Sene olmuş 2017, cümleten sanal dünyada ikamet ediyoruz, Quora‘da aldığımız soluğu Wikipedia‘da veriyoruz. Boş vaktinde üniversite bitirmek isteyen için iTunes U‘dan tut da, Google Scholar‘a kadar zibilyon tane opsiyon var. Birkaç yüz euro’ya cebine İskenderiye kütüphanesini sıkıştırabilir, asfaltına basmadığın memleketin hâlini bir yerelin ağzından iki dakika içerisinde dinleyebilirsin. Yapılacak yeni şeylerin ve öğrenilecek yeni bilgilerin haddi ve hesabı yok.
Biz ise burada durmuş, sene sanki 2017 değilmişçesine hâlâ feminizm kelimesinin bir terim olarak; bir taban olarak, bir sırt olarak geçerliliğini tartışıyoruz. Herkes de iştirak ediyor bu istişareye. Feminizm kelimesini tutan, anlamını sağ köşeye doğru çekiştiriyor. Statükoya ve ayda 1500 lira maaşla sistemin son tükürüğü olarak çalışmasına rağmen kendisini statüko gibi hissedenlere sorarsanız erkek-egemen düzeni radikal yöntemlerle yerle bir etmek isteyen terörist gibi bir şey feminist. İnternette istediği gibi cahillik ve düşüncesizlik etme özgürlüğünü muhafaza etmek isteyen dimağlara sorarsanız elalemin ifade özgürlüğünü boş yaygara ve tufanlarla kısıtlayan tatsız bir varlık. Bir de bu iki kamp da toplumun çoğunluğunu oluşturduğundan, sesi çok çıkanlardan etkilenmeye meyilli insanlar var bunların yanında. Onlar da aksi söylenene kadar feminizmi kötü kabul edip, hayatlarına devam ediyorlar.
Ve bütün bunların sebebi Buzzfeed.
Bu bir şaka, bu bir mübalağa gibi geliyor; ama değil. Daha önce de bu sayfalarda sansasyonalist basın üzerine konuşmuştuk beraber. Sonra hızımızı alamayıp, bir posta daha gitmiştik meselenin üstüne. Bunun sancaktarı, öncüsü ve büyük ölçüde sektör lideri olduğu için Buzzfeed’in adını buraya koymak ayıp değil. İnternet yayıncılığı sosyal medyaya endekslendiğinden beri fili anlatan kör adamlar tarafından tüketilen bir mecra olduğu için, bu sansasyonalist duyarlılık bize de döndürülüp yöneltildi bir itham olarak. Biz de bunu gayet iyi anladık açıkçası. Feminizm, LGBTQ hakları, azınlık hakları, hak, hukuk, adalet gibi şeylerin tekelini sansasyonalist medya tutuyordu. The Guardian’lar, BBC’ler bile o bu konularda kalem salladıklarında önce manşetini atıp sonra yazısını yazan güruh ile bir tutulurken, Geekyapar kimdi?
Ve bunun aksini anlatmaya çalışan mecralar, yayınlar oldu. Hatta sadece ve sadece bunun üzerine çıkan matbular, fanzinler, bloglar, tumblr’lar kapladı her yer. Ancak sarı internet yayıncılığı orayı da aldı koltuğunun altına. O gazeteleri, o yayınları, o blogları da koca koca manşetler ve trend odaklı, üretilmiş içerikler vasıtasıyla tanıttılar. Onları bilen, aynı kadrodan düşünerek bildi.
Burada bir ara parantez. Bu yazıyı okuyan pek çok kişinin Geekyapar’ı da benzer bir kategoride gördüğünü biliyorum. Bunda bir sıkıntı yok, zira biz pek çok içeriğimizi ürün olarak görüyor, üretiyor, o şekilde özen gösteriyor ve o doğrultuda paylaşıyoruz. Ama bunu yaptığımızda bizim çok temiz bir kırmızı çizgimiz var. Biz ürünlerle ilgili ürün üretiyoruz. Bir kişi, kesim, grup ya da toplumun acısına değen bir şey varsa meselenin içinde; bizim o an derdimiz iş yapmaktan çıkıyor. Şu dakikada olduğu gibi.
Çünkü bunu iş yapma ekseninde eleştirmenin bizi götüreceği bir nokta yok. Buzzfeed tıkını aldığı andan, o tıkı monetize ettiği saniyeden itibaren bizim onu bu eksende eleştirebileceğimiz düzlemi terk ediyor. Ama etik arazinin önü açık. Etik arazi onların en çok tökezlediği yer, ve son yıllarda yaptıkları tüm adımlara rağmen onlar ve onları takip eden sarı yayıncılar benzer yerlerde tökezlemeye devam ediyorlar.
