Hemen “nasıl çıkmaz ya şunlar var ya” diyerek uzun uzadıya düşünmeden kimsenin aklına gelmeyen filmleri sayıp konuya girmeyin hele, önce bir oturup soluklanalım. Zaten yazıda bunların bir kaçına değineceğiz.
Öncelikleri belirlerken, maddi zorunlulukların ilk sırada geldiğini belirtmekte fayda var. Bilim kurgu ve fantastik yapımlar, en hafif tabiri ile ele gelir bütçelere ihtiyaç duyuyorlar. Bunun temel sebebi ise görsel efektlerin çok pahalı olması. Üstelik bu tür teknolojilerin ana vatanı Türkiye olmadığı için ya dışarıdan anlaşılan firmalara yaptırılıyor ya da Türkiye’deki az sayıda bu işle ilgilenen kişi tarafından özel efektler yapılabiliyor. Her ihtimalde Holywood filmleri için bile büyük bütçe demek olan konular, Türk filmleri için çok çok çok büyük bütçe anlamına geliyor.
Yakın dönem sayılabilecek filmlerden GORA, filmin tamamına hakim olmasa da özel efektlerinin olmuşluğuyla dikkat çekiyordu. Ancak GORA’nın arkasında, o camia için Türkiye’nin en çok kazanan adamlarından biri olan Cem Yılmaz’ın olduğunu unutmamak gerekiyor. Tabi ki Cem Yılmaz’ın orada oluşu, filmin başarısını da büyük ölçüde garanti ettiği için uygun yatırımcıların bulunabiliyor olduğu gerçeği de var.
Ayrıca GORA’nın gerçekten de istisna olduğunu kabul etmek gerekiyor. Neticede milli felaket Uzay Kuvvetlerini saymazsak, bu türe bir alternatif henüz gelmiş değil.
Aslında, efektsiz bilim kurgu filmlerine çok iyi örnek olabilecek üç filmi hemen sayabiliriz. Bunların ilki Man From Earth, kendisinin ilk çağlardan bu yana yaşadığını söyleyen bir tarih hocasının tezlerini çürütmeye çalışan bir avuç akademisyenin sohbetlerini anlatıyor ve hikaye tek bir odada geçiyor.Bir diğer örnek olarak da paralel evrenleri işleyen bilim kurgu/korku olarak sayılabilecek olan Coherence söylenebilir. Yine tek bir ev, bahçesi ve önündeki sokaktan daha fazla bir yerde geçmiyordu.
Son örnek ise ilk ikisine göre daha fazla bütçe harcayan ancak yine pek bir özel efekt kullanmayan Thirteenth Floor‘dur. İki farklı zaman diliminde (90lar ve 30lar) geçip, o döneme ait kıyafetlerle çevreyi kullanmak dışında özel efektler içermez.
Bu filmler, kendi türleri içinde saygın yer edinmiş olsalar da çok düşünmeden efektsiz bilim kurgu ya da fantastik film örneklerini çok fazla arttıramadığımız gerçeğini değiştirmiyorlar. İyi sinema takipçileri bile, üzerine vakit harcadıktan sonra bu filmlerin üzerine ancak bir avuç ekleme yapabilirler. Kısacası özel efektler, sözünü ettiğimiz türler için gereklilik değillerdir. Fakat bu örnekler ise harika senaryolar gerektirir ki bu türden sağlam senaryolar ve hikayeler, her babayiğidin harcı değildir. Bu da bizi bir sonraki konumuza getiriyor.
Türk halkının bilim kurguya bakışı, oldukça uzun süredir “ehe komik bu ya” seviyesinde ilerlemektedir. Özellikle 70 sonları ve 80’lerin başındaki Yeşilçam’da, oldukça fazla bilim kurgu (hatta bazen fantastik) örnek görülmektedir. Yazının amacı bunları tek tek ölçüp tartmak olmadığı için en bilinen örneklerinden “Turist Ömer Uzay Yolunda” üzerinden ilerleyebiliriz.
