Son zamanlarda ortada bir fragman dolanıyor. Sebebi bilinmeyen bir şekilde, altında da hep aynı yazı, “Merakla beklenen fragmanımızı en sonunda yayına aldık…”. Filmin yönetmeni Matrix, Spider-Man gibi filmlerde çalışmış bir özel efekt yapımcısı, Michael Şahin Derun. Ekşi’nin iddia ettiği gibi “Hollywood’u ben buralara getirdim” demiş midir, gerçekten de eleştiriye gözüktüğü kadar tahammülsüz müdür bilmiyoruz, bizim derdimiz o değil. Derdimiz şu fragman:
Uzay Kuvvetleri 2911 filminin fragmanı, açık ve net bir şekilde milliyetçi damarlara oynaması için yapılmış. Geminin ismi Savarona, sıklıkla bir “Gördünüz mü Emperyalistler?” kıvamı var, zaten filmin ismi de kasten Çanakkale Savaşı‘nın 1000. yılına ithafen seçilmiş. Metal Fırtına’msı bir tat var, tabii o sıralarda Irak Savaşı taze olduğu için, o tür bir Amerikan antipatisinin anlamı daha fazlaydı. Bunda o tarihsel bağlam da yok. En kötüsü de, bunların hepsi Mass Effect’ten çorulmuş setlerle birleştirilmiş gibi duruyor. Tabii bir de berbat bir animasyon var ama, ona girersek başka bir kapıdan çıkarız. Şimdilik biz bu milliyetçi tondan yürüyelim.
Yıllardır, Türkiyeli olup Batılı yazarların fantastik/bilim-kurgu film ve kitaplarını takip eden insanlar bunu Türkiye’ye de getirmek istediler. Bir noktada aynı argümanın içinde debelendik durduk: Yerellik. Fantastik eserler de, bilim kurgu eserler de gerçek dünyadaki folklöre bağımlılardı haliyle. Game of Thrones dediğiniz, İngiliz taht kavgalarından feyz alınmış, içine Pagan efsaneleri serpiştirilmiş, Hıristiyanlığın yayılışından emareler konulmuş bir eserdi. Yüzüklerin Efendisi‘ni yaratırken Tolkien İskandinav mitolojilerindeki yaratıkları bolca kullanmıştı. Star Wars‘ın Jedi‘ları, Uzak Doğu keşişlerinden esinlenilmiş, Darth Vader’ın tasarımı direkt bir Samuray‘dan alınmıştı.
Türkiye’de de bu tartışma döndü. Başka kültürlerden doğma fantastik klişeleri ve terimleri mi kullanalım, Elf, Dwarf, Ork gibi, yoksa kendi mitolojimizden mi yararlanalım? Yani özetle, kendi kanımızı mı katalım damara, yoksa taşıma kanla mı canlanalım? Uzay Kuvvetleri 2911, belli ki ilk kategoriye ölesiye bağlanmış vaziyette. 2911 senesinde geçen bir uzay macerasını anlatmadan önce, bunun 2014’teki Türk devletinin dünyaya hükmetmiş versiyonu olacağını belirtmeden edemiyor. Gemisinin ismini de illa ki Türk tarihinin önemli taşıtlarından biriyle paylaştıracak. Bu bir “TÜRK” animasyon filmi en nihayetinde. Unutmanızı istemiyor.
Fakat sorun şu, başka coğrafyaların efsanelerinden beslenmiş fantastik veya bilim kurgu eserler bunu bu şekilde yapmıyor. Ortada bir “üstünlüğümüzü kanıtlamalıyız” kokusu yok insanın burnuna gelip rahatsız eden. Evet, çoklukla bilim kurgu eserlerde Amerika bütün dünyayı yönetiyor oluyor, ama birileri bunu kalın bir sesle “Hepsi öldü, biz kurtardık onları, noldu dalga geçiyordunuz Orta Doğu’yla? Nanik!” diyerek anlatmıyor. Evet, tabii ki orada adam kendi milliyetini yansıtıyor, kendi kültürünü aktarıyor, ama kör göze parmak işlemiyor mesele.
