Edebiyat denen bir şey iyi ki var yahu!
Kitaplar okumak içinse, iyi kitaplar da başkalarına önermek içindir arkadaşlar. Güzel eserleri, güzel sözcük ve cümleleri birbirimizden sakınmamak; her daim yorumlamaya açmak lazım bence. Bir çırpıda bitirdiğiniz, okurken zamanın nasıl geçtiğinden emin olamadığınız o şahane sayfaların arasındaki yolculuğa bir başkasını da davet etmek en güzel erdemdir. Üstelik mutlu eder, yorumlar eklendikçe çeşitlenir; güzelleşir düşüncelerimiz.
Geekyapar’da en güncel kitap yorumlarıyla karşınıza çıkamıyor olmak beni bir miktar üzmüyor değil aslında. Gönlümün en derinliklerinden geçer ki sizinle bir kitap çıkar çıkmaz hemen okuyup yorumlarımı paylaşayım. Ama güncel dizilere yetişir gibi hararetle hem bölümüme ait hem de geçmişte okuyamadığım birçok kitabı yalayıp yutma girişimindeyken, benim için bir hayli zor oluyor bu süreç. Yine de elimden geldiğince sizinle bu tür düşüncelerimi paylaşma işini sıklaştıracağım, ne dersiniz? Edebiyat severler olarak Geekyapar’daki kitap yorumlarını biraz daha arttıralım mı, ne dersiniz kitap kurdu geekler?
O halde sizlere 2018’e girer girmez yazıverdiğim şu yazı gibi bir kitap önerisi daha yapayım. Doğu Yücel’in Kimdir Bu Mitat Karaman?‘ınını okuyup gaza gelince, hazır da yeni çıkmış bir eserken patlatayım yanına bir ek Sunay Akın kitabı daha demiştim. Geçenlerde de İthaki’nin son dönemlerdeki hummalı çalışmalarının en güzel meyvelerinden biri olan Yankı Enki’nin eserine gömdüm kafamı, bakalım bu yolculuk beni nereye götürecek dedim. İyi ki de demişim ama ha!
Korku içerikli kitaplarla çok haşır neşir olmadığımı itiraf etmeliyim. Genel anlamda çok ünlü hikayeciler sayesinde biriktirmiş olduğum bir korku edebiyatı geçmişim var, o kadar. Kitap nezdinde toplasanız iki elin parmaklarını geçer mi emin bile değilim. Genel anlamda saf korku bana hitap mı etmiyor acaba, bilemedim. Ama bir yandan da sahip olduğum bu “Acaba bir insan kitap okurken nasıl korkar?” merakım da beni alttan alta körüklemiyor değildi doğrusu. Geçtiğimiz seneye damgasını vuran IT filminden dolayı bir ara kitabını alıp okusam mı diye düşünmeden edememiştim mesela. Ama gel gelelim çat diye en ağır korku ürününden başlamak da bünyeyi bozabilirdi. Stephen King sonuçta, boru değil!
İşin muhabbet kısmını kısa tutup asıl noktaya gelecek olursak, biraz bu merakım sayesinde elime aldım Yankı Enki’nin kitabını. Bu tür kitaplardan ne beklemem gerektiğini pek bilmeden başladım ilk sayfalarına anlayacağınız. Kendi hayal gücümün beni her türlü tehlikesine karşı koruyabileceğim bir şatoya adım atmak gibi bir şey aslında. Neler olacağını pek bilmeden korkutuculuk düzeyini kendi istediğim gibi belirleyebileceğim bir denize girer gibi ya da. Çünkü elinizde somut, görsel bir materyal olmayınca, o içeriği istediğiniz gibi doldurabiliyorsunuz. Nihayetinde de ne kadar korkup korkmayacağınız da size kalıyor.
İçinde bizzat Yankı Enki’nin yazdığı önsöze ve arka kapaktaki bilgilere bakarak kendimi gazladım biraz da. İçindekiler kısmında Dracula’dan tutun Frankenstein’e, oradan bambaşka gotik diyarlara gidiyordu içerik skalası. E bir de pozitif bir önyargı olacak ama İthaki’den çıkan kitaplara karşı tuhaf bir fetişimin olması sayesinde de daha fazla beklememeye karar verdim. Hem kitap inceydi, sıkılmaya vakit kalmadan biter gibiydi. Gerçi şu son cümlemi olduğu gibi yuttuğumu itiraf edeyim: Çünkü Maskenin Düştüğü Yer ne sıkılabileceğiniz ne de ince olduğu için şükredeceğiniz bir kitap. Daha fazlası için Yankı Enki’nin kapısına dayanmak isteyeceksiniz!
