Yarın diyoruz ama, gece saat beş sularında yazıyoruz bu satırları. Malumunuz, Twitter ülkemiz mahkemeleri tarafından kağıt üzerinde kapandı, sonra da uyumak mümkün olmadı. Kağıt üzerinde diyoruz, zira an itibariyle milletvekilleri DNS adresleri paylaşıyor, iktidar partisine üye belediye başkanları tweet atıyor, Türkiye’den çıkan her hashtag dünya çapında trending oluyor. Yani pratikte pek bir şey değişmedi. Ama olur da, daha ciddi bir şekilde kapatırlar, hızlarını alamayıp da Facebook’a yürürlerse diye biz alternatif 5 paylaşım yapma yolu düşündük. Sizlere de aktaralım dedik. Buyurun.
5. Bir çıktısını alıp, mektupla arkadaşlara yollamak
Bu en basiti. Tarayıcınıza sağ tıklıyorsunuz, yazdır diyip, direk printer’a yolluyorsunuz. Sonra çıkan kağıdı katlayıp, en yakın PTT‘ye gidiyorsunuz. Orada işte zarf alımıdır, pul basımıdır derken yalayıp yolladınız mı voila: eskisi kadar hızlı olmasa da makul bir paylaşım yöntemi. Tek eksiği, yarın öbür gün posta göndermeyi falan da yasaklayabilirler. Böyle bir şey olursa iktidara önerimiz zarfın yalanan yerlerine şöyle insanı iki üç hafta uyutacak bir şey falan sürmeleri, seçime kadar muhalif kesim uyur; iktidar da rahat eder. Nedir zaten canım böyle aykırı aykırı…
4. Mors koduna çevirip, duman aracılığıyla çatıya çıkıp yaymak
Burası biraz daha çetrefilli. Uzun uzadıya yazı falan paylaşamazsınız fakat ülkecek bir saatimizi mors kodu kursuna ayırsak, hepimiz apartman çatılarından dumanlarla küçük tweetler atabiliriz. İşte uzun duman, kısa duman derken bir de bakmışsınız ki Melih Gökçek de katılmış, dumanla Ahmet Hakan‘a mesaj yolluyor. Bu plandaki en büyük eksiklik, tabii çok yüksek ve çok alçak binaların aynı yerde bulunduğu vilayetlerimizde. Trump Towers’ın tepesinden atılan duman-tweet’i tabii ki karşıdaki apartmandan yazışan gençlerimiz görmeyebilir.
3. Ezberleyip, en yakın meydana çıkıp okumak
Tweet mantığı olursa kaos yaşanabilir, fakat hepimiz sevdiğimiz yazıları adeta 29 Ekim müsameresine hazırlanan bir üçüncü sınıf öğrencisi şevkiyle ezberleyip, yakınımızdaki işlek bir meydanda okursak bence hoş bir sinerji yaratılabilir. Atıyorum, bizim en iyi 15 süper kahraman yazımızı kaydedersiniz hafızaya, Güvenpark’a çıkıp, heykelin oradan okursunuz. Medyası pek kalmaz ama sosyali aynen devam eder. Yalnız böyle bir şey yapacaksanız tonlamaya dikkat edin. Sonra Geekyapar kötü yazıyor olmasın!
2. Bankadan beşlikler hâlinde 100 lira çekip, yazıyı 20 parçaya bölüp bankotlara yazmak
Listedeki diğer metodların aksine bu biraz kapital de gerektiriyor. Tuzu nispeten daha kuru insanlar daha yüksek meblağları çekip, daha uzun makaleleri paylaşabilirler. Çekersin parayı, yazarsın üstüne, sonra sen her sigara, çiklet, hamburger falan aldığında pasif paylaşım yapmış olursun. Tek sorun, yazıların sırası karışır. Şimdi makalede çok önemli değil, her parçada ilginç bir bilgi koyacak şekilde dağıtırsan hoş bile olabilir, ama bir top 10 yapıyorsan milletin bir numarayı ilk başta öğrenmesini istemezsin neticede.
1. İki koli selpak alıp, üzerine makaleyi yazdıktan sonra en yakın ağlamaklı Türk filmi gösteren sinemaya girip dağıtmak
Bu metod en çok o sırada vizyonda bir Çağan Irmak filmi varsa işe yarar. Yoksa şöyle “Sen Aşkın Sonbaharıydın“, gibi sonbaharda ayrılan bir çifti anlatan, “Rüzgar Gülü” gibi esas oğlanın isminin Rüzgar, esas kızın isminin Gül olduğu, “Kalbimin Son Vedası” gibi kızın kalp hastası olduğu tür filmler de iş görecektir. Yapacağınız şu, alıyorsunuz iki koli selpağı, parça parça bütün paylaşımlarınızı yazıyorsunuz. Sonra bu sinema salonlarının önünde durup, bedavadan dağıtıyorsunuz. Film mi yok? TV dizilerinde illa ki malzeme çıkar, dağıtım evlere yapılıyor o durumda da. Millet ağladıkça okuyor. Tabii yazının her tarafının salya sümük olması gibi bir eksi taraf var ama ona dayanıklı bir mürekkep kullanırsak bence bunu da dirayetle aşabiliriz.
Ya da, tam manasıyla devrilmek üzere olan diktatörlere mahsus bir hareket olan Twitter yasaklamasıyla uğraşmadığımız, normal insanların normal hakları kabul edilen şeylere erişmek için orta seviye bilişim bilgisi sahibi olmamızın gerekmediği, ifade edilen tüm fikirlerin “Sen Burakcan’a üzülmedin”, “Ne üzülücem sen Berkin’e üzüldün mü” derecesinde vicdansız olmadığı, tüm haberlerin gizlice yapılan telefon dinlemeleri üzerinden ilermediği ve “şu ülkenin vatandaşlarını sen mi söğüşleyeceksin ben mi?” kavgasını iki legal çetenin vermediği bir ülkede yaşadığımızı da hayal edebiliriz. Bu da gayet geçerli bir yöntem.
Bir gün lazım olacağını bildiğinden YouTube’un yasağı kalkmasına rağmen DNS ayarlarını 8.8.8.8 / 8.8.4.4’ten değiştirmeyen herkese selam olsun.