Hem türdeşlerine göre çok daha eğlenceli olması hem de Sadri Alışık etkisi nedeniyle özel bir yere koymak gerekir, ayrıca konumuza da çok iyi örnek oluşturur. Yeşilçam’da o dönemde görüldüğü üzere bilim kurguyu, iki belirgin temel üzerinden yapar;
- Var olan ünlü bir temayı kullanır (Superman, Captain America gibi süper kahramanları taklit eden filmler de mevcuttur, sık sık Star Wars, Star Trek, Flash Gordon, E.T. gibi dönemin ünlü bilim-kurgu filmleri de uyarlanmıştır)
- Mizah üzerinden bilim kurgu yapar (Hoş, var olan temayı kullanan bir hikayenin ne kadarının “kurgu” olduğu tartışılır)
Turist Ömer Uzay Yolunda dahil, dönemin neredeyse tüm örnekleri yukarıdakilerden ya birini ya da ikisini birden kullanır. Her ihtimalde bilim kurgu literatürüne pozitif katkıda bulunmaz. Türün diğer örneklerinden bazıları Türkiye sınırlarını aşıp Dünya çapında tanınmış olsa da bu genellikle negatif bir şöhrettir. Bakınız Wikipedia’da Dünyayı Kurtaran Adam’la ilgili ne yazıyor?
“Dünyayı Kurtaran Adam 1982 yapımı Türk macera filmidir, izinsiz kullanılan Star Wars sahneleri nedeniyle Türk Star Wars olarak da bilinir.” (orjinal dilden çeviridir)
Superman ve benzerlerinin kötücül kopyaları da piyasada o dönemlerde bulunmuş ve üzerine bir de orjinal hikayeleri filmi yapanların kafalarına göre değiştirip ortaya oldukça çirkin örnekler sunmuşlardır.
Anadolu, İslam ve Türk medeniyetlerinin köklü tarihi ve mitolojileri, fantastik kurgu için oldukça iyi alternatifler sunuyor olsa da Türk Sinemasında gereken ilgiyi görmemiştir. Döneme ve Türk Sinemasına istisna olarak Tarkan serileri, belirli bir tarihe dayandırılarak, fantastik öğelerle iyi bir şekilde harmanlanmıştır.
Yine de özünde çizgi roman uyarlaması olan Tarkan’ın benzeri şekilde yapılan, az da olsa fantastik unsurlar taşıyan Malkoçoğlu ve Kara Murat gibi “anti-Bizans” filmleri gereken derinliği yakalamaktan uzaktır. Tarkan serilerinin aksine bir hikaye anlatmayı değil, bir fikri ve duyguyu izleyiciye aşılama niyeti taşırlar. Bu yüzden de ülke içinde daha bilinir olsalar da hikaye anlatımı açısından dibe vurmuş vaziyette kalırlar.
Tür olarak gerilim ve korkuyu birbirinden ayırırsak (ki ayrılmalıdır), korku türü kendi içinde sıklıkla fantastik kurgu öğeleri barındırır. Hayaletler, cinler, şeytanlar, uzaylılar, mutasyona uğramış yaratıklar, zombiler, vampirler, kurt adamlar ve niceleri korku türünün içinde hayat bulur. Böylelikle fantastik kurgu ya da bilim kurgula yakın temasta kalmaya devam eder.
Yakın dönemin korku filmleri, Hasan Karacadağ’ın Dabbe’siyle başlamıştı. Sonradan yine Karacadağ’ın öncülüğünde Dabbe’nin seri olarak devamı ve yine benzer Türk/İslam temasını kullanan korku filmleri çekilmeye başlandı. Her ne kadar henüz “üç harfliler” temasının dışına pek az film çıkabilmiş olsa da sebepleri barizdir.
Türk izleyicisi gerçeküstü/dışı kurguya inanmaz, bu tür kurguyu sevmez.Gerçek üstü/dışı’yı anlatırken “iyi ama bakın cinler Kuran’da geçiyor” dediğiniz anda gerçek üstü/dışı tema, Türk izleyicisi için gerçek bir hal almaya başlar. Özellikle günlük hayatta duyduğu söylencelerle de desteklenen cin temalı korku filmleri, suni de olsa kendine bir alt yapı bulur. Yine de yakın dönem korku filmlerinin, belirli bir hikayeyi anlatabilecek efektleri sağlayabildiği söylemek mümkündür. Bu da bizi, önümüzdeki dönemlerde cin dışında farklı temaları da içeren korku filmleri ile diğer bilim kurgu ya da fantastik kurgu yapımların daha sık görülebileceği yönünde umutlandırmaktadır.
