Sanatçının ya da filmin kalitesinde nihai bir kriter olmasa da bir filmin yönetmeninin kim olduğunu ilk bakışta anlayabiliyorsanız bu durum izlediğiniz yapıma daha bir saygıyla yaklaşmanıza sebep olur, onun kendini adamış bir sanatçının elinden çıktığından daha bir emin olursunuz. Sinemada pastel renklerin ve simetrinin neferi Wes Anderson da hakkında böyle düşüneceğiniz yönetmenlerden. Anderson, tür bazında birbirinden çok ayrı filmlere imza atmış olsa da onun tek bir filmini izlemeniz diğer tüm filmlerini 50 metre öteden tanımanıza yeterli olacaktır. Anderson filmlerinin sevmeyeni sevenlerinin sayısıyla yarışıyor vaziyetteyse bile, yönetmeni tanıyan herkes bu parmakla gösterilebilirliğe takdirle yaklaşır.
Bu yüzdendir ki; bu yıl Japonca-İngilizce-Köpekçe dillerindeki stop-motion filmi Isle of Dogs ile rüştünü tekrar ispatlayan Wes Anderson sıradaki projesini duyurduğunda merakla detaylarını öğrenmek üzere yerimizden doğrulduk: Öncelikle bu sefer stop-motion bir proje söz konusu değil, kanlı canlı aktörler göreceğiz -ki bu muhteşem bir haber çünkü dünyaca ünlü karizmatik yıldızların Anderson’ın dünyası içinde bambaşka hallere bürünmesini izlemek hep keyifli olmuştur. The Playlist‘ten aldığımız habere göreyse Anderson şu ara Fransa civarlarında set arayışlarında ve 2019 yılının başlarında bu sette motoru döndürmeye başlamak istiyor. Bu durumda filmin 2020 sonlarında festival sezonunda vizyona girmesini beklemek yanlış olmayacaktır.
Gelecek Wes Anderson filmi hakkında en önemli ve heyecan verici iki detaysa filmin konusundan ve türünden geldi: Yönetmenin onuncu filmi 2. Dünya Savaşı sonrası Fransa’sında geçecek. Şimdiye kadar iki kez dönem filmi yapan Anderson, günümüzden ilk kez bu kadar uzaklaşmış olacak. Filmlerinde bunalımdan eser olmayan yönetmenin 2. Dünya Savaşı’nın etkilerini içerecek bir hikaye tercih etmesi epey ilginç ve merak uyandırıcı. Acaba Wes Anderson bu kez tarzının dışına mı çıkacak yoksa öylesi bir dönemi kendi tarzına uyarlayıp herkesi bir kez daha mı şaşırtacak?
Cevap ikinci seçenek gibi gözüküyor. Çünkü filmin türünün müzikal olacağı da belirtilmiş durumda. Yani post-travmatik bir bölge ve toplum Anderson’ın ellerinde palet renklere ve tahminen eğlenceli notalara bürünecek. Baksanıza, şimdiden absürtlüğün damarını bulmuş gözüküyoruz. Buradan sonra en heyecan verici bilgiler ise oyuncu seçimleriyle gelecektir; Bill Murray, Edwar Norton, Tilda Swinton, Jeff Goldblum… Anderson hangi favorisini projeye dahil edecektir dersiniz?