Yazar: Tuncer Haydarlar
Anlatıları çekici yapan, genellikle özgünlükleri değildir. Binlerce yıllık insanlık tarihinde hâlâ anlatılmamış bir konunun, işlenmemiş bir temanın kaldığına inanmak pek de akıllıca sayılmaz. Hikâyeleri doğrudan anlattıkları şey için değil, anlatım sürecinde bize hissettirdikleri için severiz. Kahraman sonsuz yolculuğuna devam ederken her turda deri değiştirir aslında.
Stoic’in geliştirdiği The Banner Saga üçlemesi, daha önce anlatılmamış hiçbir şey anlatmıyor. Elementlerinin özüne indiğinizde sürprizlerle karşılaşmayacaksınız. Yine de belli ki projede çalışan herkes işini büyük bir tutkuyla yapıyor. Evet, kritik kelime tutku belki de. Yapımcıların anlattıkları şeye olan bağlılığı, hissettirmek istediklerinin size geçişini kolaylaştırıyor. Üç oyun boyunca verilmek istenen duygunun bana geçmediğini düşündüğüm bir an bile olmadı diyebilirim.
En umutsuz durumlarda bile umudunu korumaya, herkes için güçlü kalmaya çalışanların hikâyesi The Banner Saga. Hızla sona yaklaşan bir dünyada farklılıklarını bir kenara koyarak birlikte hayatta kalmaya çalışanların hikâyesi. Verdiği kararların yükünü sonuna kadar üstünde taşıyan, pişmanlıklarını örtmeye çalışırken fedakarlık yapmaktan da çekinmeyenlerin hikâyesi. Oynarken dönüp kendinize baktıran, doğru olanı yaptığınızı düşünürken bile elinizi titreten, kararlarınızın sonuçları karşısında içinize bir huzursuzluk çöktüren bir üçleme. Özenle kurgulanmış plotu ve ilginç diyaloglarıyla nasıl bağlandığınızı anlamadığınız bir üçleme.
Daha önce de belirttiğim gibi, yeni bir hikâye anlatmıyor oyun. Yine de anlatmayı seçtiği her şeyi büyük bir ustalıkla anlatıyor. Gerek kullandığı görsel dil gerek mükemmel müzikleri gerekse her koşulda rahatsız hissedeceğiniz seçimleriyle o umutsuzluk atmosferini yaşıyorsunuz. Ana karakter Rook’la yaptığım her seçimde üstümdeki baskıyı, diğerlerine olan sorumluluğumu hissettim.
Arkasında hayli detaylı bir lore olsa da bunu anlatmakta hiç de acele etmiyor Banner Saga. Karşılaştığınız her karakter ilgi çekici fakat birçoğunun hikâyesini tam olarak öğrenmeniz üç oyun sürüyor. Aynı şey içinde bulunduğunuz dünyanın geçmişi için de geçerli. Kimi zaman haritadaki notları okuyarak kimi zaman karakterlerle sohbet ederek geçmişe dair detaylara erişiyorsunuz. Hâliyle karakterlere ve taraflara olan bakış açınız da seri boyunca değişiyor. Bu bile Banner Saga’yı gönlünüzde ayrı bir yere koymak için yeterli. Başta siyah-beyaz olarak ayırabileceğiniz hemen her şey, sonlara doğru grinin tonları arasında kayboluyor.
İlk büyük savaşta birbirlerine karşı savaşmış Varl ve insanların, ikinci büyük savaşta ortak bir düşman olan Dredge karşısında birleşmesinden sonra olanları anlatıyor The Banner Saga. İki ırk arasındaki barış, en iyimser tabirle kırılgan. Dredgein sürüldükleri bölgeden yeniden harekete geçmesiyle kasabalarını terk etmeye çalışan insanları konu alıyor Banner Saga. Altında birleştikleri sancakla birlikte doğru olanı yapmaya çabalayan bir kabilenin, içinde bulundukları dünyada güvenliğe erişme çabasını ve bu yolculukta karşılaştıklarına tepkilerini anlatıyor. Kimsenin oyundan alacağı zevki baltalamak istemediğimden daha fazla detaya giremiyorum fakat oldukça dallanıp budaklanan ve genellikle birkaç farklı koldan ilerleyen bir hikâyesi var oyunun. Bu hikâyeyi deneyimlerken de çoğu türdeşinin aksine sonuçları hakikaten bir şeyleri etkileyen kararlar verdiğimiz bir oynanış sunuyor bize.
Uzun zamandır beni bu kadar kendisine bağlayan ve etkileyen bir oyun oynamamıştım. Hâlâ oynanıştan bahsetmemiş ve bahsetmeyecek olmam bile hikâyesinin, Banner Saga’nın esas vurucu yanı olduğunu göstermeye yeterli. Stoic ekibinin sayısız detayla doldurduğu bu dünyayı deneyimlerken aldığımız keyfi katlayan yegâne etken de Austin Wintory’nin müzikleri. Oyunun her yerine gösterilen özeni, ezgilerin tamamında hatta parça adlarında bile görmek mümkün.
Aslında üç oyunda, tek bir hikâye anlatıyor The Banner Saga. Onu da anlatılabilecek en iyi şekilde, aceleye getirmeden fakat heyecanı da diri tutarak, yolculuğun her adımında içinizde bir şeyleri değiştirerek başarıyor. Herhangi bir anlatı türüne ilgi duyan herkesin mutlaka yaşaması gereken bir deneyim.