Öyle bir sevmek düşünün. Bir vurulmuşluk düşünün. Kimsenin ölmediği, ama ölüm gibi olan bir şey. Öyle bir sevmek ki, ihanet ise yapılır, ahlaksızlık ise evet, yapılır. En yakın arkadaşını ihbar ettirecek, altınlarını çaldıracak, o altınlarla arkadaşının sevdiği kadını anasından babasından satın alacak, arkadaşını gözünü kırpmadan ölüme göndertebilecek bir aşk.
Öyle bir sevmek düşünün. Bir yaşama hâli düşünün. Sevda için yaşama hâli, sevdanın karşısında yaşamın unufak kaldığının bilincinde bir şey. Öyle bir sevmek ki, mahpusta vursalar ölmezsin, ciğerini bırakırsın içeride ölmezsin. Kan kusarsın, canın eline gelir, yine yaşarsın. Sevdiğini bir kez daha görmek için. Sevdanı bir defa daha duymak için. 35 yıllık bir sessizliği bozacak bir aşk.
Senaryosunu Yavuz Turgul‘un yazdığı, yönetmenliğini yine Yavuz Turgul‘un yaptığı, kadrosu baştan aşağıya Şener Şen, Uğur Yücel, Kamran Usluer, Sermin Hürmeriç, Güven Hokna, Özkan Uğur, Yeşim Salkım gibi efsanelerle dolu olan, müziklerini Erkan Oğur‘un bestelediği, görüntü yönetmenliğini Uğur İçbak‘ın yaptığı, yapımcısı Mine Vargı olan 1996 tarihli Eşkıya böyle aşkların hikayesi işte.
Aybike Turan, Cevdet Canver ve Can Türkdoğan da bu filmi alıp, 50 dakika üzerine muhabbet ettiler. Türkiye sinemasında mühür bir yerde duran, izleyen kimsenin unutamadığı, unutanın kalbinin kuruduğu, kalbi kuruyanın izleyip tekrar ilham aldığı bu efsanevi filmin muhabbeti aşağıdaki şekildedir. İzleyiniz, bir de cevap eyleyiniz, bir sualimiz vardır zira.
Sevdanın karşısında hayatın ne önemi var?