Warner Bros için bu bir yokuş yukarı mücadeleydi, bunu kabul etmek gerekiyor. Çünkü Affleck sadece filmin yıldızı değildi; yazarıydı, yapımcısıydı ve her şeyden önce stüdyoyla pırlanta bir ilişkisi vardı. Bir sinemacının hayal ettiği her şeye sahipti yani Affleck kağıt üzerinde, tam kontrole en yakın yerdeydi. Böyle bir yerdeki adam bile projeyi bıraktıysa, yerine bulacak yönetmeni ikna etmek şüphesiz zor olacaktı: Özellikle yönetmenler stüdyonuzun filmlerini sağlı sollu terk ederken.
Ancak Warner zor olanı yaptı ve gerçekten Affleck’in yerine The Batman’i yönetecek olan sinemacı için epey okey bir tercih yaptı. Bakın, “muhteşem, ağlayacaksınız” demiyoruz. Herhalde Aronofsky’ye emanet etseler dümeni, o zaman halaylarla Anadolu turnesine çıkardık birlikte. Ama bir yandan da, Zack Snyder’a anahtar teslim etmek kadar berbat bir şey de yapmadılar. Warner Bros, filmi çekmesi için Matt Reeves ile anlaştı.
Reeves ismi ile heyecan uyandıran bir adam değil. Ama özgeçmişi çok sağlam. Adını ilk olarak Abrams ile birlikte yarattığı Felicity‘de duyuran Reeves, ikinci büyük işini de yine Abrams kardeşinin kanatları altında yaptı ve 2008’de Cloverfield‘ın yönetmeni olarak uzun metraj dünyasına merhaba dedi. Fakat şüphesiz onu bugün Batman’e layık yapan işleri, 2010 ve 2014 arası art arda çektiği iki film: Let Me In ile Dawn of the Planet of the Apes.
Let Me In kimsenin başarılı olmasını beklemediği, ama yine de izleyende artistik saygınlık uyandıran bir yeniden yapımdı. Dawn of the PotA ise ilkinin şanını başarıyla devam ettiren, izlemesi keyifli bir devam filmiydi. Üstelik iki filmde yaptıkları –karanlık, perili bir atmosfer ve büyük, nefes kesici aksiyon sahneleri– kombinleyince Batman’e kağıt üzerinde çok yakışıyor. Dürüst olmak gerekirse kimse Reeves’den bir Dark Knight-katili yapmasını beklemiyor. Ama sanıyorum sırasını iyi savacak.
Siz ne diyorsunuz peki geekler? Büyük gelişme, yorumlarınızı alalım!