Yankı Enki’nin kendi tezini hazırlarken yaptığı çalışmalar sonrası, uzun süre sonucunda ortaya çıkan bu eşsiz kitap kısalığıyla beni üzdü, gerçekten. Keşke daha fazlası olsa, biraz daha devam etse dedirtti. Ama sanıyorum ki bunun sebebi de kitabın bir bütün olarak bizlere sunduğu her şey: Az ama öz oluşu. Evet evet, gerçekten de az ama öz bir kitap. Lafı dolandırmadan, uzun uzun sündürmeden, sakız haline getirmeden anlatılan her şey o kadar nokta atışı ki, insan güzel bir araştırma eseri okuduğuna oturup bir kez daha şükrediyor sayfalar arasında. On ikiden vuran sorularıyla gerçekten hem beyin fırtınası yaptırıyor hem de edebi hazzınızı doruklara çıkarıyor.
Öyle onlarca korku kitabı bitirmemiş, bu türe biraz daha minik eserlerle adım atmış biriyim, tekrar belirteyim. Bölümüm sayesinde tükettiğim korku eserleri haricinde çok büyük bir geçmişim yok; ama yine de eğer birisi bana “Korku edebiyatına nereden başlamalıyım?” diye sorarsa muhtemelen bu kitabı önerirdim ona. Hatta başlamak için değil, işin tillahı dahi olsanız bu kitabı alın okuyun diye ısrar edebilirdim. Neden mi? Çünkü kitap az ve öz. Çünkü cümleler inanılmaz bir ahenk içinde akıp gidiyor. Çünkü okuduğunuz her soru, her cevap size tek kelimeden binlerce his vukusuna yönlendiriyor. Az lafla çok şey anlatmanın korku edebiyatı versiyonu olmuş bu eser, daha nasıl anlatabilirim ki?
Viktorya Dönemi‘nin gotik atmosferinden tutun Wolverine çizgi romanının nasıl olmuş da bu türden etkilendiği kısma kadar her bir kelimesiyle edebi haz yaşatıyor üstelik. Hatta itiraf etmem gerekir ki bu konuda Yankı Enki’nin bana makale yazma üzerine çok büyük bir heves aşıladı. Çizgi roman dünyasında bile aslında alanımın çok ama çok ilgili detaylar barındırdığını görünce şaşkınlığı, mutluluğu ve bilgi hazzını aynı anda yaşadım. Araştırmayı seven, yeni bilgiler öğrenirken kendinden geçen geekler için sanıyorum ki en ideal kitaplardan biri olabilir Maskenin Düştüğü Yer, cidden.
Bir kitap hakkında heyecanlanınca spoiler vermeden nasıl anlatacağımı şaşırdığım için çok fazla iyi öneremediğimi düşünüyorum. Direkt olarak “Alın okuyun!” diye kucağınıza bir tane atasım geliyor direkt. Çünkü iyi kitaplar anlatılmaz, yaşanır! Bu da öyle bir şey arkadaşlar. Hatta değerlendirmeyi de, Maskenin Düştüğü Yer’i okur okumaz yazdığım satırları Goodreads’ten sizlere ulaştırırarak sonlandırayım:
Dönüp tekrar okumak isteyeceğim türden bir araştırma eseri. Baş ucu kitabım yapmak istedim resmen! Korku edebiyatına dair mutlaka okunması gereken bir kitap. Yankı Enki, gotik edebiyata ve korkulanın aslında ne olduğuna dair getirdiği açıklamalarla her sayfada bir edebi haz yaşatıyor. İnanılmaz.
Lovecraft’tan Orhan Pamuk’a kadar her korku edebiyatı çerçevesinde değerlendirilmesi yapılabilecek eseri kısa ve öz inceleyen Enki’nin varsa başka çalışmalarına balıklama atlama isteğiyle dolup taştım.
En doğru ve “Ya harbiden!” dedirten sorularıyla en yerinde yanıtları veren Maskenin Düştüğü Yer, özellikle İngiliz edebiyatıyla yakından ilgilenen ve geek kültüründe hep rastlanan ama kaynağının nereden geldiği çok sık hatırlamayan birçok eseri de inceliyor. Tabii sadece İngiliz edebiyatı değil, tüm dünya roman ve hikayelerine yer veren araştırma ürünü, aynı zamanda çizgi roman kültürüne kadar iniyor.
Bu kitaptan sonra kendi alanımda özel araştırma konusu seçme isteğim daha da körüklendi.
Gerçekten başarılı!