Beş yüz kelime benle birlikte geldiniz, artık daha fazla yormayayım sizi: Bu insanlar feminizm satıyorlar. Gerçekten, ticari olarak durdukları yer bu. Problemi bu zannediyorsunuz, ancak değil. Feminizm satılabilir bir şeydir. Ben de şu an size feminizm satıyorum. Görüşünüze göre ya ölçüsüz ve dayanaksız bir husumet hissediyorsunuz bana karşı, ya da sezgisel ve mantıksız bir yakınlık. Ve bu ilişkide bir problem yok. Fikir üzerinden kurulan ticari ilişkiler dijital dünyanın merkezi zaten.
Hayır, bu insanların feminizm satması değil sorun. Bu insanlar feminizmi sansasyonu yettiğince satıyorlar. Yazının kıssa cümlesi budur, boldladım, hatta yetmedi geri dönüp altını da çiziyorum şu an. Bu insanlar feminizmi sansasyonu ölçüsünde, bir amme taarruzu kaldırabileceği kadar satıyorlar. “Outrage” deniyor buna. Yani çok, çok sarih özetle: Bu insanlar feminizmi sadece ve sadece insanlar içeriğin altında kavgalar çıkacaksa, yazı sosyal medyada “Ne kadar doğru” ya da “Allah belalarını versin bunların” ekseninde paylaşılacaksa, başka siteler alttaki kavgayı haber edecekse satıyorlar.
Feminizmi sadece kamplaştırıyorsa manşete alıyorlar yani. Amiyane tabirle.
Ben bundan çok çok sıkılmaya başladım. Bu insanların götünden sattığı tertemiz bir konsepti doğal olarak götünden anlayan insanlarla mücadele etmekten de yoruldum. Anlıyorum, ana akım medyaya bir veya öteki şekilde yükselmesi ve yükseldiğinde çarpıtılması her toplumsal hareketin başına gelecek bir şey. Belli ki bir süre daha köpek yavrusu öldüren kadınları feminist kahraman ilan etmekten gocunmayan medya istifini bozmamaya devam edecek. Yine belli ki 5harfliler gibi bunu olduğu hâliyle, tertemiz ve zekayla yapanlar aşağılarda kalmaya devam edecekler. Halbuki durum çok basit. Çok reel. Çok gerçek.
Kadınlar mutsuz abi. Ve kadınlar kadın oldukları için mutsuz.
Kusura bakmayın yani zor mu geldi okumak bilmiyorum. Çünkü “Batman erkek kaldı yine, seksist domuzlar” cümlesinden sindirmesi çok daha zor bir fikir. Güzel erkekler! Anneniz mutsuz. Sınıf arkadaşınız mutsuz. Öğretmeniniz mutsuz. İş arkadaşınız, müdürünüz, otobüsteki o kadın. Mutsuzlar. İşyerinde kendileriyle aynı niteliklere sahip erkeklerden geç terfi edildiğinde mutsuz oluyorlar. Aileleri okulda belirli aktiviteleri yapmalarını “kız başına?” sorusuyla yasaklayınca mutsuz oluyorlar. Arkadaşlarıyla buluşmaya giderken peşlerine kuzen takılınca mutsuz oluyorlar. Dolmuşta taciz edilince mutsuz oluyorlar. Kendileri gibi gözüken kimseyi, istedikleri işlerde göremeyince hayalleri daha doğmadan ölürken mutsuz oluyorlar. Anne olmadıkları zaman toplumdan yedikleri ayıplanmadan mutsuz oluyorlar. Anne oldukları zaman toplumun sırtına yüklediği beklentiden mutsuz oluyorlar.
Kadınlar mutsuz. Feminizmin de olayı bu mutsuzlukları çözmek. Çünkü bu mutsuzlukları sağlayan kişi, kurum, kuruluş ve kanaatler sistematik bir seviyede devam ediyor. Bunu çözmen için, sisteme saldırman gerekiyor. Sisteme saldırınca toz kaldırıyorsun. Toz kaldırınca, kalkandan ekmek yemeye çalışan geliyor. Cruella De Vil’in bir feminist kahraman olduğunu ispatlayan 14 şey diye manşet atıyor. Onun mankafalığı bizim canımızı sıkıp, çenemizi yoruyor. Tüm dünya üzerinde feminizm tatsız insanların paylaştığı bir görüş olarak kalıyor.
Ben bunu değiştirebiliyorsam, değiştirmek istiyorum. Şu dakikaya kadar geldiysen, senden bir ricam var. Senden. Cinsiyetin ve cinsel yöneliminle ilgilenmiyorum. Hayatının, normal hayatının herhangi bir noktasında kadın olduğu için mutsuz birini gördün mü? Ya da sen yaşadın mı öyle bir şey? Yaz. İsteresen Muhit’e anlat. İstersen bana mailden at. Anonim olarak derleyeceğim bundan sonra geldikçe.
Çünkü gerçekten, feminizmin kaderini kötü meddahlara bırakmayalım artık.