Yukarıda da değindiğimiz konuları özetlersek şu iki başlığı ayırabiliriz ;
- Bu türler için efektsiz örnekler verilebilmekte ancak senaryoları büyük zenginlik ve yaratıcılık içermektedir.
- Korku filmlerindeki cin teması da kendi mitolojisi ile birlikte geldiği için suni gerçeklik sunmaktadır.
Kısacası Türk izleyici (en azından genel izleyici) gerçek üstü/dışı hikayeleri sevmemektedir ya da sevmeyeceği düşünülmektedir.
Ancak durum böyle mi? Son yıllarda sayıları artan süper kahraman filmleri ve dizilerine olan ilgi, Lost, Heroes ve Fringe gibi dizilerin yerel hayran kitleleri, Game of Thrones, Merlin gibi dizilerle zirveye çok yaklaşan kılıç/büyü türündeki fantastik kurgunun yükselişi nasıl açıklanabilir? Sadece kültürünün uzantılarını takip ettiğimiz ABD ve Avrupa’dan sekip önümüze düştüğü için mi Türk izleyicisi tarafından ilgi görmektedirler yoksa yerli izleyiciler bu yapımları gerçekten beğendiği için mi izlemektedir? Peki anime kültürünün Türkiye’de de kendine -görece- ciddi yer edinmesi hangi kategoriye aittir?
Özellikle interneti ve sosyal medyayı yoğun bir şekilde kullanan genç izleyicilerin “sadece sunulduğu için” değil kendisi seçtiği için bu yapımları izledikleri bir gerçek. Yine de yapımcılar ve kanallar, sürekli olarak bir diğerinin ilk örneği yapmasını ve eğer tutarsa o örneği tekrarlamayı tercih ediyorlar.
Zengin kız fakir oğlan, büyük aile ya da aşiretlerin hikayesi, kaybedenlerin ya da toplumun kenarını oluşturan insanların hikayeleri gibi temaların sürekli tekrarlanmasının sebebi de budur. Daha önce denenmiş ve görece olarak güvenli görülen projelerdir. Aynı örneği ellinci sefer tekrarlıyor olmasının bir zararı yoktur, sorulduğunda da pişkin bir şekilde “modern bir zengin kız fakir oğlan hikayesi anlatırken bir yandan da gündeme değiniyoruz” deyip işin içinden çıkarlar. Yani modern olup hikaye 2014 yılında geçince, başka bir hikaye anlatmış olduklarını söylüyorlar. Yersen…
Esasında bu noktada Muhteşem Yüzyıl, oldukça iyi bir örnek olarak ortaya çıkmıştır. Dönem dizileri vardır ancak bu kadar eski bir dönemi, kostümleri ve dekorları ile sunmayı denemek bir cesaret işidir. Nitekim Muhteşem Yüzyıl, muhteşem bir başarı kazanır ve üzerine pıtrak gibi Osmanlı dönem dizileri türemeye başlar.
Öyle ya artık Osmanlı dönemine ait hikayelerin tutacağı (en azından tutabileceği) görülmüştür. Benzerleri yapılabilir olarak görülmektedir. Tabi ki hiç biri Muhteşem Yüzyıl’ın başarısına ulaşamazlar o da ayrı konu… Buna rağmen Muhteşem Yüzyıl, yukarıda belirttiğimiz internet kullanan/daha genç kitlenin dışındakilerin bile farklı bir konuyu iyi sunulduğunda izleyebileceğinin bir göstergesi olmuştur. Yine de içinde gerçek üstü/dışı temaların bulunmadığı unutulmamalıdır ve bilim kurgu ile fantastik kurgu halen bir kumardır.
Bu türleri deliler gibi takip eden bizlerin, çok da umutlu olmamakla birlikte bazı beklentilerin içine girmemiz yanlış olmaz. Korku filmlerimizde efektlerin kullanılırlığı artıyor, çok büyük bir izleyici kitlesi bilim kurgu ya da fantastik kurgu olan yabancı yapımları büyük bir iştahla takip ediyor, Dünya’daki trend bu yöne doğru iyice çevrilmiş durumda ve yerli yapımcıların da bu türlere biraz biraz el atmaları artık işten bile değil.