Bunu “Türkiye’de bu işi yapamıyoruz, Elf, Ork ne varsa alıp gidelim” demek için anlatmıyorum. Bilhassa, yapabiliyoruz; hatta yaptık. Sadece neyi yapmamamız gerektiğini, Ezel Akay‘ın “yaptık” derken kast ettiğim 2006 çıkışlı filmi, Hacivat & Karagöz Neden Öldürüldü? üzerinden çizmek istiyorum.
Haluk Bilginer ve Beyazıt Öztürk’ün oynadığı Hacivat & Karagöz Neden Öldürüldü, 14. yüzyılın başlarında, Bursa’da geçen bir film. Orhan Gazi döneminde, suyu taşa dönüştüren fantastik bir sırra sahip Yörük Karagöz’ün, kendisi gibi göbek deliksiz olduğundan, kehanete göre beraber bu sır ile şan şöhret kazanacağı Hacivat’ın tanşmalarını ve öldürülmelerini konu alıyor. Film sırtını neredeyse tamamen Gök Tengri inancının mitolojilerine dayıyor. Kehanetler, büyüler, cinler… Bunun ortasında da çok güzel bir dostluk hikayesi, muhteşem ayarında bir iktidar eleştirisi ve siyasi mizah övgüsü yapıyor.
Bizi ilgilendiren ise bu fantastik kısmı. Türkî kültürün mitlerini harmanlamayı mükemmel başarıyor Hacivat & Karagöz Neden Öldürüldü. Derdi Mehter Marşı çalarak üstünlük ilan etmek değil. Derdi “Yapamazsınız dedik, yaptık!” da değil, bir şeyi kanıtlamaya çalışmıyor. Zaten yüz yıllardır Türkî gelenekte anlatılan öyküleri, var olan konseptleri kullanıp, onları belirli bir zaman dilimine yerleşitiriyor; kendi görsel dilini üzerine ekleyip, altına da modern zamana uygun bir senaryo döşüyor.
Ya af buyurun ama, zaten fantastik/bilim-kurgu bir film çekmenin olayı budur. Elfler ve Orklarla ilgili hikaye anlatan ilk kişi Tolkien değildi zaten. George Lucas’ta kadim bir tarikatın kötülükle savaşması fikrini cebinden çıkarmadı. Onların sırtlarını var olan halk hikayelerine dayamaları gibi, Ezel Akay’da aynısını yaptı. Çünkü yerel kültürden fantastik/bilim-kurgu hikaye çıkartmak, Türk bayrağını alıp, Normandy’den bozma bir gemiye yapıştırmakla olmaz. Halkın militarist geleneğine ve milliyetçiliğine oynayıp, “Bakın ne kadar da üstünlük kurduk, yaşasın” çizgisinde sırt sıvazlama amaçlı hikayelere gerek yoktur. Var olan zengin folklöründe yıllardır anlatılan konseptleri, fikirleri alırsın ve altına çağdaş seyirciye hitap edecek bir hikaye döşersin. İşte o zaman gerçekten Türkî kültürü kullanmak ne demekmiş görürüz zaten.
Ezcümle: Hacivat & Karagöz Neden Öldürüldü’yü izlemediyseniz izleyin. Uzay Kuvvetleri 2911’den sonra benim gibi Mass Effect falan oynayasınız geldiyse de tutmayın kendinizi. Bir gün gerçekten de masallarımızdan, efsanelerimizden organik bir şekilde faydalanan fantastik/bilim-kurgu bir film yapılacak. Hah, işte o dakikaya kadar Hacivat & Karagöz Neden Öldürüldü’yü tekrar tekrar izlemek gerek. Zaten yapacak daha iyi bir şey de yok.