Bir şarkıyı yıllar sonra tekrar dinlemek inanılmaz bir his. Çünkü tekrar dinlediğinizde fark ediyorsunuz ki şarkılar, adeta geçmişinize açılan bir kapıya dönüşüyor zamanla. Şarkıyı ilk dinlediğinizde nerede olduğunuz veya yanınızda kimlerin olduğu bir anda gözünüzde canlanıyor. İlk kanlı canlı albüm aldığınızda para toplamak için çektiğiniz zorluklar, ilk konsere gittiğinizdeki coşkunuzu hatırlamaya başlıyorsunuz. Bu duygular o kadar garip ki bir anda o yıllara geri döndüren bir zaman yolculuğuna benzetmekten başka bir şey düşünemiyorum.
Türkçe Rap, diğer müzik türlerine nazaran daha genç olduğu için bu duyguları daha yoğun bir şekilde yaşatıyor. Çünkü aslına bakarsanız bu müzik Türkiye’de bizimle aynı yıllarda doğdu, aynı yıllarda büyüdü ve aynı yıllarda yetişkinliğine kavuştu. Bu yüzden onunla bağ kuran insanların Türkçe Rap‘e dair ilk şarkıları duyduğunda çocuklukları, gençlikleri; ilk kasetçalarları, ilk MP3 çalarları akıllarına geliyor. Defterlerin arkasına yazılan “Med Cezir” sözlerini hatırlamaya başlıyorsunuz; renkli kalemlerle çizdiğiniz grafitileri arkadaşlarınıza gösterdiğiniz zamanlar, ilk rap partiniz, ilk albümü bizzat sevdiğiniz rapçinin elinden aldığınızda yaşadığınız heyecanınız aklınıza geliyor ve ne yalan söyleyeyim, gözleriniz de birazcık nemleniyor.
Çünkü artık insanlar büyüyor, yaşlanıyor. Zaman bir kez daha acımasızlığını gösteriyor ve etrafınızdaki her şey değişiyor. Hayran olduğunuz “B-Boy” abiler masa başı işlerde çalışıyorlar, posterlerini duvarlara astığınız sanatçılar yavaş yavaş hayata teslim olup sıradan insan olmaya başlıyor, duvarlardaki grafitiler, soluklaşıyor grafiti yaparken yakalanan eski efsaneler yavaş yavaş azalıyor. Artık Blue Jean Hiphop dergisinde Tunç ‘Turbo’ Dindaş‘ın yazıları yok, S2K‘nın grafitileri az, Pislick tişörtleri artık moda değil Kadıköy’de… Sevdiğiniz müzik değişiyor, hatta belki artık onu sevmemeye başlıyorsunuz. Ama aslında müzikle beraber siz de değişiyorsunuz.
Artık sırf bir rap partisine gidebilmek için iki saatlik yolu yürümekle zaman kaybetmiyorsunuz. Bir albümü alabilmek için bütün hafta boyunca harçlıklarınızı toplamak zorunda değilsiniz. Artık defterlerinizin arkası grafiti veya rap sözleriyle dolu değil. Ödemeniz gereken faturalar, gitmeniz gereken yerler, çalışmanız gereken işler var… Ama işte bir gün YouTube’da, Spotify’da ya da bir yerde bir şarkı duyuyorsunuz ve bir anda geriye geliyor her şey: “Ferahlatan bir eylem oluyor geriye dönmek.”
Farazi & Kayra’nın 2012’de albümüne isim veren “Mertel Kasetçilik” şarkısı da bunu en iyi yapan şarkılardan biri. 90’ların başında başlayan bütün Türkçe Rap‘e saygı duruşunu gösteren Kayra, bir anda hepimizin söyleyemediklerini kağıda döküp başına Mertel Kasetçilik yazmıştı. Nefret’inden Karakan’a, Silahsız Kuvvet’inden Microphone Mafia’ya, Fuat’a, Ceza’ya, Cartel’e ve daha nicelerine saygısını aktarıyordu şarkıya. Daha sonra 2014’de en az şarkı kadar güzel bir video klip ise tam olarak bizim hislerimize tercüman oluyordu.
Lise birde duvara hip-hop yazan her gencin o saf heyecanı vardı şarkıda. Türkçe Rap yazmak için ustaları nasıl takip ettiğimiz, onlara özenerek nasıl rap yapmaya çalıştığımızı, arkadaşlarımızla nasıl şakalaştığımızı, kısacası nasıl yaşadığımızı özetliyordu. Beni anlatıyordu, bizi anlatıyordu, bir müzik türüne gönül veren insanların neler yaşadığını anlatıyordu ve maalesef öyle günlerin bir daha gelmeyeceği söylüyordu.
“Mertel Kasetçilik” ismi ise ayrı bir saygı duruşu. Karabük’te, Bedesten Çarşısı’ndaki bir kaset dükkanının, bizim gibiler için nasıl dış dünyadan farklı olduğunu anlatmıştı Kayra. Bizim için dışarıdaki dış dünyadan kaçıp kendimiz olabildiğimiz küçük ama güzel yerlerden birini konu etmişti şarkısına. Küçük dünyasından belki de nice bizim gibi gençlerin dünyasına dokunabilmiş bir sürü emektar insana da saygı duruşunu eksik etmemişti.
Türkçe Rap; sanatçı, dinleyici, b-boy ve grafiticilerin amatör ruhları üzerinde yükselip bu güne kadar gelişen bir müzik türü aslında. Bir müzik albümünü çantasında taşıyıp parti öncesinde satan sanatçıların olduğu bir müzikten daha azını bekleyemezsiniz. Bu yüzden bu müziği yapan insanlar bizim sadece dinlediğimiz kişiler değil; aynı zamanda bizim abilerimiz, ablalarımız, çocukluk kahramanlarımızdı. Onlar gibi giyinmemiz, onlar gibi hareket etmemiz ve hatta onların flex ve flowlarını taklit etmemiz bundan dolayıydı. Şimdi piyasadaki birçok rapçinin Fuat, Sagopa Kajmer, Fuchs ve Ceza’nın adımlarını takip ederek başladığı da bir gerçek.
Kayra’nın bende uyandırdığı hislere karşılık verme fırsatı elime geçer geçmez bunu kullanmak istedim. Çünkü Türkçe Rap’e gönül veren, emek veren her mc, her beatmaker, her grafitici, her b-boy’a ayrı ayrı borcum var. Bu müziğe benim gibi tutkuyla bağlanan insanların etrafımı doldurduğu partileri, yeni çıkan albümleri tartışmayı, birbirinden kaliteli dissleri dinleyerek taraf olmayı özlediğimi söylemeliyim. Geriye dönüp bakmanın en kötü yanı ise o günlerin ebediyen geride kaldığını fark etmek olduğunu da söylemek zorundayım…
“Bu mabedin dibinde yılların tükensin, onca albüm hatıra hatırlayıp gülersin,
Şimdi hürmetim akar gönülden sayfaya, yazdığım ne varsa bak o günler hatırına”