Nitekim bazı denemeler olmuyor değil. Fox TV’de yayınlanan “Sana Bir Sır Vereceğim” adlı dizi, yabancı bir diziden uyarlamaydı ve belirli bir başarı kazanmıştı. Hikayesi ise doğa üstü güçleri olan bir grup insanı anlatıyordu. Ancak sosyal medyada büyük ilgi görmesine rağmen reytingleri düştüğü için 29. bölümden sonra yayından kaldırılmıştı. Bir diğer örnek ise Onur Ünlü’ye ait olan “Sen Aydınlatırsın Geceyi” isimli filmdir. Gerçek dışı bir kasabada, gerçek üstü güçlere sahip insanların, son derece normal hikayelerinin anlatıldığı film vizyonda gösterilmese de çok büyük bir ilgi uyandırmıştı.
(Editörün Notu: Ezel Akay’ın Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü’sü ve yine Onur Ünlü’nün Güneşin Oğulları filmleri de bu alanda olumlu örneklerdir. Hakeza bir dönem çok tutan Selena / Acemi Cadı / Bücür Cadı / Sihirli Annem gibi yabancı fantastik dizi uyarlamalarını da bir kenara not etmek gerek)
Fakat artık reyting sisteminin halkın tamamının ilgisini yansıtmadığı çok fazla kişi dile getirmeye başladı. Behzat Ç, Leyla ile Mecnun (ki oldukça fantastik unsurlar içerir), İşler Güçler gibi bazı dizilerin görece olarak düşük reytinglere sahip olurken sosyal medya üzerinden abartılı ilgi bulmasının sebebi de budur. Reyting sistemi, bütün izleyici gruplarını içermemektedir ve güvenilirliği artık pek çok otorite tarafından sorgulanmaktadır.
Özetle, yakın dönemde bir kaç deneme daha göreceğimiz kesindir ancak yine de ciddi örneklerin çıkması için uzun bir süre beklemek ve şu anda bu türleri seyredenlerin toplumun etkin kişileri haline gelmeleri gerekmekte gibi görünüyor. Tek istisnası ise Man From Earth örneğindeki gibi efekt gerektirmeyen ve olabildiğince yüksek gerçeklik sunan fantastik – bilim kurgu hikayelerin sayısının artması olabilir.
Siz ne diyorsunuz?
26 Comments
şubat dizisi vardı bir de, süperkahramanlı punk dizi gibiydi. Fena görünmüyordu.
yazarın dediğine tamamen katılıyorum illaki görsel efect kullanmana gerek yok iyi bir bilim kurgu film veya dizi çekmek için senaryo ilede olabilecek bir şey ama bizim ülkede ne senaryo var ne efect doğal olarakda bende destek vermek istemiyorum en yakın örnek fatih’in fedaisi kara murat gitmedim gitmemde hem verdıgın paraya hemde zamana yazık eyer adam akıllı bir şey yaparlarsa hollywood derecesinde demiyorum izlenilmeye değicek bir şey olursa yemin ederim 5 bilet alırım destek olmak amaçlı ama bizde nerdeee 10 15 yıl içerisinde çıkacağını düşünmüyorum iyi bir bilimkurgu filminin o zamanada kim öle kim kala
Ben gerçek anlamda bu tür yapımları yapacak bir hayal gücüne sahip insanlar olduğuna inanmıyorum. Mevcut dizi ya da filmlerde bile yaratıcılıktan uzak, benzer konular üzerinden yapılmış ya da yabancı dizilerden aşırma senaryolar üzerinden gelişen yapımlar cirit atarken bilim kurgu /fantastik gibi hayal gücü, vizyon ve yaratıcılık gerektiren bir türde eser çıkabileceğine inanmıyorum.
Ülkemizde hemen her sanat dalı arabesk esintiler içerirken ve bu eserler müşteri bulurken, bilim kurgu ögeleri taşıyan bir yapımın para kazanacağını düşünmek hayalciliktir.
Türkiye’ de insanlar ya gülmek ya da ağlamak veya kendilerini aptallaştıran yapımları izlemek amacındalar. Yukarıda bahsettiğiniz her yapım bu izleri taşıyor.
