, ölmese film çöp” değil. Ama orada, o şekilde zirve yapıp, bizi Batty’nin ölümüne üzdüren şeyler aynı zamanda Blade Runner’ın da müthiş olma sebepleri. Çünkü şu ya, sadece şu:
“Sizin gibilerin asla inanamayacağı şeyler gördüm. Orion’da alev alev yanan hücum gemileri gördüm. Tannhauser kapısının yanında, C-ışınlarının karanlıkta parıldamalarını izledim. Tüm o anlar, zamanda yok olacaklar. Yağmurdaki gözyaşları gibi. Ölme vakti geldi.”
Yarabbim sen başımızdan kaliteli bilimkurguyu eksik etme…