Lost dizisinde bile izleyici Kate Jack’ le mi birlikte olacak yoksa Sawyer’ a mı varacak tartışmaları gırlaydı.
Açıkçası halen daha basit bir drama ya da polisiye dizisini tam manasıyla başaramayan bir sinema/tv sektörü ortadayken bilimkurgu gibi bir türü ortaya çıkarmak zor.
Hayal gücüne sahip insan çok olmasa da yok diyemeyiz. Yaklaşık 6 yıldır film sektörünün içindeyim. Bir yıl Behzat Ç.de çalıştım.
Türk sinema sektöründeki durum şu yapımcılar garanti para getirecek işler yapmak istiyorlar. Çünkü Türkiye’de yapım firmaları tek diziyle batabilme özelliğine sahipler. Bizim bir projemiz var http://igg.me/at/projectnewworld bu projeyi sinema sektöründeki yapımcılarla konuştum ve çoğunun vizyonu aslında oldukça geniş. Ne olduğunu ve ne olabileceğini anlıyorlar ama başarının garanti olmamasından dolayı (reyting kaygısı) sıcak bakamıyorlar.
Ama zamanı geldiğinde güzel şeyler çıkacak ortaya.
Flash Gordon zamanında Baytekin olarak lanse edildi bizlere eeeey kardeşlerim!
Buradaki çıkarımlara göre, Osmanlı zamanında geçen ve cin avlayan adamları konu alan fantastik-korku dizisinin tüm dizilerin toplamından daha fazla seyredilmesi lazım… Lan bi dakka…
Olum izlenir lan o. Osmanlı tokadı gibi gerzek bişey çıkmasın da ortaya 😀
Yapılsın, izlemezsem şerefsizim
son paragrafta sunduğun çözüm gerçekten de tek çıkar yol gibi görünüyor. para kaynağı bulan bir yapım, reklamla pr ile ne kadar kötü olsa da çok izleyici çekebiliyor(fetih 1453 vs). mesele dediğin gibi eli ayagı düzgün bir prodüksiyonla ve zekice bir zenaryo ile parasız efektsiz bu işi kotarmak. ama o da ne kadar başarılı olur, genel izleyiciye ne kadar hitap eder muamma. son dönem filmlerden kozmos geliyor aklıma mesela. gayet de uluslararası ölçeklerde başarılı olabilecek bir yapımdı ama gişede pek rağbet görmedi. yine er geç işin ucu paraya dokunuyor
Aşırı güzel bir yazı olmuş, öncelikle tebrik ediyorum. Şunu belirtmek gerekiyor fantastik-bilim kurgu film izleyicisi daha doğru bu türe dair takipçiler ülkemizde azınlık seviyesinde. Sizin yaptığınız gibi benim de bir blogum var ve geek kitleyi yakalamayı, geliştirmeyi amaçlıyorum. O yüzden günün birinde bu filmleri görmemizi sağlayacak önemli araçlar olarak görüyorum bizleri. Hani sinemadan önce edebiyat alanında şu işi sattırabilsek gerisi gelecektir. Orkun Uçar zamanında Metal Fırtına ile başlayıp, Asi, Zifir gibi korku-fantastik romanlarla bu alana katkı yapmaya çalışmıştı ama o da kendi bütçesi ile bir yerden sonra tıkandı. Ülkenin islami duruşuna yakın durarak belirli bir kitleyi de buna alıştırdı ki bence bu tarz işler çıkarmanın en ideal yolu, yerel bir içeriğe sahip olmak. Hani Dabbe diye Exorcist filmini satarak olmaz bu iş. Kendi yerel tarzımızı yaratmalıyız. Bu ülkedeki insanların çoğunun vatansever olduğu hatta büyük bir kısmının milliyetçi sularda yüzdüğünü inkar edemeyiz ve bu damar yakalandığında bu işler satıyor. Fetih filmi buna en önemli örnek. Benimde bu tarz bir çizgiroman projesi yaratma fikrim var mesela. Benzer şekilde yine kendi yerel ögelerimizi içeren bir fantastik roman da yazdım, günün birinde film çekmek kısmet olursa bu tarza yöneleceğim. Yerel etmenler burada çok önemli yoksa elalem o tarz filmleri gayet iyi yapıyor yani. Bu şekilde düşünürsek yapımcı şirketler de eğilim gösterir. Söylemek istediklerimi iyi ifade edebilmişimdir umarım.
blogun linkini alabilir miyiz acaba?
Biraz geç oldu ama buyurun 🙂 http://www.sinegeek.com/
Altta yazılan yorumların bazılarına katılmıyorum özellikle bizde bu işin altından kalkabilecek yeteneklerin olmadığı kısmına. Ülkemiz dizi ve film sektörün çok ağır adımlarla da olsa ilerliyor mesela Ezel diye bir dizimiz var bizim Avrupaya pazarladığımız ve senaryosu son derece güzel olan biri dizi. Sonra Suskunlar var yine aynı kişinin kaleminden çıkan ve bu yıl Abd de NBC kanalına uyarlanacak olan. Ha bunlar fantastik ya da bilim kurgu mu değil. Ama içimizde sağlam senaryo yazarlarının var olduğunu gösteriyor.
Bizde FK ve BK da ürün çıkmama sebebi efekt değil senaryo bence. Çünkü Fetih1453,Gora,Fatihin Fedaisi gibi yapıtlar var elimizde görsellik olarak hiçte fena sayılmayan.
Peki senaryo sıkıntısı neden var? Çünkü mevcut popüler senaristler orta yaş ve üzeri kişiler adamlar da hayal gücü yok. Biz geek hayranları çizgi roman,anime,animasyon,BK ve FK türlerinde tonla materyale erişebilme yetisine sahibiz ve onlarla şekillendi hayal gücümüz gençliğimiz. Fakat bu mevcut senaristler için geçerli değil. O yüzden bu kategorilerde ürün verebilecek kişilerin bizlerden çıkacağı veya çıkması gerektiği aşikar.
Peki içimizde bu işe yeteneği ya da ilgisi olanlar ne yapabilir? Çoğumuzun aklında bir film dizi yada animasyon projesi illaki vardır kafamız hayal gücümüz cayır cayır çalışıyor biz geek sevdalılarının neticede. Ama biz Türklere mahsus bir dezavantaj var bizde. “Abi bizden olmaz ya şimdi kime nasıl anlatıp ikna edecem ki bu fikri hayata geçirmeyi? Biz işin erbabı değiliz yapamayız.” düşüncesi hayatın her alanında iliklerimize kadar işlemiş bizim. Oysa yine Karadayı,Kara para-aşk,Gümüş,Sıla,Yer gök aşk,Lale devri gibi birçok reyting başarısı göstermiş dizinin senaristi olan Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat ikilisi bunun böyle olmadığını bize gösteriyor aslında. Bu ikilinin hayat hikayesini okuyun derim. Üniversitede bu dizilerin pilot bölümlerini yazıp gördükleri her senariste yönetmene yapım firmasına fütursuzca mail atan iki çılgın bunlar. Ve sonunda bazıları dönüş yapıyor ve sektöre böylelikle giriş yapıyorlar şuan da aldıkları ücret dudak uçuklatan cinsten. Yani biz “ben yapamam kimse beni iplemez” demeyi bırakıp ince eleyip sık dokuyup toplumumuzun talep ve beklentilerini bilgi ve yeterliliğini göz önüne alıp düzgün bir BK veya FK dizi yada film senaryosu yazarsanız illaki onu birilerine ulaştırırsınız. Yakın dönem örneği olan TRT de gösterilen Filinta dizisi mesela görsellik açısından gayet güzel bir dizi ve senaryosu da fena değil bence. Bu dizi senaristinin ilk denemesi adamın ilk projesi ve bu dizinin görsel efekt proje danışmanı Prison Break ya da Lost un ekibi tarafından yapılıyordu diye hatırlıyorum (google amcaya sorarsanız detaylı açıklama yapar size). Ve bu dizi bir dönem dizisi gibi gözüksede özünde bir FK örneği aslında çünkü Osmanlıda geçiyor ama padişah isimsiz herhangi biri olabilir , olaylar tamamiyle kurgu ve sadece yerel kültür örnekleri de ğil dönemin batı izleride var The Kid gibi karakterlerde var.
Yani özetle bu işin kilit noktası senaryo.Elinizde sağlam bir senaryo varsa o kendine bir şekilde yol bulur içiniz rahat olsun. Kendinizi küçümsemeyin “karanlığa sövüceğinize bir mum yakın” . Bizde neden BK veya FK türünde eser yok diye konuşacak olsak sabaha kadar bitmez bu konuşma ve sabah yine bu türde bir eser olmiyacak. O yüzden yoksa bir tane siz yapın fitili siz yakın…
dediğin şeylerin %90 ına katılıyorum yalnız fatih’in fedaisi güzel efectli demişssin sen izledinmi filmi neyse bunu geçelim bence efectlere gerek olmadan sağlam senaryo ve sağlam oyuncularla cidden amerikan dizilerine yaklaşılabilir örnek medcezir dizisi sadece iyi oyuncu olarak gözüken çağatay ulusoy var bence türklerin sıkıntısı 1 star koyması en az 2 yada 3 star olması gerek star derken iyi bir oyuncu bir diziide tek bir kişi bütün diziyi götürmesi imkansız mesala kıvançt tatlıtuğ kenan imirzalıoğlu çağatay ulusoy böyle bir kadrodan boş iş çıkmayacağı kesin son 15 yıllık türk kanallarında çok nadir güzel kaliteli diziler gördüm oda kuzey güney ezel karadayı kardeş payı suskunlar gibi bunlarda hemen hemen aynı kişilerin yapımları demek istediğim sağlam 3 5 tane oyuncu ile sağlam senaryo +biraz efect bence bu bi başlangıc olabilir türk sinema veya filmleri için
fatih in fedaisini izlemedim ama fragman da gördüğüm kadarı ile görsel açıdan güzeldi tabi tüm film aynı görselliktemiydi bilmiyorum. Bizde birde en önemli sorun dizi süreleri bu senaryoyu da etkiliyor senarist süreyi uzatabilmek için ister istemez saçma sapan sahneleri koymak zorunda kalıyor
suskunlar zaten yurtdışından paket olarak hazır alınmış yabancı bir senaryoydu. bizim işimiz değildi.
filmden uyarlamaydı ama.
Ülkemizde böyle şeylerin tutacağını sanmıyorum zaten.
bizde ya komedi korku birde romantik aşk filmleri çekiliyor bunlarda sadece çekilmek için çekiliyor sanatsal bir anlam sıfır mizah sıfır tabi istisnalar var arada özellikle cem yılmaz
Bence Türkiye’de genel olarak bilim kurgu altına sokmak istediğim sanat ürünlerinin gelişmemesini incelerken tümevarım yöntemini uygulamamız gerekiyor. Eldeki sabitleri ve değişkenleri düşünüp bu konuda bir süredir kafa patlatan insanların ayrı ayrı kafa vermek yerine, araştırmalarından elde ettiklerini paylaşıma açıp beraber hareket etmeleri gerekiyor.
Tabi iş eninde sonunda Türkiye’de bilim kurgunun yaygınlaşmasında asıl ikna edilmesi gereken kişilerin yapımcılar olduğu gerçeğine gidecek. Yoksa senaryo da, oyuncu da, görsel efekt de çözülür. Yeter ki bu işe kaynak ayırmayı başlangıçta zarar etme pahasına gözü kapalı kabul edecek cengaverler bulunsun.
Editöre not: Güneşin oğulları değildir filmin adı GÜNEŞİN OĞLU ‘ dur.
Konu olarak da çok başarılı bir film. Filmin kötü yanı çok çekimleri kötü yönetmen çok beceriksiz. İyi bir yönetmen elinde Remake ypılsa çok güzel işler ortaya çıkabilir.
Bir zamanlar Star’da “Sır Dosyası” diye bir dizi vardı… Hatırlayan var mı?
Güzel örnek. Özellikle ilk bölümleri umut vaadediyordu.
Naçizane bir özetle:
Tarkan örneğinde olduğu gibi tarihi-fantastik bir kurgu genelde islam öncesi dönemde geçmeli yahut o döneme atıfta bulunmalı. Günümüz şartlarında televizyonda bu tip bir işi göstermek neredeyse imkansızdır. Islam dışı bir öğe bir şaman göndermesi bile tepki uyandıracaktır. Dikkatli seyredebilir bilir cnbc gibi kanalların altyazıları ve orjinal dilde söylenenler tutmamaktadır.
Bilim kurgu konusu ise daha karmaşık ve fantastikten dahi imkansız.
Bilim kurgu için önce bilim lazım.
Yazı güzel,iyi bir analiz olmuş ancak Wikipedia’ya takılma orada yazanları senin,benim gibi biri yazmış…Bilim kurgu dizisi,filmi olayını aslında ülkelerle ilgili bir durum değil..Amerika ve İngiltere dışında bu türe ait örnekler diğer ülkelerde bizden farksız değil..Burada asıl mesele bilim kurgu senaryosunu yazacak yazar,bunu çekecek bir yönetmen,projenin olabilirliğine güvenecek bir yapımcı bulamamak..Kopya senaryoları söylemiyorum…Bu arada mümkünse resimlerin altına espri yapmak adına yazılar yazma..Olmuyor 😀
Ülkemiz
1999 yılında neden ” Yapay Zeka ” ado altında bir film çıkaramadıda bunu
amerikalılar The Matrix Olarak çıkardı ? Bu örnek üzerinden gidersek
Yazmış olduğunuz yazının cevabını kolaylıkla bulabiliriz. Hayal edelim
1999 yılında bir senarist yapay zekanın insanları bir gün bir tüpün içine haps
edip onların enerjisi ile kendilerine yeni bir dünya kurmasını anlatan bir türk
filmi olsaydı.. Neo karakterini canlandıran isim (Tamamen örnektir) Kıvanç
tatlıtuğ olsaydı ? Tiriniti karakterini fahriye evcen oynasaydı Morpeus
Karakterinin ise Haluk bilginer tarafından oynanıldığını düşünelim … Kıvanç
tatlıtuğun ve diğer saydığım oyuncuların film esnası boyunca yapıcakları
konuşmaları ve sergileyecekleri hareketleri kung fu dövüşleri ağır çekimler
mermilerden kaçmalar ajanlarla kung fu tarzında dövüşmeler ?????????
Bunu buraya yazarkende sizler okurkende Bir an ne kadar saçma
olabileceğini içinizden geçiriyordunuz eminim. Bunun nedenleri neler
olabilir ?
1- Ülkeler genel olarak filmlerinde yaşadıkları coğrafi koşulların etkisinde
olan örf ve adetlerden etkilenerek film yaparlar… Ki 2000 li yıllara kadar
Başı açık kapalı Sağcısı solcusu tartışması yapan bir ülkeydik…Burdan yapay
zekalara atlamak tutmazdı
2- Filmin yapıldığı ülkenin genel olarak inandığı dinin sonucu
inandırıcılığı düşük filmler insanları etkilemez… Örn Yenilmezler filminde
Adamın bir kaç sanie içinde HULK karakterine dönüşmesi filmi izliyen insanları
aniden büyülerken.. Taksimde uzaylılarla savaş bir Tamer karadağlının HULK vari
bir karaktere dönüşmesi inandırıcı değildir. Çünkü Bizim gözümüzde Oradaki adam
yabancıdır ve ona yapılan herşey mübahtır.. Vakat bizim oyuncumuz inançlıdır ”
Ne öyle Hulk olacaksa Hoca olsun milleti okusun” manasına varabilir.
3- Fantastik ve bilm kurgu yapıtlarında oynatabileceğiniz oyuncu
sayısı çok az insanların inanmalarını onların gerçekten fantastik bi karakter
olarak insanlar tarafından benimsene bilinmesi imkansız gibi bişey Örn ”
Kıvanç tatlıtuğ Bir adet BEHLÜL iken Bir anda supernation vari bir dizide
Gölgelerle savaşamaz Mikail ile Dövüşemez düşüncesiii….
4- Çekilebilecek herhangi bir fantastik proje genel olarak
Mizahçılar tarafından Alay konusu olunacağı Hayatımızın hiç bir bölmünde yokken
fantastik düşüncelerin insanlara bir anda gösterildiği taktirde komedi unsuru
oluşturabileceği
12 maymun OldBoy tarzı filmler Türkiyeyi kurtara bilirmi yakında
görücez ” TUTSAK KÖPEK ” filmi ile ….